Bölüm 7

1 0 0
                                    

Panik halindeki bir fil sürüsünün arasında kalan karıncanın yaşayabilmesinin tek yolu fillerin üzerine çıkmaktır.
                                             ************************
      Lee beni revire götürdüğünde Safir'in bizi orada beklediğini fark ettim. Hemen bir doktor geldi. Doktora baktım, epey bir endişeli görünüyordu. Lee'ye dönüp şöyle dedi:
- Bir çocuk buraya niye gelir ki. Hayır bu çocuk buraya gelir de ne diye onu dövdünüz! Psikopat mısınız siz!
Sözlerine bana dönerek devam etti:
- Sen iyi misin tatlım, canın çok yanmış olmalı. Gel şöyle. Sana bir bakalım. Ah be yavrum ne diye pes etmedin.
- Ne diye pes etseydim. Çok da canım yanmıyor.
- Bunları söyleyerek birinin gözüne girmeyeceksin ama biri seni dövecek.
- Gerçekten canım yanmıyor efendim.
- Sen gel bakalım benimle. Umarım burnun kırılmamıştır.

      Doktor beni bir koltuğa oturtup yaralarımı temizledi. Kaşımın yarıldığını doktor orayı dikmeye başlayınca fark ettim. Aslında çok büyük bir hasar almamıştım. Sadece dudağım patlamış, kaşım yarılmış, sağ gözümün etrafı biraz kızarmıştı. Bence bunlar çok büyük zararlar değildi. Ayrıca kendi bacağıma bıçak saplayabiliyorsam bir de buna dayanabiliyorsam bunlara da dayanabilirdim. Doktor işini bitirdi ve bana baktı. Heykelini yeni bitirmiş bir heykeltıraşın heykelini süzdüğü gibi süzdü beni. Sonra da yanıma oturdu. Biraz yaşlı ama tatlı bir teyzeydi. Elini omzuma koyarak konuşmaya başladı:
- Bak ufaklık, sen çok tatlı bir çocuğa benziyorsun. Sana açıkça şunu söylemeliyim burası o kadar iyi bir yer değil. Hele de fiziksel bölüm. Kendini korumayı öğrenene dek seni mahvederler.
O sırada Lee içeri girdi. Bana baktı. Doktora işaret etti, doktor dışarı çıktı. Ben hemen ayağa kalktım, "Otur" dedi. Ses tonundan belliydi iyi bir şey söylemeyeceği. Yavaşça oturdum. Lee ondan beklemeyeceğim bir şekilde sordu:
- Nasıl hissediyorsun? Umarım canın çok yanmamıştır.
- Yanmadı efendim.
- Güzel, çünkü bu daha başlangıçtı. Daha çok dayak yersin. Pardon bir şey yemezsin çünkü seçmeleri geçemedin.
- Ama efendim...
- Devam et, ölmek istiyorsan tabi.
- Kusura bakmayın efendim ama benimle dövüşen kişi benden daha eğitimli, daha güçlü, daha büyüktü. Onu yenmemin zaten imkansız olduğu çok belliydi. Ben buna rağmen yenilmemek için pes etmedim. Sırf buraya girebilmek için dayak yedim ben. Bu yüzden efendim bence burayı hak ettim.
- Anlamadım!
- Ben burayı hak ediyorum dedim efendim. Bence gayet iyi dayandım. Önemli olan da buydu. Pes etmedim. Beni öylece bırakacağınızı bilseydim ilk dakikadan pes eder hiç dayak yemeden kurtulurdum.
- Bana bak ufaklık, bana işimi öğretme.
- Ben size işinizi öğretmiyorum efendim sadece size kendimi öğretmeye çalışıyorum. Bu yaralar beni etkilemiyor.
- Öyle mi küçük hanım?!
- Üzgünüm ama öyle efendim!
- Öyle mi!?
- Öyle!
- İlk defa bu konuda beni etkileyen biri çıktı. Aramıza hoşgeldin çaylak.
Lee bunları söylerken gülümsüyordu, bu oldukça şaşırtıcı olmuştu. Bir an donup kaldım, cevap vermek için ağzımı açtım ama bir şey söyleyemedim. Gerçekten beni almışlardı, bir anlık öfkeyle söylediğim sözler işe yaramıştı. Annem öfkeyle söylenen sözler zarar vermekten başka bir işe yaramaz demişti, şimdi bunu görmeli. Lee gitmeden önce şunları söyledi:
- Odana gidip birkaç dakika dinlen, seninle ilgilenmesi için bir eğitmen göndereceğim. Yarından itibaren programa başlarsınız. Bol şans.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 28, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

DİKTATÖRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin