Isabel

18 8 3
                                    

Gözlerini açmadı. İşaret ve orta parmaklarıyla şakaklarını ovuyordu. Dirsekleri masanın üstündeydi. Uykusunu alamamıştı. Dün gece John'la konuştuktan sonra en fazla 3 saat uyuyabilmişti; ki onu bile uyuyabildiğini sanmıyordu. Tüm gece aklını John'un söyledikleri ve John'un ruh sağlığı kurcalayıp durmuştu. En son saat 04:16 gibi uyumaya çalışmıştı. Rüya görmeye korkar bir halde kendini uykuya teslim etmişti, rüyalarının gerçekliği onu korkutuyordu. Gözlerini kapattığı anda rüya görmeye başlamıştı.

John'un evinin önündeyim. Buraya nasıl geldiğimi hatırlamıyorum. Kendimi birden burada buluverdim. Ve şu an içeri girmek için dayanılmaz bir istek duyuyorum. İçeri girmem lazım, hatta arkama bile bakmadan kapıyı parçalamak pahasına da olsa içeri girmeliyim. Elimi hızla kapının koluna uzatıyorum ve nasıl açtığımı bile anlayamadan kendimi evin karanlık koridorunda buluyorum. Koridorun ucunda bir oda var. Hafif bir ışık saçılıyor ve ince inleme sesleri var. Odaya doğru koşmaya başlıyorum. Ben koştukça koridor uzuyor, oda benden uzaklaşıyormuş gibi görünüyor. Aynı zamanda bacaklarım sanki anestezinin etkisindeymiş gibi uyuşuyor ve hareket ettirmek güçleşiyor. Rüyaların bu klişe yanılsamalarına lanet ediyorum ve bilinçli olduğumu kendime hatırlatıp duruyorum. Bu işe yarıyor, kısa süre sonra kapıyı açıp içeri giriyorum.

John bana bakıyor. Odanın içinde eşya yok. Odayı kaynağı belirsiz bir ışık aydınlatıyor. Yalnızca bir pencere var. Pencere bir karanlığa açılıyor. John bana yaklaşıyor. Yüzünde buruk bir gülümseme var. Fazla durgun görünüyor. Bu haliyle beni korkutuyor. Yanıma kadar geliyor ve durup bana bakıyor. Bakışları boş.  Ne düşündüğünü anlayamıyorum. Birden konuşmaya başlıyor.

-"Daha fazla bekleyemem Ruth. Fazla bile kaldım. Artık kaybedecek bir şeyim olmadığına eminim. Kaybedecek bir şeyim yok, ama görmem gereken, öğrenmem gereken çok şey var. Sen gerçekten iyi bir arkadaştın." Korkuyorum. Neyden bahsediyor bu? Aslında bu soruyu kaçınılmaz durumdan kaçmak için sorduğumun farkındayım. Neyden bahsettiğinin gayet farkındayım. Ama detay istiyorum. Şimdi olmaz, böyle olmaz.

-"Napıyorsun." diye fısıldıyorum. Sesim çıkmayı reddediyor. Aslında çıktığından bile emin değilim. Niye bunu sorduğumun da farkında değilim. Bir şey yapıyormuş gibi görünmüyor, ama az sonra yapacak ve yaptıktan sonra bunu sormak saçma olacak. John duymuş görünüyor.

-"Gerekeni, Ruth." Kolunu sıvayıp bileğini açıyor. "Aslında, kaybedecek şeylerim var. Biri de sensin. Ama eninde sonunda sen de beni bulacaksın. Herkes beni bulacak. Bunun için endişelenmem aptalca olur." Diğer bileğini de açıyor. Nefesimi tutuyorum. Bir şeyler yapmam lazım. Hemen.

O, sol elini sağ bileğini hedef alırcasına havaya kaldırınca elinde ne oluğuna bakmaya gerek dahi duymadan iki elimle onun iki bileğini tutuyorum. Ya da ben öyle sanıyorum. Gördüğüm manzara, benim kemikli ellerimin onun henüz kesilmemiş bileklerini tuttuğu bir manzara değil. Ellerim yok. Ellerim değil, her bir parmağımın yerinde bıçaklar var. Ve onun bilekleri kesilmemiş değil, vahşice parçalanmışçasına kanlar akıyor. Gözlerim fırlayacakmış gibi onun bileklerine bakıyorum, başka hiç bir şey göremiyorum. Dehşetten dilim tutulmuş halde, bu nedenle zihnimden geçen onca lafı duyamıyorum. Gözlerim yavaş yavaş John'un yüzüne kayıyor ve gözlerim onun yüzünde durunca boğazımdaki çığlık ve küfürler serbest kalıyor.

Gözleri yok. Yeşil gözleri erimiş sanki. Siyah çukurlara bakıyorum. Körleşmiş. Derisi o kadar ince ki, kafatasını görebiliyorum. Ağzı ve burunu birbirine kaynamış ve ikisinin yeri değişmiş gibi görünüyor. Dişleri yer yer parçalanmış ve bazıları sivrileşmiş. Sanki saniyeler içinde çarpılmış gibi. Bu görüntü iblislerin varlığına kanıt niteliğinde. Bu benim iç dünyamı temsil ediyor. İç dünyamı ben yok ediyorum. Ben ölüyorum. Ve gün geçtikçe de ölmeye devam edeceğim. John'la birlikte her yer değişmiş, her yer birbirine giriyor. John gülümsüyor ve veda edip pencereye ilerliyor. Ona durmasını söyleyemiyorum. Onu ben öldürdüm. Eğer ona artık John diyebilirsem. O oluşumun benden uzak durmasını istiyorum. Yarattığım oluşumun. Ellerime bakıyorum. Parmaklarım yerli yerinde duruyor, küçük kanlı bıçaklar yok. 

Zihin TarayıcıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin