Winter Day : The Last Day

724 48 22
                                    

Daha önce hiç şanslı olduğumu düşünmemiştim. Hayır, ciddi ciddi şanslı bir insan değildim zaten. Her zaman yaptığım şeyleri elime yüzüme bulaştırırdım, hatalar peşimi bırakmazdı. Bu yüzden hayata karşı olan tavrım pek de iç açıcı değildi.

Ancak Jimin ile tanıştıktan sonra bir anda şans yüzüme güldü -istisnaları saymıyorum- Sürekli beni yerden yere vuran dünya bana karşı iyi davranmaya başladı, burslara zam geldi, gerizekalı arkadaşlarım aynı hareketleri yapmaya devam etti.

Tamam, son kısım dışında hepsi çok güzel şeyler bence.

Aşk diye bir şeyin varlığına inanmayan ben, resmen hayatımın aşkını bulmuştum. Onu ilk gördüğümde etrafta kalpler uçuşmamıştı veya onunla sonuna kadar kalmayı düşünmemiştim. Bir anda olmuştu. Elim titremişti, onun gülüşünü görmüştüm ve demiştim ki tamam, bu çocuk için her şeyi yapmaya hazırım.

Diğerlerinin arasında parıldayan o gülüşü beni kendine o kadar çok çekmişti ki Jimin'i düşünmeden duramıyordum. Ellerim kollarım bağlıydı sanki. Bir başkasına baksam ona ihanet edecekmiş gibi hissediyordum. İlk zamanlar arkadaşlarıyla olan samimi halleri beni delirtse de dayanmıştım ve işte şimdi Jimin'e sahiptim. Sıcaklığına, gülüşüne, kucağına, dertlerine, üzüntüsüne, gözyaşlarına, ve en önemlisi de kalbine sahiptim.

Bu dünyada istediğim başka bir şey daha yoktu. Belki hikayemiz birazcık klişeydi ama biz mükemmel bir çifttik.

''Evet... Sen Jung Hoseok, Park Jimin ile evlenmeyi kabul ediyor musun?''

Salondaki bütün gözlerin benim üzerime toplandığını tahmin edebiliyordum. Bütün herkes nefeslerini tutmuştu, buna Jimin de dahildi. Vereceğim cevabı bilmesine rağmen her an heyecandan gidebilecekmiş gibi bir hali vardı.

Yavaşça mikrofana yaklaştım ve gözlerinin içine baktım. Sevgilim ne de güzel korkuyordu böyle.

''Bilemedim şimdi, ne cevap versem?''

Salonda bir anda hayret nidaları yükselmeye başladı. Jimin'in gözlerinin dolduğunu görebiliyordum. Tamam, bu çok fazla olmuştu çünkü her an beni dövecek gibi kızgın bir Jungkook duruyordu sağ yanımda. Onun yanında ise sevgilisine destek veren Yoongi.

''Şaka yapıyorum. EVETTTT!''

Jimin'e kaydırdım gözlerimi. Bir elini kalbine koymuş, çatık kaşlarıyla bana bakıyordu. Eve gittiğimizde bunun acısını çıkartacağına emindim. Bana fazla kızmaması için ensesinden tuttum ve yanağına masum küçücük bir öpücük bıraktım. Herkes neredeyse çığlık atıyordu ve bunun nedenini de pek anlayamıyordum. Ne yani, kocamı öpemez miydim?

Burada Hopemin moment veriyorduk ne de olsa.

''Jungkook, bayılacağım sanırım. Kaslı kollarınla tutsana beni bir.'' diye kendini yere attı Yoongi. Aslında yere değil, istediği gibi Jungkook'un kollarına düşmüştü. Aynı filmlerdeki gibi bir bakışma geçti aralarında. Yoongi yere düşmek üzere Jungkook tarafından tutulmuştu ve yüzleri birbirine yakındı. Eğer daha fazla ekipman olsaydı drama falan çektiğimizi düşünürdüm çünkü hala bakışmaya devam ediyorlardı.

Neyse diyerek güldüm ve canım eşime geri döndüm. Bir yandan tebrikleri kabul ediyor ve eskiden bana göz koymuş olduklarını iddia ettiği kızları kıskandırmak için elini belimde tutuyordu. Ve evet, onları da düğüne davet etmişti. Nedeni ise bir daha bana bakmamalarını sağlamak içindi.

Ama ben zaten ondan başkasını görmüyordum. Küçük civciv beni kendine bağımlı hale getirmişti. Üniversite'de tanışmış ve sonunda da üniversiteyi bitirmiştik. Bundan sonra başkasını görmek için zamanımın olacağını sanmıyordum. İş, güç bahanesiyle her gün kendimi sevgilimin kollarına atacaktım. Benim için Jimin'den başkası olmamıştı hiç. Bütün sevgiyi, değerli hissetmenin ne demek olduğunu bu çocuktan öğrenmiştim ben. Acıyı, kaybetmenin korkusunu da onda yaşamıştım.

Winter Day | JiHopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin