Bayan Holkins elindeki yelpazeyi salladıkça odadaki yoğun ve sıkışık hava daha kasvetli ve çekilmez hale geliyordu ama Bayan Malik'in bundan etkilendiği söylenemezdi. Lottie teyzesi ve amcasına öne alınan düğün tarihinden bahsettiğinde onların olumsuz bir tepki vereceğini sanmıştı fakat Holkins ailesi kendisinden daha istekliydi. Öyle ki alelacele Malikleri davet etmiş ve düğünün hangi kilisede olmasının daha iyi olacağını tartışmaya başlamışlardı. Bay Holkins garip bir biçimde kesenin ağzını açmış, düğün töreni sonrasında kutlama yapmak için kentin en gözde otelini tahsis etmekle ilgili planından bahsederken Bayan Holkins Lottie için en son moda gelinlik örnekleriyle dolu dergileri masanın üzerine yığıyordu. Lottie bir köşede durmuş olan biteni hayretle seyrederken arada teyzesinin çimdiklerine maruz kalıyor, kilo alması için her an bir şeyler yemek zorunda bırakılıyordu. Teyzesine göre kemikten farkı yoktu ve eğer bu şekilde devam ederse hangi gelinlik olursa olsun içinde kaybolacaktı. Bu da düğününde rezil olan bir gelinden başka bir şey değildi ve bu düşünce kızı strese sokuyordu. Streslenen zavallı Lottie yediği ne varsa çıkarma eğilimi içindeydi ve bu onu daha fazla yoruyordu. Midesini tutarak yüzünü buruşturdu, salondan kaçmak istiyordu ve tam o anda bir mucize gerçekleşti. Marcell başını uzatıp yaramaz bir edayla kapıda dikilmişti.
"Lottie çişim geldi.." Askılı pantolonunun üzerinden malum bölgesini tutarak kıvranan Marcell, annesinin kötü bakışlarına ve fırlattığı yelpazenin rüzgarına maruz kalmıştı. "Sen artık küçük bir çocuk değilsin!" Lottie teyzesinin gazabından ve biraz da salondan kaçmak için ayağa kalkarak eteğini düzeltirken, "Sorun değil." dedi. "Ben hallederim." Lottie Marcell'in uzattığı elini kavrayıp hızla salondan uzaklaştı, Marcell alt kattaki banyo yerine onu yukarıya çıkan merdivenlere yönlendirdiğinde, kız duraksayarak ne karıştırdığını anlamak için Marcell'e baktı. Mavi gözlü ve kıvırcık, sarı saçlı çocuğun dudaklarında şeytani bir gülümseme vardı. "Yukarıya çıkmak istiyorum, lütfen." Lottie sorgulamadı, zaten az sonra her ne karıştırıyorsa ortaya çıkacaktı. Çocuğu kucağına alıp üst kata çıkan merdivene adımladı, Lottie hiçbir şey düşünemiyordu ama en azından salondan ve amcasıyla Bay Malik'in hararetle düğün planını konuştukları mutfaktan uzaktı. Bütün gün sadece Marcell ile ilgilenmeye bile razıydı yeter ki tüm bunlardan uzakta kalsındı.
Banyonun kapısından girmek üzerelerken Marcell Lottie'nin kucağından atlayıp yan tarafa sıçradı, Lottie anlam veremeyerek yüzüne baktığında Marcell sırıtıyordu. "Bu tarafa!" dedi, gösterdiği yer Lottie'nin odasıydı. "Marcell," dedi Lottie, bir elini beline koymuştu. " Senin tuvaletin yok muydu?" Marcell dil çıkardı, "Vardı ama geçti." dedi. Lottie tatmin olmamıştı ama Marcell'in ısrarla odasını işaret ediyor olmasına da anlam veremiyordu. Kapıya yaklaşınca Marcell'in tuhaf hareketleri yerini neşeli kıkırtılara bırakmıştı çünkü Lottie, kendisini ansızın çeken gizemli bir el yüzünden odaya girmiş ve ağzından ufacık bir çığlık kaçırmıştı. Zayn elini ağzına kapatarak sessiz olmasını sağlamaya çalışırken Lottie'nin beline sarılmıştı. "Korkma Lots, benim!" Lottie kurtulmak için çabaladığı ellerin sahibine bakınca, kuş gibi çarpan kalbi bir nebze olsun rahatlamıştı ancak ona dokunduğu sürece yanıyordu. Hızla ondan uzaklaşmayı denerken, "Neden buradasın?" diye sordu, sesinde panik vardı. "Odama nasıl girdin?" Lottie'nin göğsü körük gibi kalkıp inerken Zayn kızın bileklerini yakaladı. "Pencereden girdim." dedi, tam arkasındaki cama kaçamak bir bakış atmıştı. "Ama.." Lottie itiraz etmek istedi, Zayn bakışlarını derinleştirip gözlerine eğildiğindeyse sustu, gözlerini saklamaya çalıştı Zayn'den. "Aması ne?" Zayn tıraş losyonu ve anlam veremediği güzel bir şey kokuyordu. "Nişanlımı özlemiş olamaz mıyım?"
Zayn bileklerini başının iki yanında sabitlemek için havaya kaldırdığında Lottie'nin kalbi daha hızlı atmaya başladı, onun öpücüklerine kalbi dayanmıyordu. Başını yana çevirip kaçmak istediğinde Marcell'in kendilerini meraklı gözlerle seyrettiğini gördü, yerin dibine girmek istemişti. "Marcell!" Çığlığı ile kendisinden aniden uzaklaşan Zayn, çocuğun meraklı bakışlarını fark ederek, "Ne istiyorsun ufaklık?" diye sorduğunda Marcell bilmiş tavrını takınarak, "Söz verdiğin beş doları." dedi. "Lottie'nin odasına girdiğini kimseye söylememem için teklif ettiğin-" Zayn çocuğu daha fazla konuşturmamak için cebimden alelacele çıkardığı banknotları uzattı. "Beni görmedin, tamam mı? Şimdi kaybol." Marcell elindeki paralara bakarken neredeyse aklını kaybediyordu çünkü Zayn ona, o kısacık panik anında on katından fazla para vermişti. "Sonsuza kadar konuşmayacağım." dedi Marcell. "Hatta siz kimsiniz onu bile bilmiyorum!" Sevinçle, biraz da bağırarak alt kata yöneldiğinde Zayn kapıyı kapatıp sırıtmaya başladı. Belki de bu sorunu çözdüğünü düşünüyor ve içten içe seviniyordu ancak Lottie onunla aynı fikirde değildi.
"Buraya hiç gelmemeliydin." Yüzü kızardı. "Ve ona verdiğin para.. amcam görse beni öldürür." Zayn Lottie'yi kendine çekerek kollarının arasına aldı, kızın kokusunu çok, çok özlemişti. "Kimse kılına bile dokunamaz Lottie." Burnunu kızın boynuna uzatmıştı, vanilya kokusunu rahatlıkla alabiliyordu. "Birkaç gün sonra karım olacaksın, sence sana zarar vermelerine izin verir miyim?" Lottie ondan uzaklaşmak istedi ama duygusal anlamda bunu yapamadı, ona çekiliyordu. Bütün vücuduyla, kanıyla kemiğiyle ona çekiliyordu. Onun buğulu gözlerinde eriyor, efsunlu dudaklarının vereceği öpücüğün esiri oluyordu. "O bir çocuk." dedi Lottie, "Bunun doğru olduğunu-" cümlesinin devamını getiremedi, Zayn'in kendisini öpmesine ihtiyacı vardı. Çocuğun ılık nefesi dudağının üstüne vurdukça kalbi hızlanıyordu, elleri ve ayakları boşalmıştı eğer Zayn kendisini tutmuyor olsaydı oracıkta yığılırdı. Zayn gözlerine ve dudaklarına bakıp duruyordu, Lottie kendini ona teslim etmek üzereydi, Zayn'in sabrı kalmamıştı. Lottie'yi öptü, kız anında çözülüp kollarına yayılmıştı. Zayn dudaklarını ihtiyatla, acele etmeden öperken Lottie olduğu duvara sinmenin derdindeydi, ona nasıl karşılık verebilirdi bilmiyordu daha önce kimseyle tecrübe etmemişti. Ağzını açmayı denedi, bunu başardı da ama Zayn beklenmedik, daha önce hiç tanışmadığı bir hareketle ağzının içine sızıp diline dokunmuştu. Lottie uyarılmış gibi, aniden sırtını dikleştirmişti ve sokaklarında bariz bir değişim söz konusuydu. Zayn bunu fark etti, kızın dilini bırakıp alt dudağını hedef aldığında Lottie'nin ayakta duracak gücü kalmamıştı. Zayn onu rahat bırakmaya karar verdi, tırnaklarını etine geçirmesini ve dayanmaya çalışmasını hissedebiliyordu. Onu kollarının arasına alarak havaya kaldırdı, Lottie'nin yatağı hemen kenardaydı.
Lottie Zayn'in kucağında küçücük, minicik kalmıştı, büzülmüştü. Hayatı boyunca hissetmediği duyguları tadarken yeteriz kalıyor, nefesi daralıyor ve kendini gerçekten teslim etmesi gerektiği noktaları bilmiyordu. Ondan uzak duramıyordu ama ona tamamen kendini bırakmak için fazlasıyla çekingendi. Evlilikleri boyunca da böyle mi devam edecekti? Zayn kendisinden sıkılıp başkasına gider miydi? Kızın kalbi bir anda korkuyla doldu, adamın kirpiklerinden dökülen sevgiyi tatmak için delicesine bir açlıkla mücadele ederken, onun aynı şekilde bir başkasına baktığını düşünmek bile istemiyordu. "Nasıl davranmam gerektiğini bilmiyorum." Lottie bunu söylerken, eksik bir yanı varmış da ondan utanıyormuş gibi söylemişti, Zayn duymazdan geldi. Karısı olduğu süre boyunca onun açılacağını ve bambaşka biri olacağını düşünüyordu hem, Lottie hayatının sonuna dek kızarsa bile bu sorun değildi, Zayn tenindeki renk değişiminde kaybolmak, onun her bir santimini öpücükleriyle süslemek istiyordu. "Nasıl davrandığının ne önemi var?" Kızın yanağına yapışan saç tellerini çekerek kulağının arkasına attı. "Birbirimize sadık kaldığımız sürece, sadece benim olduğun sürece, ne önemi var Lots?" Kızın yanağını öptü. "Sana öğrenmen gereken her şeyi öğretebilirim ama sevgini eksiltmenden korkuyorum." Zayn kendini geriye atıp yatağa uzandığında Lottie son anda üzerinden kalkmış, yatağın kenarına dayanmıştı. Kafa karışıklığıyla sordu.
"Sevgimden eksiltmek mi?" Zayn kollarını başının altında birleştirerek ona alttan bir bakış attığında Lottie'nin kalbi tekledi. "Sana olan sevgimden söz ediyorsan eğer.." Lottie devamını getiremedi, Zayn eliyle yanını gösterdiğinde itaat edercesine uzandı, yan gözle onu izliyordu, Zayn ise keyifliydi. Lottie'nin başını tam olarak yastığa koymadığını, her an kalkıp gidecekmiş gibi duran halini görebiliyordu. Kızı kendine çekip göğsüne yatırdığında Lottie, nefessiz kalmıştı. Zayn'in de en az kendisininki kadar hızla çarpan kalbini dinlerken rahatlamıştı ama yine de kaçmak istiyordu, daha önce hiç kimsenin.. göğsünde uzanma imkanı bulamamıştı, teyzesinin bile. "Sana olan sevgim hiçbir zaman bitemez." dedi Lottie. Bunu isteyerek söylemişti, içinden gelen buydu ve yaparken kızarmamıştı. Zayn ona dönüp bedenini kucaklarken Lottie öpücüğüne hazırlanmış bir halde bekliyordu. Zayn onu öptüğünde elinden geldiğince eşlik etti, uyuyakaldığında Zayn bir an olsun onu terk etmedi ancak Lottie gözlerini açtığında Zayn yoktu, sadece yatağın üzerinde devasa bir kutu ve onu uzaktan, pencereye tutunarak izleyen Zayn vardı. Lottie kutuyu açtıktan sonra dakikalarca ağladı, Zayn bundan daha güzel bir sürpriz yapamazdı, ona olan sevgisi büyüdü, büyüdü ve kalbinden taştı. Zayn mutluydu, onu az çok tanımaya başlamıştı ve Lottie, ağlasa bile inanamayan gözlerle kutuya her baktığında sesli olarak onu sevdiğini dile getiriyodu. Zayn gülümsemeden edemiyordu,
Çünkü Lottie, aradığı gelinliği bulmuştu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
General's Wife
FanfikceKanlı bir savaşın ortasından çıkıp evine dönen Zayn, çocukluk aşkı Jessica ile evlenme kararı almıştır. Ancak geri döndüğünde sevgilisinin bir mektubunu ve evlendiği haberini alır. Hırslı ve inatçı Zayn, ani ve yanlış bir karar vermek üzeredir.