45

289 45 15
                                    

yhei

evime ilk geldiği seferi hatırladığımda güldüm. o gece tavırlarım sinir bozucu ve komikti. jungwoo bundan habersiz olduğundan bir anlam veremiyor, öylece suratıma bakıyordu. sonra sırıtan ağzımda kaldı bakışları. aynı zamanda hafif bir tonda "kalp krizi falan geçirmeyeceksen şu öpüşmeyi artık ileri taşıyalım." diye mırıldandı. karşı koltuktaydı fakat onu çok net duyabiliyordum. zaten neden dakikalardır salak gibi oturuyorduk ki? onunla son seferimin tadını çıkarmalıydım.

sırıtmayı kesip kalktım ve o da bunu bekliyormuş gibi ayaklandı, paltosunu ve ardından kazağını çıkardı. her zamanki beyaz gömleklerinden biri üzerindeydi. salonda kalıp odama gitmek arasında kısa bir an mekik dokudum fakat üzerimdeki kapüşonluya yapışıp beni kendine çektiğinde düşüncelerim dağıldı. bırakmıyordu ki ipleri elime alayım. sonra ben de boş verdim, ona ayak uydurdum. önemli miydi kimin ne yaptığı, yapılan böyle bayağı iken? en azından benim için öyleydi çünkü aynı zamanda onunla bu halde olduğuma inanamıyordum. bir yanım her yerinde parmaklarımı gezdirmek istiyorken diğer yanım ondan metrelerce uzağa kaçmak istiyordu. arada baş gösteren kararsızlığı o da fark etti; tüm temasımızı kesip benden uzaklaştı.

"siktir ya çok güzel görünüyorsun." anlamsızca baktı suratıma. ben o sıra ağlayabileceğimi düşünüyordum. erkeklerden etkilenmemi kabullenmiştim. geydim işte. ama jungwoo'da neden her şey sarpa sarıyordu anlamıyordum. kabullenemiyordum. dağılmış görüntüsüyle hislerimi altüst etmişti. kolarımı bedenine sarıp öylece kalmak istiyordum. seks eninde sonunda olurdu, acelesi yoktu.

muhtemelen bizim çocuklar bunu duysalar götüyle gülerlerdi bana.

"oyalama beni yukhei." kaşlarını çatıp üzerimden kaymak üzere olan kapüşonluyu —sanki çok sinirine dokunuyormuş gibi— aşağı doğru çekti. onun aptalca bulduğu tişörtlerden favorim olan üzerimdeydi.

"bak ne diyeceğim," diye önermeme bir giriş yaptım. o sıra bana çok kızmasın diye yavaşça ellerine doğru yol almıştı ellerim. onları tuttum. bu durumda olmak sinirini bozuyormuş gibiydi. bazen cidden bana katlanamıyordu. "bence şimdi yatağıma gidelim. bu koltukta sana rahatça sarılamam çünkü. malum, bir daha görüşür müyüz bilmiyoruz. çok özleyeceğiz birbirimizi." suratını buruşturdu ve ellerini çekip odama doğru yürümeye başladı.

içimde alevlenen yangınla kalakalmıştım. ona sarılmak bana iyi gelirdi, değil mi?

dependent on youHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin