Sanguinarius araştırmalarım sonucunda ortaya çıkan bir terimdir.Zaten bu kitabı yazma ilhamım bu araştırmalarım sırasında geldi. Sanguinarius bir topluluk ismidir.Bu topluluğun bir vampir topluluğu olduğu rivayet edilir.
Ve topluluk hakkındaki bilgiler gerçeğe dayanır.Ben yazarken çok eğlendim.Umarım sizde beğenirsiniz.İyi okumalar...Puslu bir gece ve yine ben.Yine aynı deli düşünceler zihnimi delip yol yapmaya başlamıştı bile.Ben on yaşındayken geçirdiğim kaza tüm hayatımı değiştirmişti. Sıradan bir trafik kazasından kurtarılmam elbette olası bir ihtimaldi.Ama ben o gün gördüklerimi kimseye anlatamamış olmam beni sürekli bu düşüncelerle dolu bu kuyuya atıyordu.Gözlerimi kapadığımda yine aynı kırmızı gözler ve yine aynı bakışlar.Sürekli bu silüet halindeki düşünceler artık psikolojimi etkileyecek safhaya gelmişti.O gün o kazadaki adam benim vampirlere olan saplantımın asıl nedeniydi.O kadar küçükken pek birşey anlamasamda artık 19 yaşındaydım ve birçok araştırmam sonucu bu terime ulaşmıştım.Benim hatırladığım olaylar gerçekti.Ve araştırmalarım da bu teorimi kanıtlıyordu.Neredeyse 5 seneden beri araştırıyorum.Ama somut delilleri olmayan bir konu olduğundan bilgileri bulmak zordur.Ellerimle yüzümü ovuşturduktan sonra kan çanağı olan gözlerim artık feryat ediyordu.Saate baktıktan sonra umarsızca kendimi yatağın kollarına attım.
Sabah uyandığım da oda loş bir ışık ile dolmuştu.Daima perdeler kapalıdır benim odamda.Gözlerimi açtığımda çok korkmuştum.İlk defa böyle gerçekçi bir rüya görmüştüm.Sanki gerçekti.Su içtikten sonra rüya aklıma gelmeye başladı.Bir bebek vardı.Sürekli ağlıyordu.Ve yanılmıyorsam bir köydü orası.Vampirler insanların hepsini ısırmıştı.Ve sona sadece bir bebek kalmıştı.Bebeği de ısırmak için boynuna eğilen o vampirin gözleri çok tanıdıktı.Vampir bebeğin gözlerine bakınca bir an duraksadı.Ve diğerlerine dönerken "mühürlendim"diyordu.Etraftaki vampirler çok endişeli görünüyorlardı.Sonra da rüyanın kalan kısmındada trafik kazamı görmüştüm.Araba çarptıktan sonra beni kucağına alan kırmızı gözlü bir adam.Ve yine aynı gözler. Uyandıktan sonra terden sırılsıklam olmuştum.Rüyanın etkisi hâlâ üzerimdeydi.Endişe ile storu çekerken ışık beklenmeyen misafir gibi odaya süzüldü.Odamı biraz da aydınlık süzünce gözüm duvarlardaki vampir posterlerime takıldı.Dikkatli bakışlarla postere doğru ilerledim.Sanki posterde bir farklılık vardı.Posterdeki vampirin ağzından akan kan parlıyordu.Elimi yavaşça üzerinde gezintiye çıkardım.Elime bulaşan sıvı ile midem bulandı. Elime baktığımda elim kırmızıydı.İçimden küfür etmeye başladım.Annem ya da babam olamazdı.Kardeşim Mert de dün gece arkadaşında kaldığına göre.Elimi burnuma yaklaştırıp kokladım.Acaba ketçap falan mı ya da biri benle dalga mı geçiyor diye.Ama hayır bu iğrenç kokuyordu.Kandı emindim ama çok yoğun bir kokusu vardı.Hemen elimi yıkadım. Posteride çöpe attım.Yine düşüncelerimle muharebe yaparken annemin sesi ile irkildim."Mira hadi kızım yemeğe gel!". Yemekteyken dalgınlığım bizimkilerin gözlerinden kaçmamıştı.Bu duruma sevindim mi yoksa üzüldüm mü anlayamadım.Kötü hissetmeme rağmen bana göre bunu yapan bir vampirdi.Ama kan beni endişeye sürüklüyüyordu. Yemeğimi tam yemeden odama hazırlanmaya çıktım.Bugün ev aramaya çıkıcaktım.Üniversite 2.sınıftaydım.Öyle büyük büyük hedeflerim yoktu.Sadece amacım okulu bitirmek.Ve en yakın arkadaşım olan Erda ile birlikte eve çıkıcaktık.Henüz tatilken halletmek istedik.Erda ile ortaokuldan beri arkadaşız.Biraz dobradır.Ve ağır başlıdır.Ama herşeye rağmen o benim tek arkadaşım.Şimdiye kadar arkadaş sayım tek elimin parmaklarını geçmemiştir.Bu yüzden Erda benim için önemli bir yer barındırıyor.
Hazırlandıktan sonra garaja doğru yol aldım.Bana 18.yaş günümde hediye edilen moped'e bindim.Toz pembe rengi ile beni kendine aşık ettirmişti.Kaskımı takarken ilerdeki ağaçtaki hareketlenme dikkatimi çekti.Söğütlerin arasında biri vardı.Ama tam göremedim.Yavaş yavaş ona doğru ilerlerken birden gözümün önünden kayboldu. Gözlerime inanamadım. Gördüklerim gerçek olamazdı. Korkak adımlarla yürümeye devam ettim.Elimle dalların arasını açtım.Kimse yoktu. Kimsenin olmadığını görünce daha da korktum.Hızlıca mopede geri döndüm.O kitabı okuduktan sonra sürekli başıma garip şeyler gelmeye başladı.Sürekli takip edilme duygusu da cabası. Posterdeki kan şimdide bu.Geçen hafta sonu çok eski kitapların olduğu bir kütüphaneye gittim. Orda vampirlerle ilgili araştırma yaparken oldukça eski ve kalın bir kitap buldum.Üstünde kocaman "Sanguinarius"yazıyordu.Kenarları altın varaklıydı.Onu kütüphane kapanana kadar okudum. Sanguinarius aslında bir vampir topluluğunun ismiymiş.Ve bu topluluğun hâlâ olduğunu okuyunca çok şaşırdım.Aslında tam olarak bir adres vermesede bir kaç ip ucu vardı.İstanbul'da olduğu için bu benim ilgimi çekmişti.Ormanlık bir alan da ve saat gece yarısına vurunca bir ışıktan bahsediyordu. Galatadan bakıldığında onu görebilirmişiz. Bunun gibi birçok bilgi vardı.Bu hadiseden sonra iyice meraklanmıştım.Neyseki bir an önce Erda'nın yanına gelmiştim. Olanları Erda'ya anlatınca o da en az benim kadar şaşırdı.Ve beni şaşırtıcak bir şekilde "Hadi bu gece Galatadan bakmaya gidelim." dedi.Gözlerim parladı hemen kabul ettim.Bir kaç ev de baktıktan sonra bir evi tuttuk.Biraz şehirden uzaktı.Ama okulda ormanlık bir yerdeydi. Ayrıca ev okula çok yakındı.
Gece güneşin üzerini örterken artık güneş bize veda ediyordu. Odamda Erda'nın gelmesini bekliyordum.Kapı çalınca hemen aşağıya gittim.Annemlere Erdaların evinde kalıcağımızı söyledik.Yalan değildi aslında evlerine gidicektik ama gece yarısından sonra.Erda da arkama atladıktan sonra hızla Galataya doğru yol aldık.Vardığımızda kimse yoktu.Doğal olarak da açık değildi.Gece yarısına yarım saat vardı.Erda'nın dayısı oradaki restoranın sahibi olduğu için bizim için minik bir ayrıcalık olmuştu.İçeri sessizce girdik. Hızlıca terasa çıktık.Beklemeye başladık.Artık saatler gece yarısını bulduğunda gözlerimi iyice açtım.Şaşkınca etrafa bakmaya başladım.Ayrıca bu ışık her dolunayda çıkıyormuş. Gökyüzünde ay bile tam halini almıştı.Nerdeyse artık 00.01'e 5 saniye kala karşıda bir ışık yanmaya başladı.Doğal bir ışık olduğuna bahse girerdim.Çok güzel ve can alıcıydı.Hızlıca telefondan navigasyonu açtı. Sevinç dolu bir çığlıkla "burayı biliyorum."dedi.Hemen aşağıya koştuk.Kaskları takıp bastım gaza.Neredeyse varmak üzereydik.O ışık artık daha belirgin ve güzeldi.Aşağı indiğimizde ikimizinde ağzı açık kalmıştı.Burasının ne olduğu hakkımda bir fikrim yoktu.Çok eski ve heybetli bir yapıydı. Telefondan fenerleri açtık.İçeri ilerlerken arkamızdan gelen çıtırtıyı duydum.Erda'yı korkutmamak için birşey söylemedim.İçeri girdiğimizde içerden bir çığlık sesi geldi.Korkudan dişlerimi sıkarken biraz daha ilerledim.Az sonra hafif aralanmış bir kapı vardı.İlk olarak kafamı ben biraz içeri uzattım. Gördüklerim gözlerimin dolmasına sebep oldu.İri ve korkunç bir yüzü olan adam kadını boynundan ısırıyordu. Ağlarken hafif hıçkırdım.Hepsinin kafası bana doğru dönerken göz bebeklerim korkudan kocaman oldu.Sağ tarafta duran adama gözüm kaydı.Bu yüzü tanıyordum.Ama bunu düşünmek için vaktim yoktu.Ani bir refleksle kapıyı kapattım.Erda'yı çekerek bağırdım."Koş çabul ol çabuk"dedim.O kadar hızlı koştum ki kalbim artık göğüskafesimi zorluyordu. Hemen mopede bindik.Gaza basarken arkama kesik bir bakış attım.O adam elleri cebinde sadece bize bakıyordu.Ay'ın ışığında tek görebildiğim şey adamın sersemleştiren gülüşüydü.Çok hızlı kullanıyordum.Gerçi bu bir motor değildi.Ama iyi idare ediyorum.Erdaların evine vardığımda nefesim düzene girmişti.Acele ile eve girdik. Erda'nın ailesi bu akşam evde değildi.Bu saatte de bize gidemezdik.İkimizde ağzımız bıçak açmadan giyinip yataklara yattık.Korku artık benim düşmanımdı.Ellerini boğazıma geçirmiş nefes almamı engelliyordu.Erda ile aynı anda bakıştık.Gözlerim dolmaya başladı.Ardından "benim yüzümden oldu.Çok özür dilerim"dedim.Onunda gözleri dolmuştu.Bana kocaman sarılarak "Oraya gitmeyi ben istedim" dedi.
Sabaha kadar kesik kesik uykularla güneşin doğuşuna kadar geldik.Gözlerimi açtığımda saat daha 7 'ydi.Tam anlamıyla gözlerim açıldığında baş ucumda duran masaya baktım.Kocaman bir çığlık attım.Erda şaşkın bakışları ile bana bakıyordu.Elimle masadan duran kitabı işaret ettim.Bu kütüphanedeki kitaptı"Sanguinarius".İşte bölüm sonu kısa bir başlangıç yapmak istedim.Sizce Mira'nın o korkunç yapıda gördüğü tanıdık surat kim?
Ve o kitabı Mira 'nın başucuna kim koydu?...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sanguinarius;Kan içen
VampireMira vampirlere saplantı derescesinde bağlı olan bir kızdır.Bu merakı ve araştırmaları onu "Sanguinarius"denilen bir bilgilye ulaştırır. Sanguinarius bir topluluktur.Ve anlamıda"kan içendir".Bu bilgi onu hiç beklemiyeceği kanlı ve aşk dolu bir yola...