Acı. Bu hayattaki gerçek olan 2 şeyden biriydi benim için. Ruhum, bedenim... Acının altında ezilmiş yok olmuşlardı. Koca bir boşluk gibiydim. Sanki bembeyaz bir kağıda sıçrayan lekeydi hayatımda yaşadığım kötü anlar. Bu anlar o kadar çoğalmıştı ki.
Beyaz, yerini aciz bir şekilde siyaha bırakmıştı. Oysa ki bende acizliğini gösteren siyah olmuştu. Beyaz, iyi biriyken çok daha güçlüydüm. Hala daha güçlüyüm fakat siyahın, beyaz kadar asaleti yoktu.
Böyle biri olmak isterdim.
Güçlüydüm tabii ki bende. Eskisi kadar olmasa da güçlü biriydim ben.
Ne kadar kriz geçirdiğimde acınacak durumda olsam bile ilaçlarımı içince sorun olmuyordu. Arkadaşım yoktu. Ailem vardı. Fakat yaklaşık on gün önce aslında onların ailem olmadığını öğrenmiştim. Onlar mutluydular.
Benim aksime.
'Herkes senin gibi hastalıklı değil çünkü. Tabii mutlu olacak! Sen ne kadar onların lekesi olsan bile onlar çok mutlu!'
İçimde bana doğruları haykıran bu ses canımı fazla sıkıyordu.
Yutkundum. Onlara ne gerçek ailemi sormuş nede bağırmıştım. Bilmeden yarıglamamak ne kadar zor olsa da doğru olandı.
Onları ne olursa olsun seviyordum. Sanırım ailem sevgi denilen şeyi beslediğim tek insanlardı.
Yani. Herşeye rağmen onlara bir duygu besliyordum.
Üzgünüm anne, üzgünüm baba. Duygusuz sandığınız kızınız olarak size duygu beslemek istemezdim.
Değişmiştim. Hemde çok. Eski beni çok özlemiştim. Yıllar öncesi gibi olabilmek için neler vermezdim ki. Daha önce hiçbir şeye bu kadar özlem duymamıştım.
Eskisi gibi masum olamazdım. Bunu istesem de yapamazdım. Üzgünüm.
Eylül ayını bitirmek üzereydik ve ben daha okula başlamamıştım. Okullar açılalı iki hafta olmuştu fakat yakın bur zamanda geçirdiğim kriz dolayısıyla okulu ilk dört günü salmıştım. Ailemi öğrenince ise kendimi de salmış okula gitmemiştim.
Burada kalmam ne kadar doğruydu? Bir an önce ailemin yanına gitmeliydim. Ailem ailem diyorum fakat bir tek benden 1 yaş büyük abim yaşıyordu.
Bunları babamın odasına evde yanlızken girip yere düşen bir dosyadan öğrenmiştim. Benim belki de eski ben olarak kalmamı sağlayacak hayatım incecik bir dosya içindeydi.
Üzgün değildim. Zaten mükemmel bir hayatım yoktu. Garipsemediğim gibi mutlu da değildim.
Kötü olan bendim. Zengin ve itibarlı kişilerdi annem ve babam sandığım insanlar. Mükemmel olmayan bendim. Bu yüzden mutlu değildim. İstersem daha da iyi bir hayata sahip olayım sırf o hayata ben sahip olduğum için güzel olmazdı o hayat.
Üzgün değildim çünkü daha kötü bir hayat olsa bile ben zaten kötüydüm. Her şekilde. Ben böyle bir hayatta bile kötüsem belki de kötü bir hayatta kendimi bulacaktım.
Gözlerimi açıp yatağımdan doğruldum. Bozulmuş topuzumu çözüp hemen siyah kalçalarımın altına gelen saçlarımı topuz yaptım tekrar ve aynanın karşısına geçtim.
Siyah saçlarım tepeden topluydu ve birkaç tutam şakaklarıma dökülmüştü. Açık yeşil gözlerim herzaman ki gibi kızarıktı. İki katı uykusuzluk olunca şişmişti. Nokta kadar küçük gözbebeklerim ne kadar küçük olsalar bile bana kara bir deliği anımsatıyordu. Dudaklarım solgundu. Dün gece gördüğüm kabus yüzünden kenarında bir uçuk vardı. Solgun yüzüm. Klasik ben işte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Renkler: Mavi Gri
Novela JuvenilSakın bana uzatılan eli tuttuğum için cehennemden çıktığımı sanma. Çünkü daha ruhum bedenimi terk etmedi. ••