-"Ne arıyorsun burada?" Fısıldamıştı.
-"Bir daha görüşebileceğimizi falan mı sanıyorsun, Ruth?" Tedirgin bir ses.
-"Bu bir veda mı Amy? Ben sana veda etmek istemiyorum."
-"Veda olup olmadığını zaman gösterecek bize. Şu an doğal bir yol ayrımındayız sadece."
-"Zamandan nefret ediyorum Amy."
-"Ben de, ben de." Yutkundu. Aralarındaki sessizlik gitgide derinleşiyordu. Birbirlerine bir şeyler anlatmak için sese ihtiyaç duymuyorlardı ama. Ruth liseyi, hatta bundan sonraki yaşamını Amy olmadan yapamayacağını düşünüyordu. Amy gitmeyi asla istemiyordu ama babasına karşı koyamayacağını biliyordu.
-"Ne yapacağımı biliyorum Ruth." Mavi gözleri parladı kızın.
-"Ne yapacaksın, Tanrı aşkına?"
-"Ben de birini öldüreceğim. O sarışından başlayabilirim. Sonra babam beni evlatlıktan reddedecek. Seninle birlikte okulun yurdunda kalırım. Mutlu oluruz." Ruth şaşırmıştı.
-"Amy..." Duraksadı. "Amy saçmalama!" Amy afalladı.
-"Bana engel mi olacaksın?"
-"Evet." Sesi kararlıydı. "Bunu yapmak akıllıca değil." Amy'nin gözü yaşardı.
-"Yapmazsam bir daha asla neyin akıllıca olacağına karar veremem." Ruth başını iki yana salladı.
-"Bunu yapmayacaksın, bal." Ruth Amy'ye böyle seslenmeyi severdi. Kızın bal rengi gözlerini hep kıskanmıştı. Ne olurdu sanki Tanrı kendisine layık görseydi o gözleri? Olmamıştı işte. Amy ona hep böylesinin daha iyi olduğunu, kendisinin gözlerinin bal rengi olması durumunda onları yalnızca aynaya bakınca görebileceğini söylüyordu. Ama bu şekilde her gün görebilirdi. Ruth bunun saçmalık olduğunu düşünürdü. Amy kıymet bilmiyordu ona göre.
-"Ses tonun buna inanmıyor, Ruth."
-"Bu nasıl?" Emma'ya döndü. Kadının elinde kırmızı bir elbise vardı. Dar bir kesimdi ve kısa görünüyordu. Ruth'un giyeceği bir şey değildi ama Emma bunu severdi.
-"Harika." Emma gülmeye çalıştı. Sonunda yanak kasları bu yapmacıklığa dayanamadı ve gevşedi.
-"Pekala. Bu senin kafanı dağıtacak gibi değil."
Bir AVM'ye gelmişlerdi. Ve şu an bir giyim mağazasının içindeydiler.
-"Hayır. Muthemelen dağıtamaz." Emma iç çekti.
-"Bazen normal insanlar gibi davranmak hoşuma gider." Bıkkın bir ifadeyle elindeki elbiseyi kenara koydu. "Ne yapmak işine yarar?"
Ruth omuz silkti. Neyin kafasını dağıtacağını gerçekten bilmiyordu. O daha önce hiç kafasını bu şekilde dağıtmaya çalışmamıştı ki. Biraz kahve içer, duş alır ve müzik dinlerdi. Bunlar onu biraz yatıştırırdı. Ama bunların bu sefer işe yaramayacağını biliyordu çünkü bu sefer zihnini boşaltmak oldukça zordu. Ve bunu başaramıyorsa, yalnızca zihnini başka bir şeyle doldurmalıydı ve hiç denememişti.
-"Ne yapacağımızı biliyorum." Ruth'un tüyleri diken diken oldu. Yutkundu, hiç bir şey belli etmedi. Zaten kadın ona konuşması fırsatı vermeden peşi sıra sürüklemeye başlamıştı.
***
-"Korku evi mi? Gerçekten mi?" Ruth biraz tedirgin bir şekilde Emma'ya baktı. Kadın muzipçe sırıtıyordu.
-"Evet. Bence ilerle, buradan çıkmayı istiyorsan tabii."
Ruth isteksiz bir biçimde ilerledi. Ev karanlıktı ve ellerinde yalnızca kahrolası bir fener vardı. Tahtalar gıcırdıyordu. Emma kendine güveniyor gibiydi. Ruth derin bir nefes aldı ve fısıldarcasına sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zihin Tarayıcı
Science FictionZihnidekileri kopyalayamazsın. Yani, öyle olması gerekir, değil mi? Öyle olmalı. Beni dinle. Bunu yapmak hoşuna gitmeyecek. Kimsenin hoşuna gitmeyecek. Lütfen.