BÖLÜM~45~

257 16 8
                                    

BİLİYORUM ÇOK BEKLETTİM KUSURA BAKMAYIN. Ama beklediğinize değer bir bölüm olduğunu düşünüyorum. Beğenmeyi ve yorum yapmayı lütfen unutmayın.

Bu arada şarkı ile beraber okursanız daha da keyif alacağınızı düşünüyorum. Herkese şimdiden teşekkürler❤️


Başımın ağrısı ile gözlerimi açtığımda bedenimdeki baskıyla yerimden kıpırdayamadım, kafamı kaldırıp beni kollarıyla saran burağa bakıp gülümsedim.
Başımı biraz daha eğerek onu iyice izlemeye başladığımda duyduğum sesle irkildim.

"Bana böyle bakmanı o kadar özlemiştim ki" diyen burağın omuzuna bir tane yapıştırdım.

"Aklım çıktı ya, öyle birden konuşulur mu"

"E ne yapsaydım konuşuyorum diye haber mi verseydim"

Dediği şeyle gözümü devirirken o eğilip saçıma öpücük kondurdu.

Kafamı kaldırıp tekrar gülümserken dün gece geldi aklıma, elini kesmesi, ağlamalarımız, defalarca benden özür dilemesi ve en sonda öpmesi...

Kollarının arasından kalkarak kesilen eline baktım.

"Acıyor mu"

Kafasını hayır anlamında sallayarak gözlerini gözlerime kilitledi.

"Kahvaltı edelim, biraz dolaşalım ister misin" diye sorunca kafa salladım.

Yataktan aşağıya inerken oda peşimden indi.

"İstersen kahvaltıyı dışarıda edelim, hadi hazırlan" diyerek odadan çıktığımda kapı ile karşı karşıya kalmıştım. Ne kadar değişmişti öyle önceden olsa elli kez emir verir yapmayınca sinir küpüne dönerdi.

Düşüncelerimi bir kenara bırakarak dünkü kıyafetlerimi giydim ve aşağıya indim. Bir ara kendime kıyafet almam lazımdı yoksa bunlarla kokucaktım.

Gülümsemeye çalışarak aşağıya indiğimde elindeki sigarasından bir duman çekiyordu.

Sigarayı dudaklarına getirişi, dumanı içine çekmesi ve geri üflemesi...

O kadar muazzamdı ki, galiba onu böyle görmeyi özlemiştim.

"Hazırsan hadi çıkalım" diyerek ayağa kalktığında bende peşinden ilerledim.

Sessiz bir yolculuktan sonra deniz kenarında sakin bir restorana geldik.

Arabadan indiğimde oda yanıma gelerek içeri girdiğimizde Burak bir adama başı ile selam verip boş olan masaya oturduk.

Garson koşarak yanımıza gelirken Burak gülümsedi.

"Hoşgeldin abi, her zaman ki kahvaltılardan getiriyim mi bir tane"

"Getir koçum" dedikten sonra garson yanımızdan uzaklaştı.

Ben etrafı incelerken Burak'ın bakışlarını üstümde hissediyordum ama cesaret edip kafamı ona çeviremiyordum.

"Kahvaltı ettikten sonra nereye gitmek istersin" diyerek aramızdaki sessizliği bozduğunda konuşamıyordum sanki dilim tutulmuştu.

"Bilmem" kelimler dilimden zar zor dökülürken Burak masanın üstündeki ellerimi alıp öpücük kondurdu.

"Biliyorum bana kırgınsın, ama kendimi affettirmeme izin verdiğin için teşekkür ederim" diye fısıldadı.

Evet kırgındım ama bu onsuz yaşayamadığım gerçeğini değiştirmezdi.

Ben gülümseyerek ona bakarken o beni gözünü kırpmadan izliyordu.

Kahvaltılar masaya geldikten sonra yemeye başladık. O sırada yanımıza 50 yaşlarında beyaz saçlı bir adam yaklaştı.

"Burak oğlum nasılsın, dolunay nasıl" belliki adam ile Burak önceden tanışıyorlardı.

"İyiyim abi, dolunayında keyfi yerinde sen nasılsın"

"Seni gördüm daha iyi oldum, bayadır uğramıyordur"

"İşlerim vardı abi ya, söz bir dahakine arayı bu kadar açmam" dedikten sonra adam gülümseyerek yanımızdan ayrıldı.

Meraklı bakışlar ardından burağa dönerken ben sormadan o konuştu.

"Buranın sahibi benimde abim sayılır" anladım dercesine kafa salladığımda kahvaltımı etmeye devam ettim.

Restorandan kalktığımızda arabaya binerken burağa döndüm.

"Eve gitsek olmaz mı, dışarıda durmak istemiyorum"

"Olur güzelim, sen nasıl istersen"

Aylar sonra güzelim lafını ağzından duymak o kadar güzeldi ki.

Arabaya bindiğimizde kafamı cama yasladım.

Ne Burak ne ben konuştuk öylece eve varmıştık.

Kapıyı açıp içeri girdiğimizde kendimi koltuğa attım.

"Film izleyelim mi" diye öneri sunduğumda Burak hemen dvd ye filmi koymuş ve yanıma kurulmuştu.

Usulca yanına sokulduğumda saçlarıma öpücük kondurdu.

Filmin yarısına geldiğimizde bir sahnede anne ile kızın sarılma sahnesi vardı.

Boğazımdaki yumruyu yok etmeye çalıştım ama nafileydi. İstemsiz şekilde gözlerim dolarken annem ile yaşadıklarımız geldi aklıma, ve daha fazla dayanamayarak akıttım gözyaşlarımı.

İzledikçe daha çok ağlarken bir süre sonra ağlamalarım iç çekmeye dönüştü ve artık Burak bile farkına varmıştı.

"Şt ağlıyor musun sen"

Cevap vermek yerine boynuna kafamı gömdüğümde daha fazla sarmaladı beni.

"B-ben annemi-"

Çatallaşmış Daha fazla devam edemedim ve sustum.

" Nefes yapma böyle, seni böyle görünce kahroluyorum, yeter bu kadar gözyaşı döktüğün"

"Durduramıyorum kendimi, bu yaşadıklarım bana çok ağır geliyor Burak ve ben bunları artık kaldıramıyorum, ben bu kadar güçlü değilim"

"Sen çok güçlüsün, sen o kadar güçlüsün ki hayatımda gördüğüm en cesur insansın"

Kafamı hayır anlamında salladığımda boynunda yavaşca uzaklaştım.

Masanın üstündeki kumandayı alıp televizyonu kapattığımda içimdeki sıkıntı bir nebze olsun azalmamıştı.

Başımı tekrar Burak'ın göğsüne yasladığımda duyduğum sesle gözlerimi açtım.

(Şarkıyı şimdi açabilirsiniz)

Kaybet bu öfkeni,
İçinde sakladığın.
Terk et o derdini,
Benden almadığın.
Sabret sonu aynı değil!
Söylüyorum.
Dinle, rüyaların her gün aynı,
Olmayacak!
Şimdi vazgeçersen geriye döneceksin,
Gitme! Kaybedince daha çok seveceksin
Biliyorum, hiç bir anlamı yok:
Yokluğunda, yokluğunda, yokluğunda...

Sesi bana huzur verirken, gözlerim kendiliğinden kapanmıştı bile.

Evet arkadaşlar nasıl buldunuz bölümü??

İÇİMDEKİ SENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin