Belalı Med-cezir
-Bir Arap Masalı || 3.BölümOn beş yıl önce, bir bahar günü;
Ölümün acısıyla yüz yüze gelip, tedavisini bulamadığımı anlayınca onunla başa çıkmayı öğrendim. Acının rengi siyahtı ve ben siyah bayrağı çekmiş savaşı başlamıştım.
Anmemin ve babamın bizim evimizde yanıp kül olmasının üzerinden üç yıl geçmişti. Acım hiç azalmamıştı ama alışmıştım. Canımın acısına, en çokta onların yokluğuna. Zaman bu küçük yaşımda bana bunları öyle acı bir dille öğretmişti ki!
Şimdi eniştemin kiraladığı arabanın içindeydik. Başka bir ilçede yaşayan dayımın yanına gidiyorduk. Kendisini daha önce sadece cenazede görmüştüm. Onun haricinde benim için enişteme az bir miktarda para yolladığını biliyordum. Dayımın eşi beni istemediği için beni yanına almıyormuş. Bunu onlar söylememişti, ben onlardan duymuştum. Ve bu canımı çok yakmıştı. İstenilmemek bir yetimin en ağır imtihanıydı.
Elvan teyzemin iki kız çocuğu vardı, ikisinin de yaşı benden oldukça büyüktü. Zaten teyzem hep derdi. 'Sen dünyaya çok geç geldin. Oysa annenle eniştem senin erken gelmen için ne çok dua ettiler." Burukça gülümsedim. Ben geç geldim onlarsa erken gitti. Biz birbirimize doyamadan göç ettiler.
Pencereyi açıp başımı camdan çıkardığımda teyzemin sesi kulaklarımı doldurdu. "Meyra yaptığın çok tehlikeli kızım!" diye yalancı bir kızgınlıkla beni uyardığında dinlemeyip kulak ardı ettim. Zaten arabada kısa bir süre sonra kırmızı ışıktan dolayı durmuştu. Hemen sonra ise son model bir araba yanımızda durmuştu. Araba simsiyah ve çok güzeldi.
Filmli camlardan dolayı ön kısmını göremiyordum ama arka kısmı ortadaydı. Çünkü bir oğlan çocuk benim gibi camı açmıştı. O başını eğdiği için siyah gür saçlarını tek görürken meraklı bir şekilde başımı aşağıya indirdim. Yüzünü görmek istiyordum. Tam da o an o başını kaldırdı ve harelerimiz kesişti. Gözleri yeşile kaçan ela rengindeydi fakat ağladığında sebep boğuk duruyordu. Ayrıca kirpiklerinin uzaktan dahi uzun ve gür olduğu belliydi. Öyle can alıcı bir güzellikteydi ki.
Bize uzun gelen aslında kısacık olan bu zamanda gözlerimizi birbirimizden çekmedik. Sanki çeksek ölecektik, öyle bir tutsaklıktı bu. Yüzüme vuran ılık esintiyle göz kapaklarımı yavaşça örtüp geri açtım ve onun halen bana baktığını gördüm. Yaşlı gözleri yüzümün her ayrıntısını ezberlemek ister gibiydi. Oysa göz bebeklerindeki acı öyle büyük duruyordu ki bu küçük yüreğimi derinden sarmıştı. Çünkü en büyük acıyı çok iyi biliyordum ve başkalarının acı çektiğini görmek beni derinden yaralıyordu.
Bu sebeple hiç düşünmeden kucağımdaki oyuncağı parmaklarıma sararak kaldırıp ona attım. O ise hızla, bu atağı bekliyormuş gibi, çok rahat bir şekilde tuttu. Şaşkın bir şekilde kirpiklerinin altından bir elindeki bez parçasıyla yapılmış olan oyuncak bebeğe bir de bana bakıyordu. Buna anlam verememiş gibi.
Gözlerinin en derinine bakarak gülümsedim. Ben o oyuncağı o az biraz mutlu olsun diye atarken onun da buruk bir tebessümle yüzüme baktığını görmemle rahat bir nefes verdim ve anında araba çalışarak oradan uzaklaştı.
—
Kalbim ağrıyor ,canım acıyor şimdi. Hayatım elimde olmadan ilerliyorken hiç bir şey yapamıyordum, yaptıkça da çamura batıyorum zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BELALI MED-CEZİR (BİR ARAP MASALI)
Teen Fiction🦋 BİR ARAP MASALI ... Türkiye ve Arabistan arasında gidip gelen sürükleyici bir hikaye... Kapak tasarımı @happygirls41 e aittir