Gemi

572 39 9
                                    

Medya: Sümeyye

Dün geceden beri evde deli gibi mutlu, zararsız bir canlının dolaştığını biliyordum. Canlıların ne hissettiğini anlayabiliyordum.

***

Dokuz yıl önce annem, babam ve abim Burak'la pikniğe gitmiştik. Annem ve babam kendi aralarında konuşurlarken Abimle ormanı keşfe çıktık.

"Abi, bak bu çiçeğe "Matricaria Chamomilla" deniyor."

"Peki şuna ne deniyor? " dedi havada dönerek gelen, frizbiyi ya da daha çok tencere kapağını andıran, çevreye ışık saçan cismi işaret ederken.

İkimizin de gözleri yuvalarından çıkmış bir şekilde bi' birbirimize, bi' cisme bakıyorduk. 

"Sümeyye, burdan gidiyoruz ! "

Arkamıza bakmadan koşsaydık, meraktan çatlardık. Cisme bakarak ordan uzaklaşmaya çalışırken bir taşa takıldım ve yere düştüm.

Burak'ın Ağızından

"Sümeyye! "

Onu orada öylece bırakamazdım. Birşeyler yapmalıydım. Önce durdum. Bakışlarım cisimle kız kardeşim arasında gidip geliyordu. Yanına gidip kaldırmaya çalıştım, kaldıramıyordum. Bayılmıştı. Ağlayarak kaldırmaya çalışmaya devam ediyordum. Kaldıramıyordum işte. Sürükleseydim bu kadar kısa zamanda onlardan kaçmamız mümkün değildi. Annemin her gece içmem için verdiği sütü kedime içirdiğimden oluyordu bunlar. Son bir kez kız kardeşime baktım. Onu öptüm ve ağlayarak oradan uzaklaştım.

"Seni seviyorum."

Başka çarem yoktu. Onu buradan bu kadar kısa süre içinde götüremezdim. Çevrede yardım edecek kimse yoktu.

Çalıların arkasına saklanıp onları izlemeye başladım.

"Cesur ol, cesur ol ! "

Artık ağlamıyordum. Ama kalp atışlarımı da yavaşlatamıyordum.

Cisim yere inerken ummadığım bir şekilde, neredeyse hiç ses çıkarmamıştı. Kapısı sandığım bir bölüm açılmaya başladı. Sakin, terbiyeli, nazik tavırlar içinde açılıyordu kapı. Açıldıkça alttan iki ayak, bacaklar, dizlere kadar uzanan kollar, yetişkin bir karpuz büyüklüğünde kafalar, yumruk büyüklüğünde simsiyah gözleriyle meşhur olan uzaylıları görüyordum. Üç kişiydiler. Gördüğümüz cisim de bir uzay gemisiydi o halde. Bu canlılar uzayda yaşıyordu. Dünya atmosferi onlara nasıl zarar vermiyordu? Uzay karanlıktır öyle değil mi? Yaradılışları karanlığa göre yapılandırılmıştı o halde. Işığın bol olduğu bir havada, görme duyularını kısmen kaybediyorlardı. Zarar verecek olurlarsa onları kolayca alt edebilecektim. Çenemin magmaya ulaştığı sıralar yerde yatan küçük kız kardeşime mi bakacaktım, uzay gemisinden çıkan ışıkları mı inceleyecektim, uzaylıların ne gibi tavırlar sergileyeceğini mi gözlemleyecektim, bütün bu gördüklerimin kafayı sıyırmış olduğumun belirtisi olduğunu mu düşünecektim ?

Kardeşimi kurtarmalıydım. Belki de zararsız canlılardı. Gezegenler arası gezintiye çıkmışlardı ve sıra Dünya'ya gelmişti.

Çevreyi incelerlerken birinin bakışları Sümeyye'ye kaydı. Bir kaç saniye bulunduğu yerden onu seyretti. Ona doğru yürümeye başladı.

Ölürsem de kardeşimle ölürüm dedim ve saklandığım yerden çıktım. Sümeyye'nin yanına büyük ve hızlı adımlarla gittim. Omuzlarından tutup sarstım.

"Uyan! "

Uzaylılar yanıma yaklaştı. Onlara korkusuz gözlerle bakmaya çalışıyordum. Korktuğumu anlamamalıydılar.

"Merhaba."

Biri yanıma yaklaştı ve"bip" gibi bir ses çıkardı. Arkadaşına döndü, birbirlerine 1-2 nota oynatarak mors alfabesi gibi notaların birini kısa, birini uzun, ötekini daha uzun süre söyleyerek anlaştılar. İçlerinden biri uzay gemisine giderken arkasına bakmıyordu. Liderleri sandığım, kafası hepsinden büyük olan biri etrafımda bana dokunmadan yumuşak adımlar atarak beni inceliyordu. Bir kaç dakika sonra uzay gemisinden elinde bir cihazla yanımıza geldiği sıralar Sümeyye kendine gelmiş olacak ki keskin bir çığlık kopardı. İnsancıllar başlarını tutarak yerde, dizlerinin üzerinde durdular. Sümeyye'nin ağızını elimle kapadım.

"Sakin ol Sümeyye, onlar bize zarar vermeyecek anladığım kadarıyla. En azından şimdilik."

Yüksek frekanstan bu kadar etkileniyorlarsa, bize zarar verecek olurlarsa eğer gizli silahımız Sümeyye'ydi. Uzalılardan biri elindekicihazın üzerindeki tuşları inceledikten sonra rastgele bir tuşa bastı. Yine bip seslerinden birini çıkardı.

Cihazdan "my druz'ya" sesi yükseldiğinde şaşırmıştım. Rusça olduğunu, aksağanından anlamıştım. Bu ellerindeki cihaz çevirmendi o zaman. 

"Bakabilir miyim? " diyip cihaza doğru elimi uzattım. Cihazı verdi. Şaşırmıştım. 

"Bu nasıl çalışıyor ? " 

Yanıma gelip dokunmatik ekrandan birşeyler seçti. Uzaylılar bu üst düzey teknolojiye nasıl sahip oluyorlardı ? Bilim adamları "Aklı olan tek canlı türü insandır." derken uzaylıları tanımıyordu belki de. Kocaman bir evrende, milyonlarca galaksi vardı. Elbette bu teknolojiye ulaşmaları gayet mantıklıydı. 

"Şuna basarsam n'olur? " rastgele bir düğmeye bastım. Yine o "bip" sesini çıkardı ve cihazdan "kontrol" sesi yükseldi.

"Hey başardım! "

Sümeyye de sevincini göstermek için el çırptı. İkimizin de korkusu geçmişti. Bize zarar vermeyeceklerdi. Bizle iletişim kurmaya çalışıyorlardı.

***

@dreamerest

Kendi KahramanlarımızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin