2.6

634 48 12
                                    

İkili malum işlerini hallettikten sonra banyoya girmiş ve ardından yorgunlukla yatağa yatmışlardı.

Sabah Hoseok, Jimin uyanmadan önce kalkıp etrafı düzenlemeye başladı. Önce salondaki albümleri kaldırdı, yastıkları toparladı, mutfağa gidip kahvaltı hazırladı. Bunca şey olmuşken Jimin hâlâ uyuyordu.

Yataktaki bedene yaklaşıp yüzünü avuçları içine aldı. Kafasını sağa sola sallıyor , adını seslenip duruyordu.

"Jiminnie, hadi kahvaltı yapalım."

Jimin gözlerini hafif aralayıp dudaklarını şapırdatarak yanaklarındaki elleri itti. Tekrar kendisini yatağa attığında evde zil sesi yankılanmaya başladı.

Hoseok annesinin geldiğini düşünüp koşarak kapıyı açtı. Kadın oldukça güler yüzle içeri girdi, mutfaktan gelen güzel kokularla gülüşü daha da büyüdü. "Belim oğluşum kahvaltı da yapmış."

Hoseok annesine gülüp mutfağa geçti. Kadın hemen bir şeyler yemeye başlamıştı bile. "Anne, Jimin de burada kaldı. Ama uyandıramadım. Sen denesene bir de."

Annesi ağzındaki zeytini çıkarıp korkunç bir ifadeyle gülümsemeye başladı. "Burada mı kaldı?" Kaşları aşağı yukarı hareket ederken , Hoseok'un kızaran yanaklarını izliyordu. "Tamam uyandırırım."

"Teşekkür ederim. Ve sakın ona da şu garip hareketleri yapma."

Kapıdan çıkmadan yine aynı pis gülüşü yapıp Jimin'i uyandırmak için odaya çıktı. Ağzı açık şekilde , o tatlı mavi pijamasımda uyuyordu. "Ben bunu nasıl uyandırayım ki..."

Yatağa yaklaştığında , Jimin'in boynundaki izleri fark edip kıkırdamaya başladı. Oğulları çok hızlıydı.

Jimin'in saçlarını okşarken uyanması için sesleniyordu.

Jimin sonunda gözlerini açabilidiğinde karşısında gördüğü ilk yüzün, Hoseok'un annesi olmasını tabii ki beklemiyordu.


Hızla çarşafı tüm bedenine sardı. Açıkta bir yeri yoktu halbu ki.

"Hadi, Hoseok kahvaltı hazırlamış. Güzelce yiyelim. "

Jimin'in bu haliyle çok dalga geçmek istese de , utandırmamak için gülüşünü tutuyordu. Jimin kesinlikle tatlı bir çocuktu. Hoseok'un onu hak etmek için ne yapmış olabileceğini düşündü. Oğlu pek bir üşengeçti. Aşık olup peşine düştüğüne bir türlü inanamıyordu.

Mutfağa girdiği gibi sandalyesine geri oturdu. "Geliyor seninki, beni görünce çok utandı garibim."

Ağzına peynir atıp oğlunu izledi bir süre. Tek yaptığı salak salak gülmekti.

"Ne sırıtıyorsun? Sapık. Utan azıcık be."

I can't  ☆ Jihope ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin