2

868 64 9
                                    

Ağustos ayının sonlarına doğru bir akşamdı, o malum gecenin üzerinden birkaç hafta geçmişti ve Holkinsler hala şaşkındı. Malikler de en az Hokinsler kadar şaşkındı ama bu durumu daha iyi idare edebiliyorlardı, Lottie her nasılsa onların hoşuna gitmeye başlamıştı, saygılı, sessiz ve Zayn'e göre daha sakin biriydi. Anne Malik zaman ilerledikçe bu nişan olayına için için seviniyordu, eğer oğlunu yola getirebilecek biri varsa onun Lottie'den başkası olmayacağını bile düşünmeye başlamıştı baba Malik içinse durum sadece şaşkınlıktan ibaretti. Kızla bir sorunu yoktu, sadece oğlunun yaptığı şeye şaşırmaya devam ediyordu o kadar. Eğer evlenecekse evlensin ve mutlu olsun istiyordu, kucağına bir torun geldikten sonra gerisi umurunda değildi. Ancak Zayn hepsinden bağımsızdı. Geceleri rahat uyusa bile gündüz vakti olduğunda bütün dünya adeta üzerine geliyordu. Kararının içinde boğulup durmak yetmiyormuş gibi onu her gördüğünde kızın gözlerindeki ifade canını sıkıyordu. 

Sakın bana aşık olma Lottie.

Son günlerde bu cümleyi içinden milyon kez tekrarlamıştı. Ne bok yaptığını Tanrı bilirdi, eğer Lottie kendisine aşık olursa ve bir şekilde aralarındaki şey büyürse devamını nasıl getireceğini düşünüyordu şimdiden. Evlenirlerse ne olacaktı? Hayatının sonuna kadar bir inat uğruna gencecik  bir kızın duygularını oynamak vicdanını acıtmayacak mıydı? 'Salla.' dedi sonra kendi kendine. 'Elbette uzamadan bitirmenin bir yolunu bulurum.' Ve sonra öğlen uykusuna kaldığı yerden devam etmeye çalıştı. Kafası güzel gibiydi, rahattı, olayların gelişme şeklini -şimdilik- göz ardı ediyordu ancak atladığı bir detay vardı. Birbirlerini daha iyi tanımak için ailelerin ısrarıyla Lottie'yi kafeye götürmeye söz vermişti, eğer bunu yapmazsa annesinin sesinden sonsuza dek kurtulamazdı. Bu yüzden, her ne kadar uyumak istese de alarmını birkaç saat sonrasına kurdu ve uyumaya devam etti. 

Lottie ise hiç kimsenin paylaşmadığı hislerin arasında mücadele veriyordu. Onun önünde bayıldığını anımsadıkça kollarına çimdik atıp duruyor ve kendine kızıyordu ama Lottie genelde sakar bir kızdı, kendisinden pek de umutlu değildi gelecek için. Ancak düzelebilirdi, belki evlenirse bir şeyler yoluna girebilirdi. Kendini birine veya bir yere ait hissederse düzelebilirdi, öyle umuyordu. Kendini bildiğinden bu yana bir ailesi yoktu, anne ve babası o çok küçükken ölmüşlerdi ve ona amcası Garry ile teyzesi Kate bakıyordu. Tabi Lottie onlar için sadece hizmetçi kızdı, bu yüzden yıllar önce, hayattan bütün beklentilerini kesmişti. Zayn ise uzun zamandır beklediği şansıydı ancak zaman zaman onun kör olup olmadığını sorguluyordu. Kendisini nasıl kabul etmişti, merak ediyordu. 

Öğleden sonra kafeye gitmek üzere karar verildiği günden bu yana Lottie'nin gözlerine uyku girmemişti, özellikle son gece giyeceği elbiseyi düşünüp durmuştu. Neyse ki teyzesi ona son birkaç gündür iyi davranıyordu, galiba Zayn ve ailesinin maddi durumu hala çıkar teşkil ediyordu Holkinsler için. Bu yüzden amcası ve teyzesi kesenin ağzını açmış, bu evliliğin bir an önce olması için ellerinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorlardı çünkü dedikodulardan herkesin haberi vardı. Jessica, bir zamanlar Zayn'in sevgilisiydi ve eğer Zayn son anda evlilikten vazgeçerse Holkinsler isimlerini duyuramazlardı. Özellikle de kendi kızları Herriet zayıflamaya çalışıp zengin bir eş bulmadığı sürece. Lottie, bir anda herkes için altın değerinde birine dönüşmüştü, amca ve teyze Holkins için itibar, Malikler için gelecek ve Zayn için sürtüksavar. Evet, Jessica tam bir sürtüktü ve Zayn ona içinden bu kelimeyi söylemenin kendini ne kadar rahatlattığını düşündükçe hayrete düşüyordu. 

Buluşma saati yaklaştıkça Lottie'nin içini karalar sarıyordu, düşünceler peş peşeydi, elbisesi olmuş muydu? Güzel görünüyor muydu? Her an bir yere kusabilirdi, yanına poşet falan almalı mıydı? Ya oğlanı görürse ve yeniden bayılırsa? Teyzesi özenle kabarttığı upuzun saçlarının üzerindeki bombenin etrafını bir parça kumaşla kapatırken Lottie hayranlıkla kendini inceledi, puantiyeli elbisesi ve saç bandıyla nefes kesiciydi. Teyzesi Kate Holkins daha önce hiç görmediği birkaç ıvır zıvırla yüzünü boyayarak ona Audrey Hepburn'a benzediğini söyleyerek cesaretlendirmiş, kendi dolabından gençlik yıllarına ait bir ayakkabı seçerek giydirmiş ve eline kibar bir çanta tutuşturmuştu. Lottie kendini hiç ama hiç böylesine güzel hissetmemişti, aslında kendini bir kadın olarak hissettiği bile söylenemezdi. Üzerinde daima kirli bulaşık önlükleriyle gündelik, özensiz kıyafetler olurdu. Şimdiyse tam olarak bir prenses gibiydi. Bir an gözlerini kapayıp etrafında döndü ve eteğinin uçuşmasını bacaklarında hissetti. Kim bilir ne kadar kibar görünüyordu uzaktan, içi içine sığmıyordu sevinç doluydu. Saçları, gözlerindeki ilginç boyalar ve tatlı, şeffaf bir parlatıcıyla süslenmiş dudaklarıyla Lottie'den başkası gibi görünüyordu. Teyzesinin giymesi için verdiği bileğe kadar olan eldivenlerini ellerine geçirirken kalbi duracak gibi atıyordu. Zayn az sonra burada olurdu. Ona nasıl göründüğünü sormalı mıydı, emin değildi ama kalbi az sonra kafesini yarıp yere düşecekti, buna hiç şüphe yoktu doğrusu. 

Zayn, öğleden sonra uykusu bölündüğünde bir hayli sinirliydi, parmağındaki yüzüğü çıkartıp duvara fırlatası gelmişti ancak son anda kendine hakim olmayı başarmıştı. "Ne bok yedim ben?" dedi sadece, uyumak varken nişanlanmak da nesiydi? Kafasını lavabonun altına sokarak soğuk suyu kafasına boca ettiğinde kendine ancak gelebilmişti. Berbat görünüyordu ve giyecek kıyafetini ayarlamamıştı. Dolaptan öylesine bir şeyler alırım diye geçirirken annesinin yatağının üzerine bıraktığı takıma ilişti gözleri, ince mavi çizgileri olan bej renkli bir takım ve mavi çizgilerle uyumlu dümdüz mavi gömleği ona kılıfın içinden göz kırparken yüzünü buruşturdu. Hanım evladı gibi görünecekti, ne yazık diye geçirdi içinden. Yine de fazla sorgulamadan kıyafetini giyinip aşağıya indi, annesi elinde tuttuğu saçma sapan bir kumaşla gözlerinin içine bakıyordu. Sakın o şeyi bana giydirmeye kalkma anne.  Anne Malik, elinde ikiye katlanmış kare kumaşı nazik bir şekilde Zayn'in boynuna yerleştirdiğinde oğlan baygınlık geçirecekmiş gibi gözlerini devirdi, bok gibi göründüğüne yemin edebilirdi ama ailesi aynı fikirde değildi. Asker üniformasından sonra tam bir centilmen gibi görünmüştü Zayn. 

"Ben çıkıyorum." dedi, kalın çerçeveli büyük güneş gözlüklerini alırken saçlarını yana doğru tarayıp taramadığını el yordamıyla kontrol etti. "Benim arabamı al." Babası içeriden seslendiğinde dudaklarına birbirlerine bastırıp rengini canlandırmaya çalışıyordu, göz altları mı şişmişti. "Teşekkürler." dedi Zayn, bu iyi bir fikir miydi emin değildi, kız üşüyebilir, hasta olabilir, dahası üzerine falan kusabilirdi. Bu fikirle yüzünü buruştursa da Mustang'in anahtarlarını almaktan geri durmadı. Babasının gençliğinden kalan 1964 model Mustang üstü açık bir arabaydı, takım elbisesine rağmen kapının üzerinden atlayarak şoför koltuğuna yerleşirken ağzına henüz attığı sakızı çiğniyordu. Yakışıklı görünüyordu, kafasındaki kilolarca jöleye şükürler olsundu ki, saçları harika olmuştu. Sadece şu takım işini sevmemişti, resmiyetten hoşlanmıyordu. Altı üstü lanet bir kahve içecekti, hepsi buydu. 

Fakat işler sandığından daha farklı gelişti, evin önüne vardığında kapıda kimse yoktu. Arabanın üzerinden atlayarak ceket yakalarını düzeltti ve kapıya doğru adımlamaya başladı. Bu anı bir yerden anımsıyordu, kapıyı çaldığında karşısına çıkan koca gözlü kızın verdiği tepkiyi, nişan yüzükleri takıldıktan sonra peş peşe tam üç kez bayılmasını ve geri kalan her şeyi. Ben ne yapıyorum böyle, diye geçirdi içinden. Ancak geri adım da atamıyordu. Kapıyı çalmak için yumruk yaptığı elini uzattığında bir kez daha şaşkınlığa uğramıştı. Kapıyı Kate Holkins açmıştı ancak arkasında gördüğü bir çift utangaç göz yüzünden neredeyse çenesini kaybediyordu. Bu kız Lottie olamazdı, eğer bu kız Lottie ise hizmetçi kıza ne olmuştu merak ediyordu. "Ne güzel sürpriz." demişti Kate Holkins. "Biz de seni bekliyorduk." Lottie hayran hayran Zayn'i ve üzerindeki takım elbisesini incelerken arkasından birinin ittirmesi sonucu öne savrulmuş, yere kapaklanmadan önce Zayn'in elleri tarafından yakalanmıştı. Nutku tutulmuştu, Zayn gözlüklerini çıkartırken gözlerini bir türlü oğlandan alamamıştı. Zayn ise şaşkındı, damağı kurumuştu aniden, bu nasıl bir büyüydü? Kadınların neden makyaj yaptığını şimdi daha iyi anlıyorum, diye geçirdi. Hepsi birer sihirbazdı! 

"Gidelim mi?" dedi bir solukta, kızın gözleri nefesini zorluyordu. Lottie ise suratındaki aptalca gülümseme yüzünden bir kez daha rezil olmak üzereydi. "Nereye gidiyoruz?" diye sordu, dudaklarını ısırıp durmaya devam ederse Zayn uslu durma sözünü tutamayabilirdi. Aslında kafeye gidecek, bir bardak kahve içip geri döneceklerdi. Ama Zayn, elinde çantasının ipini sıkıştırıp gözlerine heyecanla bakan kızı gördüğünden beri sadece tek bir şey düşünüyordu.

"Kiliseye." dedi beklemeden. Evlenmek için şatafatlı bir düğüne ihtiyaçları yoktu. 

Guys herkese selam! 

Hikayemiz 1970 sonları, 1980 civarında falan geçiyor kafanız karışmasın! Medyada yaklaşık olarak Lottie'nin  görünüşü var, umarım eğlenmişsinizdir çünkü ben yazarken çok güldüm! Lütfen oy verin ve yorumları arttırın, bölümlerin daha çabuk gelmesi sizin elinizde! İyi geceler bebeklerim! 💕😍😘

General's WifeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin