Sabah güzel denilebilecek bir kahvaltının ardından alışveriş yapmak için yurttan ayrıldıklarında aynı zamanda çalışabilecekleri bir cafe veya giyim mağazasında elemana ihtiyaç olup olmadıklarını araştıracaklardı.
"Olur da bulursak fazla sorgulamayın, kabul edin işi. Birbirimize yakın yerlerde olsa harika olur aslında." dedi Gamze kesin bir dille.
"Gangnam'da bir Türk restorandı varmış aslında. Oraya da bakabiliriz."
"Ayarlayacağız bir şekilde." dedi Simge dalgın bir şekilde. Kafası o günden beri fazlasıyla karışık, ruhu ise üzgündü.
"Sende çık şu melankoli havasından Allah aşkına, eski Simge'yi istiyorum." dedi Gamze kolunu omzuna atarak.
"Ne yapayım hiçbir şey hayal ettiğim gibi gitmemeye başladı, sinirledim gevşedi yemin ederim."
"Tamam ama ne dedik, anı yaşayacağız yoksa cidden burada zaman zor geçeceğe benziyor." Hepsi belli etmemeye çalışsa da tahmin ettiklerinin çok aksini yaşıyordu. Gurbette yaşamanın zorluğunu söylediklerinde abarttıklarını düşünürlerdi ama birebir yaşamak gerçekten de çok farklıydı.
"Otobüs geldi, hızlanın hadi." Otobüsün en arka koltuğuna yerleştiklerinde Simge'nin arka cebindeki telefonu titredi. Kızlar kendi aralarında konuşurken çaktırmadan gelen mesajı okudu.
Bilinmeyen numara.
"Neden bu kadar üzgünsün, benim yüzümden mi?"
İçinden okkalı bir küfür sallayıp etrafına bakmaya başlarken birkaç kişi dışında kimse yoktu ki onlarda kendi halinde gibiydiler. Muhtemelen otobüse binmeden önce onu görmüştü.
Tamam, sakin ol. En azından seni bir yerde sıkıştırmaya falan çalışmadı. Kızlar da her dakika yanımda, sakin ol. (Arkadaşlar bu bir kurgu, ama olur da sizin başınıza böyle bir durum gelirse hemen ailenize söyleyin ve polisi arayın. Çünkü yüksek ihtimalle sizi rahatsız eden kişi bir ünlü ve çok yakışıklı kitap karakterleri olmayacaktır.)
"Simge?" Zeynep'in sesiyle hızla başını ona çevirdi.
"Efendim canım?"
"Kimden gelmiş mesaj?"
"Annemden, özledim seni yazmış." dedi gülümseyerek.
"Valla bende özledim ne yalan söyleyeyim ama boşluktayız ya şimdi ondan sürekli geliyor aklımıza. Okul bir başlasın da." dedi Tuana heyecanla.
"İhtiyacımız olan şeyleri almamız yeterli, saçma sapan şeylere para verdiğini görürsem kafanla ayağını yer değiştiririm Tuana." dedi Gamze parmağını sallayarak.
"Neden direk bana açılan bir savaş bu? Neden ben he neden? Ölüyorum anlasana." Birden kendini Gamze'nin kucağına atıp bayılma taklidi yapınca Gamze sahte bir sinirle onu yerine gönderdi.
"Ota boka bu çok tatlıymış deyip para harcıyorsun geri zekalı. Senin aldığın o süslerin parasıyla 10 kutu daha ramen falan alırdık. Hatta ver bakayım şu cüzdanını." Tuana çantasına sımsıkı sarılıp pencereye sindi.
"Tamam almayacağım." Ama alacağını hepsi çok iyi biliyordu.
Yarım saatlik bir yolculuğun ardından Gangnam'a indiklerinde buranın zengin kesimin takıldığı bir yer olduğunu anlamışlardı ve yine hemen hemen her cadde başında bir sokak dansçıları topluluğu bulunuyordu.
"Simge, dans etsene yine ya." dedi Tuana.
"Başıma bir daha bela alır mıyım sence, saçmalama."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dream High 3 (Got7)
FanficSeul. Hayallerinin şehri... Derken az kalsın güme gittiği şehir olacaktı. Kim derdi ki günün birinde onlarla karşılaşacağını. Ve içlerinden birisinin hayatının aşkı olacağını. Zeynep demişti. "Bir gün onlarla karşılaşacağız Simge. Taktım kafaya, boş...