2. Bölüm Güven Bana

92 14 13
                                    

Koca geçen 2 hafta ve Kore'ye uçmalarına kalan son 3 gün.

Hazır değiller...

"Hazır değilim!" diye bir çığlık kopardı Simge sinirle.

"Boşu boşuna strese sokuyorsun kendini. 3 gün var daha."

"Annemle de görüşmem gerek daha." dedi elindeki kazağı valize fırlatırken. Gamze'nin son aile görüşmesinden sonra kendisininkinin nasıl geçeceği hakkında en ufak bir fikri yoktu. Babası son kez gitmemesi için ikna etmeye çalışmış, sonuç başarısız olunca da ite kaka evden kovmuştu onu. Çıkarken de 'Artık benim kızım değilsin! 'demeyi ihmal etmemişti. O gün bugündür keyfi fazlasıyla kaçıktı Gamze'nin. Neredeyse 'Ben gelmiyorum kızlar' diyecek kıvamda olsa da içindeki kötü baskıya direnmeye devam ediyordu. Tek dayanağı hayallerine bir bir ulaşıp, iyi ki yapmışım diyebilmekti.

"Hazır aklında şimdi git annenin yanına. Hem rahatlamış olursun belki, daha rahat hazırlanırsın." Dedi Tuana kolunu kavrayarak.

"Öyle mi dersin?"

"Denemeye değer Sim. Git ve al annenin gönlünü, anlayışsız birisi değil." Simge her ne kadar arkadaşını haklı bulsa da emin olamıyordu. Tam 11 saat aşılan yol ve kilometrelerce uzaklıkta bir ülke. Kesinlikle onunla barışması gerekiyordu. 

"Acaba annemi de mi getirsek?" diye sorduğunda Tuana, kafasına gelişigüzel vurdu.

"Annen burada zor yapıyor, elin ülkesinde nasıl yapacak?"

"Ne bileyim, belki bana kıyamaz gelir falan filan... Her neyse! Ben gidiyorum o zaman, haberleşiriz." Ayağa kalkıp çantasını kaptığı gibi odadan çıktı. Evden ayrıldığı günden beri telefon dışında hiç görüşmemişlerdi. Aslında annesinin tavrı kızgınlığından çok endişesindendi. Babasız büyüyen Simge, güçlü durmaya alışkındı ve hayatını bir şekilde devam ettirebilecek birisiydi. Yine de annesi bunu gözünün önünde yaşamasından yanaydı. Şu an yaşadıkları evle annesinin evi arasında fazla mesafe olmadığı için hız kesmeden koşuyordu.

Evin önüne geldiğinde ellerini dizine koyup soluklanmak için bir süre bekledi. Akşam güneşi çökmeye başlarken annesinin işten döndüğünü tahmin ediyordu. Daha fazla vakit kaybetmeden apartmandan içeri girdi.

Dairenin önünde bir süre bekledi. İçi içine sığmıyor, her an her şeyi yaşayabilecekmiş gibi gergin ve hassas hissediyordu. Olayı yaratan kendisiydi, artık sonucuna da razıydı.

Kapıyı sakince tıklattı ve heyecanla beklemeye başladı. 10 saniye bile geçmeden kapı açıldığında annesinin yorgun gözleriyle karşılaştı. İkisi de bir süre bekledi, hiçbir şey söylemeden bakışlarıyla özlem giderdi. Sol yanağına doğru süzülen göz yaşıyla daha fazla dayanamayıp kollarını annesinin boynuna doladı.

"Annem!" dedi hıçkırıklarının arasından. Çok uzun bir zamandır bu anı bekliyormuş gibi, kokusunu içine çeke çeke sarıldı hayatının anlamına.

"Geç içeri, sıpa seni." Dedi annesi kendisini geri çekip. Kol kola salona geçerken uzun zamandır böyle mutlu hissetmediğini anladı o an.

"Annem, nasılsın?"

"Gelipte görseydin nasıl olduğumu." Dedi sahte bir sinirle.

"Annem ya, biliyorsun işte neden gelemediğimi."

"Kore'ye gidince hiç gelemeyeceksin zaten, alışmış oldum boşver." Şimdiki hali gerçek bir sinirlenmeydi.

"Sende gel benimle." Deyiverdi o an ama daha çok sinirlendirmekten başka bir şey yapmamıştı.

Dream High 3 (Got7)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin