8.Bölüm (Araf)

52 3 0
                                    

Gözlerim aralanırken hemen başımı çevirip Tamay'a baktım. Ama o çoktan gitmişti.Hemen doğrulup yüzümü yıkadım.Bir süre aynada soluk yüzüme baktım.Bu olanlardan dolayı fiziksel olarak epey bitkin düşmüştüm.Saçlarımı toplayıp aşağıya indim.Acaba diğerleri nerdeydi? Mutfağa doğru ilerledim.Karnımı doyurmak zorundaydım.Birkaç birşey atıştırıp ordan ayrıldım.Bu evde kendi başımın çaresine bakmaya başlamıştım.Dışarıdan gelen seslerin ne olduğunu anlamlandıramadım.Merakıma yenik düştüm.
Sonra bahçeye gitmeye karar verdim.Kapıyı açar açmaz ağzım şaşkınlık ile aralandı.Herkes bahçedeydi.Ve onlar... onlar dövüşüyorlardı.Efsun ve Rima. Mert ve Sarp. Ve tabiki Tamay ve Aysar.Sanki savaşın ortasında kalmışım gibi hissediyordum. Hepsi öyle acımasız ve güçlü görünüyorlardı ki.Gözlerimi bile kırpmadan onları izledim. Hara'nın sesi ile hepsinin bakışları bana çevrildi.Bir kişi hariç o da Tamay.
"Mira güzel kız.Lütfen otur bize eşlik et.Bende bu haylazlara biraz ter attırıyordum"dedi.
Tam cevap veririken Aysar'ın yere çarpıldıktan sonraki iniltisi konuşmamı kesmişti.Tamay alaycı bir tavırla
"Dikkatin bende olucaktı. Başkalarında değil!"dedi.
Aysar'ın öfkeden şişen alnındaki damar görünüyordu.Galiba o kişi ben oluyordum.Kızaran yüzümü eğip sustum.Bende ilerdeki masada oturan Hara'nın yanına geçtim.Onlar ise hâlâ ölesiye dövüşüyorlardı.Onlara hayranlıkla attığım bakışlar görülmeye değerdi.                     "Keşke bende böyle dövüşebilseydim"dedim.
Hara beni bir süre inceledikten sonra
"Merak etme senin kanında var. Sen bir Sanginsin"dedi.
Neyim?neyim? Sangin mi? Oda neydi ki şimdi!
"Neyim?"dedim.
"Sangin bu kelimeyi biliyorum.İlk vampir türüydü yanılmıyorsam"dedim.
Kafasını sallayıp
"Evet.Bu bilgeliğin beni şaşırtıyor"dedi.
"Ama ben bir insanım"dedim.
Hafif gülümseyerek yeşil gözlerini bana dikti.
"İnsan olsan bile doğduğun andan itibaren türün bellidir.Çoğu insan bundan habersiz yaşar ve ölür gider.Ama vampire dönüşen her insan bir türe mensuptur"dedi.
Şaşkınlığım hat safadaydı.
"Peki bu türün özelliği ne?"dedim.
"Geleceği görebilirler"dedi.
Aniden arkadan gelen sese döndüm.Bu Tamaydı.Elindeki havlu ile terini siliyordu.Acaba şu an ne kadar etkileyici olduğunun farkında mıydı? Bakışlarım üstünde gezinirken yüzüne yerleşen gülümseme ile utanç hissi tepeme tırmandı.Bu çok kötü birşeydi.Artık düşüncelerimi okumaktan vazgeçmeliydi.
Mert aradan kafasını çıkarıp
"Tamay kardeşim bu aralar hep yüzün gülüyor"dedi.
Sonrada gözlerini üstüme çevirdi.
İkimizde bakışlarımızı yere çevirince gruptan gelen kıkırdama sesleri kulağımı doldurdu.Bu sefer onunda utandığını hissediyordum.
İlk defa böyle eli ayağına dolanıyordu.Herkes dağılırken bahçede ben Aysar ve Tamay kalmıştık.Ben neden burada kaldım ki gitsem iyi olurdu.Ayağa kalkarken Aysar seslendi.
"Mira gelsene!"dedi.
Bakışlarım doğrudan Tamay'a kayarken sanki ondan onay beklermiş gibiydim.O ise sadece karşıya bakıyordu.Bu yaptığım çok saçmaydı zaten.Neden ondan onay bekliyorum ki?
Hızlıca Aysar'ın yanına gittim.O ok atıyordu.Vampirlerin bu kadar insan hobilerini sevdiğini bilmiyordum.
"Denemek istermisin?"dedi.
Anlamayan boş bakışlar ile ona baktım.Çünkü aklım Tamay'da kalmıştı.Neden beni görmezden geliyordu.
"Ok atmak istermisin?"dedi.
Kafam ile onayladım.Neden onayladın ki şimdi.Sanki hayatında ok attın.Elindeki yayı ve yeni bir oku uzatıp bana doğrulttu.Ben ise başı kesik tavuk gibiydim.
"Ben...ben atmasını bilmiyorum"dedim.
"Sorun değil öğretirim"dedi.
"Şimdi hedefin karşısına geç"dedi.
Hemen hedefin karşısına geçtim.
Arkama geçip aramızdaki mesafeyi yok etti.Kollarını iki yanımdan çıkarıp oku yaya taktı.
"Evet şimdi oku göğüs hizana getir"dedi.
Yayı biraz daha kaldırıp tek gözümü kapattım.
"Şimdi ilk atışın olduğu için birlikte atıcaz"dedi.
İki eli ellerimin üstüne yerleşince biran gerildim.Neden bu kadar gerildiğimi anlamadım.Elleri ile ok ve yayı yönlendiriyordu.
"Şimdi bırakıcam hazırmısın? Nefesini tut"dedi.
Nefes almadıkları için bu hobi tam vampirlere göre olmalıydı.
Bir eli ile oku bıraktığında aniden ok fırlayıp gitti.Hafif bir geri tökezledim.Arkamda Aysar olduğu için ona çarptım.Hedefe baktığımda noktanın biraz kenarına saplandığını gördüm. Hayran bakışlarla Aysar'a döndüğümde yüzümdeki ifade çok komik olmalıydı.Aysar'ın dudağının kenarı kıvrılmıştı.
"Çok iyisin"dedim.
"Öyleyimdir biraz"dedi.
Biraz daha yüzüme yaklaşıp
"Ben çok iyi olan birini daha biliyorum"dedi.
Bende aptal gibi merakla
"Kim?"dedim.
Aysar kahkahaları arasından
"Çok şaşkınsın Mira.Tabiki sensin. Ben birşey yapmadım. Sadece seni yönlendirdim"dedi.
Karşılıklı kıkırdarken gözüm arkadaki masaya kaydı.Tamay çoktan gitmişti.
İçeri geçerken Aysar söze girdi.
"Bu akşam avlanmaya gidicez"dedi.
"Sende mecburen bizimle geliceksin"dedi.
Gözerim parlarken
"Gerçekten mi? Bu çok iyi hep vampirlerin nasıl avlandığını çok merak ederdim
Şimdi tanık olucam"dedim.
"Sakin ol şampiyon! Bu senin güvenliğin için eğer bu kadar hevesli olduğunu bilseydim daha önceden seni cebime koyar götürürdüm"dedi.
Şakadan koluna vururken salona girdik.Herkes birşey ile meşguldu. Bu akşam için hazırlık yapıyorlardı.Tamay'ı etrafta göremedim.Güneş batmaya yakındı.
Hemen hevesle
"Bende sizin ile geliceksem nasıl kendimi kamufle edicem?"dedim.
Herkesin bakışları bana kayarken
Rima söze girdi.
"Birimizin kıyafetlerini giymelisin.Ama erkek olursa daha iyi olur onların kokusu daha baskın.Birde sürekli yan yana olucaksın bizimle.Çok dikkatli olmalısın.En ufak bir hata seni ölüme götür tabi bizide"dedi.
Rima'yı ilk defa bu kadar ciddi konuşurken görüyordum.Onlar haklıydı.Bu savaş başta ben olmak üzere Tamay ve benim içindi.Kafamı sallayıp merdivenlere yöneldim.Odanın kapısını açtığımda Tamay yatakta uzanmış yine tavanı izliyordu.
Bunu beni gıcık etmek için yapıyordu.Hiç tepki vermeden
"Yeni hobin mi?"dedim.
Yüzü bana dönerken
"Uyumamana rağmen diyorum. Yatakta yatıp tavanı izlemek"dedim.
Tepki vermeden yüzünü tavana çevirdi.
"Kıyafetler orda bunları giyiceksin.Bu akşam avda yanımdan ayrılmayacaksın"dedi.
Yatağa doğru yaklaşıp yatakta duran kıyafetlere baktım.Bu onun kıyafetleriydi. Bu t-shirtü hatırladım.İlk karşılaştığımızda üstündeydi.Zar zor hatırlasam bile tek hatırladığım gözleri ve t-shirtüydü.Bu seferde ben tepkisiz kaldım.Ben kiminle olmak istediğimi söylemedim ki.Hızla yataktan doğrulup
"Ben duş alıp gelicem.Hızlıca giyin.Ha bide kiminle olmak isterdin Aysar ile mi?"dedi.
Bunu yapıcağını adım gibi emindim.Ve hazırlıklıydım.
"Bilmem olabilir.Sadece benim yerime karar verilmesinden rahatsız oluyorum"dedim.
Son bir kez daha gözlerinin sarı zehirini içime akıtıp uzaklaşıp banyoya girdi.Hemen giyinip odadan çıksam iyi olurdu.Sonuçta burda uyusam bile burası onun odasıydı.Üstümdeki bluzu sıyırıp t-shirtünü üstüme geçirdim.Yine elbise gibi dizime gelmişti.Tamay ciddi anlamda fiziksel olarak çok gelişmiş ve uzundu.T-shirtün altındaki kot pantolona bakıp iç çektim.Bu Rima'nın pantolonu olmalıydı.Fuşya rengindeydi. Rima ile bedenlerimiz aynıydı neredeyse.İtiraf etmeliyim ki evimi,kıyafetlerimi,annemi ve babamı ve tabikide Erda'yı özledim.Acaba onunda başı Ateş denen vampirle derttemiydi. Eminim bana çok kızmıştır.Bu olanları ona anlatsam bana delirdiğimi söylerdi.İçerden su sesi kesilince hemen pantolonuda üstüme geçirdim.Saçlarımı açıp tekrar toplarken Tamay çıkmıştı.
Elindeki havlu ile saçlarını kuruluyordu.Onu süzdüğümde baştan aşağıya siyah giyinmişti.
"Hazırmısın?"dedi.
Onaylar gibi başımı salladım.
"T-shirt yakışmış"dedi.
"Çok komiksin"dedim.
Dudağının kenarı kıvrılırken
"Biliyorum"dedi.
Acaba ben mi onu güldürüyordum.Yoksa sadece şimdiye kadar güldürülmeyi beklediği için mi hiç gülmüyordu?
Kapıya doğru ilerlerken
"Bu gece yorucu olucak.Gelmek istemezsen seninle evde kalırım"dedi.
Bu gece ava gitmeyi çok istiyordum.Yine merakım can güvenliğimin önündeydi.
"Gelmek istiyorum"dedi.
Merdivenlerden aşağıya inerken salondaki gözler bize döndü.
Rima ve diğer herkes siyah giyinmişlerdi.Galiba birtek ben beyaz ve fuşya giyinmiştim.
Efsun söze girerek
"Hâlâ kokunu alıyorum.Kapşonlu birşey giy"dedi.
Acaba gerçekten beni mi düşünüyor? Yoksa bir öneri mi?
Rima sanki zihnini okurmuş gibi elindeki kapşonluyu bana uzattı.
Minnet dolu gözler ile kapşonu alıp üstüme geçirdim.
O sırada Hara söze girdi.
"Hazırsanız gidelim.Burda son kez anlatıcam.Herkes plana uysun!"dedi.
"Rima ile Sarp ormanın kuzeyine yerleşin.Mert ve Efsun ormanın güneyine,Tamay ve Mira siz ise ormanın ortasındaki gölün çevresinde olucaksınız.Ve son olarka ben ve Aysar ise ormanı turlayacağız"dedi.
Ben pek anlamasamda Tamay ile olduğumu ve gölün yakınında olucağımızı biliyordum.
Herkes kapıdan çıkıp bahçe kapısından birer birer dağıldılar.
Tamay ve ben birde Hara ve Aysar kalmıştık.Bizde gitmek için kapıya yeltenirken Aysar yanıma yaklaşıp kapşonumun şapkasını başıma geçirdi.
"Dikkatli ol!"dedi.
Tamay'ın gerildiğini iliklerime kadar hissediyordum.Birşey demeden hüzüne gülümsedim. Umarım Aysar'ın bu hareketlerinin altında sadece dostluk yatıyordur.Aralarındaki öfkeyi apaçık seziyorum.Ve bu konu beni sürekli düşüncelere itiyordu.Tamay ilerlerken peşine düştüm.Gece olduğu için önümü pek göremiyordum.Omuzuma atılan kolla irkildim.
"Sana sarkmıyorum.Sadece kokunun yayılmasını engelliyorum"dedi.
Ve beni biraz daha kendine yapıştırdı.O kadar uzundu ki kolunun altında yok olup gitmiştim.Sürekli kendi kokumdan bahsediyordu.Ama sonuçta vampir bile olsa onunda bir kokusu vardı.Ve bu koku çok hoş ve güven veren cinstendi.İlerlerken hiç birşey görememek ve buna rağmen yürümek çok zordu.Tamay beni yönlendirse bile ben arada tökezliyordum.Epeydir yürüyorduk.Ama ikimizde hiç konuşmadık.Saçma bir konu bulup lafa girdim.
"İlk avın kadın mı? Yoksa erkek miydi?"dedim.
Bir an duraksayıp kaldı.Acaba yanlış birşey mi sordum?
"Kadın"dedi.
Sesimi titredi.Anlaşılan bu konuyu kapatsam iyi olurdu.
Çalılardan gelen ses ile yine duraksadık.Ne zaman dışarı çıksam ya yaralanıyor ya da bayılıyordum.Bu yüzden içimi kaplayan korku çok yüksekti.
Tamay'ın kolunun altından kafamı kaldırıp
"Korkuyorum"dedim.
Tamay sadece yüzüme bakmak ile yetindi.Onun da elinden gelen tek şey şu an susmaktı.Çalılardan gelen ses iyice yaklaşınca Tamay tek hamlede bacaklarımdan kavrayıp beni kucağına aldı.Bir siluet gibi ilerdeki koca ağacın dibinde buluverdim kendimi.
Beni kucağından indirirken
"Şimdi ağaca tırmanman gerek. Yapabilirmisin?"dedi.
Ona bayık bir bakış atıp tırmanmaya başladım.İyice tırmanıp ağacın derinlerindeki bir dala yerleştim.Bu ağaç yanılmıyorsam Kavaktı.Tamay da tek seferde atlayıp yanıma yerleşti.
"En azından bunu yapabiliyorsun"dedi.
"Sana ağzımda kuş tutsam ona bile bahane ararsın sen"dedim.
Beni yine kendine çekip kolunun altına aldı.
"Bunu yapmak zorundamısın?"dedim.
"Sana sarılmaya meraklı değilim. Eğer ölmek istiyorsan bırakırım seni"dedi.
İç çekip iyice yanına yanaştım.O haklıydı.Her an ölme tehlikesi ile yaşamak çok zordu.
"Biz kimden kaçıyoruz?"dedim.
"Başka avlananlar olabilir.Bu yüzden hızlı ve sessiz olmalıyız"dedi.
Daha sözü bitmeden çalıların arasından çıkan karaltı ikimizinde ilgisini o yöne çekti.
"Bu bir hayvan"dedim.
Dalga geçen tavrı ile
"Vay be sende zehir gibisin"dedi.
Gözlerimi deviriken
"Ee şimdi ne olucak?"dedim.
"Sen burda bekle.Bende yemeğime gidiyorum"dedi.
Herşeyi hesap etmiştim.Ama bu iğrenç sahneyi aklımdan bile geçirmemiştim.Aniden ağaçtan atlayıp hayvanı kavradı.Hayvan ve onun mücadelesi çok vahşiceydi.Kim bilir neydi? Belki tilki belkide başka birşey.Az sonra hareketlilik durunca biraz daha gözlerimi kısıp bakmaya çalıştım.
Karanlığın içini yarıp suratıma doğru atlayan karaltı ile ufak bir çığlık kaçtı ağzımdan
"Sessiz ol kızım napıyorsun!"dedi.
"Asıl sen napıyorsun.Birden tepeme çıktın resmen"dedim.
"Neyse istiyerek olmadı.Hadi gidelim"dedi.
"Bitti mi?"dedim.
"Bizim işmiz bitti"dedi.
Aşağa atladığında bekleyen gözler ile bana döndü.Çıkarken hiç fark etmemiştim.Epey yüksekmiş burası.Muhtemelen düşersem bir yerim kırılırdı.
"Hadi Mira sabaha kadar seni bekleyemem!"dedi.
"Burası şey..."dedim.
"Çok yüksek"dedim.
Bir süre bekleyip
"Tamam hadi atla ben seni tutucam"dedi.
"Ne olmaz! Eğer tutamazsan ne olucak?"dedim.
Bu konuşmada saçmaladığımın farkındaydım.Sadece korkudan bahaneler üretiyordum.
"Mira ne saçmalıyorsun gece gece! Benim reflekslerim seninkinin on katı ve gücümde öyle"dedi.
Biraz bekleyip kocaman yutkundum.
"Aç kollarını hazırmısın geliyorum"dedim.
"Hadi Mira!"dedi.
Son kez derin bir nefes alıp gözlerimi kapayıp kendimi boşluğa bıraktım.Birkaç saniyelik süzülmenin ardından kendimi  kollarının arasında buldum.Ama şu vardı.Gözlerim hâlâ kapalıydı.
Açadım.Burnuma gelen kan kokusu ile kenetlendim.
Endişli ses tonu ile Tamay
"Mira iyimisin? Ne oldu?"dedi.
"Gözlerini açsana Mira"dedi.
Gözlerim yavaşça aralanırken
"İnmesem olur mu?"dedim.
Birden içimdeki korku bedenimi saf dışı bırakmıştı.Ay'ın yüzüne vuran kısmından ağzındaki kan lekesi görünüyordu.
"Tamam"dedi.
"Yalnız her seferinde fırsatını kaçırmıyorsun.Farkındayım"dedi.
Hafifçe kıvrılan dudaklarımdan
"Sorma dört gözle bekliyorum bu anları"dedim.
Karanlıkta kucağında ilerlerken konuşmuyorduk.
Hani bazı anlar olur ya ruhunuz bedenini terk eder.Hiç birşey olmadan tüm bedeninizin boşaldığını hissedersiniz. Bende ağaçtan düştükten sonra öyle oldum.Tamay'ın ağzındaki kan kokusu tüylerimi diken diken etmişti.
"Noldu neden bu kadar sessizsin"dedi.
Kafamı kaldırıp ağzındaki kan lekesi olan surata baktım.
"Bilmiyorum"dedim.
"Beni öyle gördüğüm için değil mi?"dedi.
"Yani hayvana saldırıp parçalarken"dedi.
Kafamı olumsuz anlamda salladım.Sanki karanlıkta görüyormuş gibi.
"Anlaması ve alışması zor biliyorum.Ama yemek yemek sizin için nasıl rutin ise bu da bizim için gayet normal birşey"dedi.
O haklıydı.Bu onların doğasında vardı.Ve ben garipsemiştim.Ya da
ürkmüştüm.
Az sonra eve gelirken beni kapının önünde indirdi.Kapıyı açıp içeri girdiğimizde ev boştu. Kimse daha gelmemişti.
"Aslında bende birşeyler atıştırsam iyi olucak"dedim.
Ben mutfağa geçerken o da herhalde banyoya gidiyordu.
Ağzını temizleyip ve kıyafetlerini değiştirirse iyi olurdu.
Mutfağa gittiğimde böyle eski bir evde böyle bakımlı bir mutfak olması ilginçti.Masaya birşeyler yerleştirip masaya oturdum. Yabak ile bakışmaya başladım.
Ah neler oluyor hayatım nasıl bu kadar değişti.Ben eskiden sadece normal bir yaşantısı olan normal bir kızdım.Okulumda iki ay sonra başlıyacaktı.Peki beni o zaman nasıl koruyacaklardı.Ben düşüncelerim ile boğuşurken gelen ses ile kapıya kaydı bakışlarım.Tamay kolunu birbirine bağlamış.Duvara yaslanıp öylece bana bakıyordu.Üstünü değiştirip yüzünüde temizlemişti.
"Ne zamandır oradasın"dedim.
"Çok olmadı"dedi.
Ağzıma bir kaç lokma birşey sokarken karşımdaki sandalyeye oturdu.
Birden yürek yemiş gibi
"Bana niye sürekli böyle bakıyorsun"dedim.
Anlamamış gibi kaşlarını çatarken safa yattığı herhalinden belliydi.
"Böyle işte neden böyle bakıyorsun"dedim.
"Rahatsız mı oluyorsun?"dedi.
"Hayır sadece bakışlarındaki anlamı bulmaya çalışyorum"dedim.
Devam ettim.
"Sanki her an acı çekiyormusun gibi bir ifade var yüzünde.Seni sürekli rahatsız eden birşey var ve bakışlarından oldukça belli"dedim.
Yutkundu.Evet evet yutkundu. Çünkü söylediklerimde sonuna kadar haklıydım.
"Bilmek ister misin?"dedi.
Kaşlarım meraktan çatılırken
"Evet hemde çok isterim"dedim.
Kalkıp önümdeki tabağı lavaboya koyarken arkamı döndüğümde Tamay seri katil gibi tepemde dikilmişti.Korku içinde geri giderken bana doğru ilerledi.Ben geri gittim o ilerledi.En son tezgaha çarparınca durdum. Aramızdaki mesafe yok olduğunda sarı gözleri daha da koyulaşmıştı.İrislerinde sanki güneşten bir parça vardı.Yüzüme doğru eğilip
"Bana iyi gelmiyorsun"dedi.
Kelimeler boğazımda düğümlenirken kalbim göğüs kafesimi zorluyordu.Öylece bakakaldım.Sanki canı acıyormuş gibi çıktı sesi
"Kalbime iyi geliyorsun. Ama aklımı da bir o kadar kötü"dedi.
Ne demeliydim? Haykır malımıydım? Susmayı tercih ettim.
"Allak bullak ettin herşeyi! Şimdi varlığından emin olamadığım kalbim ve aklım arasında gidip geliyorum"dedi.
Bu bir itiraf mı? yoksa sitem mi?Onun çaresiz sözleri ve bakışları içimi yakıp geçti.Düşünceleri ve sözleri zihnime çakılıp kaldı.Neden aklı ile kalbi arasındaydı.Onu bu çaresizliğe iten neydi? Ona bu kadar acı vermek hayatta isteyeceğim son şeydir.Bağırmak istedim.Bağıra bağıra neden demek istedim.Ama kelimeler daha ağzımı açmadan birer birer intihar edip gidiyorlardı.
Kendimi suçlu ve bir o kadar da karmaşık hissediyordum.Suçumu bilmeden suçluluk duygusu barındırmak beni mahvediyordu.
Kalbin ile aklın arasındaki her neyse onu söküp alıcaktım ondan bir daha bu denli yıkık görünmesine asla izin vermiycektim.Artık benim ya da onun arafta kalışı değildi bu bizim arafta kalışımızdı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 11, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Sanguinarius;Kan içenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin