BÖLÜM 3: PARTİ

26 8 0
                                    

"Gözyaşı acının ıslak imzasıdır." demiş biri. Çekilen acının kuvveti düşmüş, gözyaşlarının attığı ıslak imzaların mürekkebi artık tükenmişti Berna'nın. Annesinin cenaze töreninin üstünden iki ay geçmişti. Feryat figan son bulan hayallerinin yıkıldığı zaman duyduğu büyük çatırdamayı iliklerinde hissediyordu artık. Bir ailesi yoktu. 

Babası, hesabına ihtiyacından daha fazla para gönderip yurt dışına çıkmıştı. Kalbi taş gibi katılaşmış Berna, artık bir baba şefkatinden temelli yoksundu. Maddi olarak yanında oluşu yine de sarılıp koklamakla bir olamazdı ki... Teyzesi ve eniştesi ile zor zamanları atlatabilmesi için sıkı bir yaz tatili programı yapmışlardı. Denize gitmişler, Türkiye'nin farklı bölgelerini gezme fırsatı edinmişler, en son yazlıklarında duraklamışlar, sahte de olsa yüzünden bir tebessüm bırakabilmenin yolunu aramışlardı. Derya, kuzeninin git gide içe kapanan tutumu için çok üzülüyor, fakat yapabileceği bir şey olmadığı için sadece içten içe üzülmekle yetiniyordu.

Bir, iki, üç... Dört... Beş...Altı.

"Ben kazandııım!" dedi olduğu yerde zıplayıp mutluluğunu göstererek.

Derya'nın denize attığı taş altı kez sekmişti.

Mehmet:

"Ama bu büyük haksızlık, hile var bu işte." dedi dudaklarını büküp omuz silkerek. Oyunda kaç kez yenildiğini artık hesap edemeyen Mehmet kumların üzerine Berna'nın yanına oturdu. Mehmet, yazlıklarındaki komşularından birinin oğluydu. Orta boylu, kumral, yakışıklı denilebilecek bir çocuktu. Babası büyük bir iş adamıydı ve özel bir üniversitenin sahibiydi. Annesinin ise moda evi vardı. Teyzesinin reklamcılık firmasıyla anlaşmalı oldukları için Mehmet'i sadece yazları değil, kışın da görürler ve güzel zaman geçirirlerdi. Sevgilisi Ahu çoğu zaman onun arkadaşlarıyla buluşmasını kıskanır. Trip üzerine trip atardı ve Mehmet de bu komik triplerin taklidini kızlara yaparak onları kahkaha komasına sokardı.

"Akşam bir planınız var mı kızlar, bir arkadaşım kokteyl düzenliyor gidelim mi?"

Derya hevesle:

"Gidelim bana uyar." dedi. Derya Mehmet'i hep biraz daha yakın arkadaş olarak görmüştü Berna'nın arkadaşlığına göre. Anlarsınız ya...

"Beni beklemeyin, siz gidin." dedi Berna. Daha sonra da sessizce aralarından ayrıldı. Atlatılması kolay bir şey değildi fakat sorunları içine atarak biriktirmesi Derya'nın da canını sıkıyordu.

"Hep böyle yapıyor, modumuzu düşürüyor." dedi tatsız tatsız. Avuçlarının arasında çenesini tutarak denizin dalgalarının gelip gidişini izlemeye devam etti.

"Zaman tanımalısın ona, normale dönecektir." dedi Mehmet anlayışlı davranmaya çalışarak. 

"Normale dönmesi için biraz normal insanlarla zaman geçirmesi gerekmez mi Mehmet?"

"Haklısın ama gitmek istemiyorsa zorla kolundan çekip mi götüreceksin?"

Derya düşündü. Haklıydı.

Hayır hayır, zorla kolundan çekip götüme konusunda haklıydı. Kafasında parlayan bir ampülden fikir alır gibi birden ayağa fırladı. Mehmet'e eğilip yanağından bir makas alarak:

"Akşam yedi gibi bizi alırsın." dedi.

Mehmet o iki minik parmağın değdiği yüzünün yanan tarafını tutarak aceleyle giden Derya'nın arkasından bakakalmıştı.

Bu kadar kabuğuna çekilmek Berna için doğru olmazdı. Döktüğü diller, yaptığı duygu sömürüleri sonucunda kazanan Derya oldu. Duştan çıktıktan sonra dolaptaki elbiselerden iki tane seçmek için tüm dolabı indirdi. Çiçekli, volanlı, straplez, hatta balon etekli bile bir sürü elbise yığılmıştı. Berna ise bana mısın demiyor tekli koltuğun içinde bacak bacak üzerine atmış rahat bir şekilde onun seçimlerini izliyordu. Kapının açılması ile teyzesinin çığlığının duyulması bir oldu:

20 NUMARAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin