Bölüm 4

1 0 0
                                    

Küçümsediğin şeye dikkat et sandığın kadar küçük değildir her zaman. Asla görünüşe göre yargılama nokta da küçüktür ama sonu hep o getirir.
***************
Annemle konuşmayı bitirip odama gittim. Yatağıma oturdum ve gözlerimden akan sıcak yaşların sonunun gelmesini bekledim. Annem odanın kapısını çalınca elimin tersiyle gözlerimi sildim ve "Gel" diye seslendim. Annem odaya geldi, yanıma oturdu. Konuşmak için ağzını açtı ama o daha bir şey söylemeden ben konuştum:
- Öylece salondan çıkıp gitmem doğru değildi, özür dilerim.
- Önemli değil canım, seni anlıyorum.
- Anne, sence başkanla konuşup P Timi'ne girişimi biraz ertelemeli miyim?
- Bana sorarsan bunu yapma hayatım. Bu fırsat bir daha eline geçmeyebilir. Biliyorsun P Timi yılın sadece belirli zamanlarında alım yapıyor.
- Yılın başında ocak ayının ilk üç günü alım yapılıyor. Bugün son.
- Bir yıl daha beklemene ne gerek var?
- Sizden ayrı kalabilir miyim bilmiyorum.
- Anyela, zamanla alışırsın ama bir daha seni oraya götürürler mi emin olamıyorum. İlk seferinde reddeden birini tekrar alacaklarını zannetmiyorum.
- Haklısın.
- Kitabı iyice incele, yarın sabah altıda orada olacaksın. Yolu biliyor musun? Çok iyi gizlendiğini duydum.
- Bulabilirim.
- Güzel, şimdi uyku vakti.
- Uyumadan önce şu kitabı iyice incelemek istiyorum, yarın orada bir hata yapmak istemiyorum, zaten beni yeterince küçümsüyorlar.
- Sen bilirsin, ama çok geç yatma.
- Peki, dedim. Annem kitabı yanında getirmişti. Aldım ve okumaya başladım, bu sırada annem odadan çıktı.

Kitabı okuyup gerekli her şeyi öğrendiğime emin olunca boynumdaki kimliğime baktım. Beyaz bir kolyeydi, ince bir zinciri vardı ve ucunda bir yaprak sembolü vardı. Yaprak... Neden bu sembolü seçtiklerini bilmiyordum ama şu an bilmemem asla bilmeyeceğim anlamına gelmezdi. Uykum yoktu. Annemi yarın son defa görecek sonra da yeni merkezime gidecektim. Aslında oraya gitmeyi çok istiyordum ve sınavlarda elimden geleni yapacaktım ama ailemden ayrılmak çok zor olacaktı. Onlar benim her şeyimdi. Yatakta dönüp dururken uyuyakalmışım.

Sabah alarmın sesi hem tatlı hem de can sıkıcı geliyordu kulağıma. Ailemden ayrılacağım için üzgün P Timi'ne gireceğim için mutluydum. Yataktan kalkıp üzerimi giydim. Dün gece üzerimi değişmeden uyumuştum. Kalktım. Bacağımdaki sargıyı açtım, pantolonumu çıkarıp odamdaki ilk yardım setini yanıma aldım. Merkezde ilk yardım yapmayı öğretmişlerdi. Yaranın etrafını temizledim ve üzerini yeni temiz bir sargı bezi ile sardım. Sargı bezinin tam olarak sabitlendiğinden emin olunca üzerime kalın ama hareketimi kısıtlamayacak giysiler giydim. İletişim cihazını artık takmam gerekmiyordu, oraya gidince o merkezin iletişim cihazlarından alacaktım. Annem odaya girdi. Neşeli bir ifadeyle "Günaydın!" dedi. Ben de ona günaydın dedim ve sarıldım. Sabahları ona hep sarılırdım, bunu dün unutmuştum ama her zaman yaptığım bir şeydi bu. Bana döndü:
- Bugün büyük gün, dedi.
- Evet, öyle.
- P Timi iki yıldır ajan almıyor. Bu yıl da testler zor olacaktır ama sen üstesinden gelebilecek güce hatta daha fazlasına sahipsin. Kendini sakın küçümseme, umutsuzluğa kapılma, elinden geleni yap. Eğer olmazsa sen değil onlar kaybetmiş olur.
- Elimden geleni yapacağım ama sizden ayrı kalmak istemiyorum.
- Sen bizden ayrı kalmayacaksın, biz hep senin yanında olacağız.
- Bunu biliyorum, siz hep ben kalbimin merkezindesiniz.
- İşte böyle. Bizi görememen bizi sevmeyeceğin anlamına gelmez.
- Gelmez.
- Şimdi, kahvaltı için yeterli vaktin var.
- Yolda yesem daha iyi olacak.
- Saat daha dört Anyela, bir kahvaltı için vaktin var.
- Tamam, hızlı bir kahvaltı için vaktim var sanırım.
- Hadi, dedi annem ve odadan çıktı.

Mutfağa gittim, burada son defa kahvaltı yapacaktım. Annemle son defa kahvaltı yapacaktım. Bunun hızlı bir kahvaltı olmasını istemiyordum, bunun sonsuza kadar sürecek bir kahvaltı olmasını istiyordum ama bu olmayacaktı. Bu yüzden daha fazla uzatmadan ayrılmak istiyordum. Hızlıca birkaç lokma yedim ve anneme sarılıp dışarı çıktım. Annem arabaya binene kadar yanımdan ayrılmadı. Araba hareket etti annem gözden kayboluncaya kadar da gitmemişti. Eğer oraya girersem tamamen yeni bir hayatım olacaktı. Araba ayarladığım gibi ormana kadar geldi ve sonra eve geri gitmek üzere içinde ben olmadan yola çıktı. Ormana girip kenarında papatyalar olan patikayı buldum. Patika bitince başkanın yaptığı gibi beş adım atıp o ağacın altında durdum. Kolyemi okutacağım tarayıcı bir dalın altında olmalıydı, başkan böyle yapmıştı. Gözüme ilk takılan dal diğerlerinden daha farklı değildi. Yani ilk bakışta göze çarpan farkları yoktu. Yanlış bir yere kolyemi okutmaya çalışarak vakit kaybetmek istemiyordum. Biraz düşününce aklıma papatyalar geldi. Patikayı ayıran özellik giriş kolunu da ayırt etmeme yardımcı olurdu değil mi? Az önce baktığım dala dikkatle bakınca üzerinde kazınmış küçük bir papatya gördüm. Kolyemin ucunu buraya koyup dalı aşağı doğru çektim. Sonra da iki adım geri çekildim. Ağacın gövdesi açılıp merdivenler ortaya çıkınca sevinçle aşağı indim. Merkeze ulaşınca hızla girişi inceledim. Analiz yeteneğim gayet iyiydi. Giriş beyaz mermerlerden ve parlak gri metallerden oluşuyordu. Birkaç robot merdivenin yanında güvenliği sağlamak için nöbet tutuyorlardı. Ayrıca koridorlarda açılan girişlerde de her kapı için iki nöbetçi bulunuyordu. Duvarda dijital bir saat vardı. Saatin kaç olduğuna baktım. Altıya bir dakika kalmıştı.

DİKTATÖRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin