Hastaneden çıktım. Aslında onu bırakmayı hiç istemiyordum ancak buna ihtiyacı vardı. Ona çok acıyordum. Elbette uyuşturucu kullanmaması gerekirdi ancak başlamaşına şaşırmıyordum. Bunu düşünememiş olduğunu tahmin ediyordum. Acaba annesini hiç rüyasında görüyor muydu ya da özlüyor muydu?
Önceden çağırdığım taksi gelmişti bile. Ön koltuğa oturup nereye gideceğime karar vermeye çalıştım. Eve gidemezdim, hâlâ cenazenin evde yapılan kısmı sürüyor olmalıydı. Başka bir otele gidebilirdim mesela. Bir daha asla Laugh otele gitmezdim. Taksiciye dönüp "En yakın otele lütfen. Ama Laugh Otel olmazsa sevinirim." taksici başını sallayıp arabayı çalıştırdı. Başımı cama koyup dışarıyı izlemeye başladım. Hastanenin adı "Doğan"dı. Acaba soyadları mı buydu? Ronya Doğan. Olabilirdi.
Sonunda bir otelin öndünde durduğumuzda popom uyuşmuştu. Yüklü bir miktar parayı ödeyip otele ilerledim. Dört yıldızlıydı ancak süslü bir tasarımı vardı. Kapıdan girip etrafa bakındım. Duvarlar aynalarla kaplıydı. Resepsiyona ilerleyip üç günlük para verdim. Yorgundum, asansöre binip odama çıktım.
Toparlanmam gerekiyordu. Evet, evet tam anlamıyla toparlanmam. Daha ilk günden ağlamama kuralımı bozmuştum bile. Yatağa yığılıp telefonumdan Katy Perry'nin şarkısını açtım, Part of me. Nedense klibi beni çok etkilemişti. Ve şu an kendimi klipteki gibi hissetmek istiyordum.
Days like this I want to drive away
Böyle günlerde uzaklara gitmek istiyorum
Pack my bags and watch your shadow fade
Paketleyip çantamı ve gölgenin kayboluşunu izlemek
'Cause you chewed me up and spit me out
Çünkü beni çiğnedin ve tükürdün
Like I was poison in your mouth
Sanki ağzındaki zehirdim
You took my light, you drained me down
Işığımı aldın, beni kuruttun
That was then and this is now
O o zamandı ve şimdi
Now look at me
Şimdi bana bak
Ve nakarat başladı. Aslında en çok bu ilk giriş bölümünü seviyordum ama nakaratın ritmi, kendimi güçlü hissetmemi sağlıyordu. Şarkıya kısık sesle eşlik etmeye başladım. Şarkı söylemeye ve dinlemeye oldum olası bayılırdım. Bir an, aklıma arabada Demir ile şarkı söyleyişimiz geldi. İçimi hafif bir burukluk kapladı ancak bundan sonra böyleydi. Aklıma ergen sözleri gelmeye başlamıştı bile "GiDeN GitMişTİr GiTTiği An BiTmiŞtiR bEN GidENi DeĞil gİdEN BeNi KaYbEtMiŞtİr" yüzüme hafif bir gülümseme yayıldı. Sanki eski halime dönüyordum. O beni kaybetmişti. Ben değerliydim. Evet, evet. Sonradan o pişman olacaktı. Ama ben bunu burnundan getirmesini bilirim. Gülümsemem git gide büyüyordu. Sadist miyim neyim? Şarkı bitti. Ve evet, keyfim yerine gelmişti. Telefonumu elime alıp rehbere girdim. Elbette ki onu aramak gibi bir mallık yapmayacaktım. Sadece adında küçücük değişiklikler yapacaktım. Küçücükkk.
"Düzenle"tuşuna basıp "Demir" yazısını sildim. "Poqlu Odun" yazdım. Biraz mal mıyım neyim? Kaydedince içime bir ferahlık yayıldı. Ohh, poqlu pislik. Ne hali varsa görsün. Telefonumun sahip bilgisi kısmına girip -kim buraya adını yazar ki??- Who need boys? yazdım. Ohh, dünya varmış beya. Kim o namıssız, aşalık, dili koparılısıca edepsizleri- hop, hop ne diyorum ben? Babaanne modu kapat Angelina.
Sanki tüm olanlar egomu düşürmüştü. Bu iyiydi sanki. Bir hafta sonra okul açılınca herkes şok olacak, yeni Angelina ile tanışacaktı. İçimdeki arabesk mod durmayıp "Kara sevdalı Angelina ile tanışacaklarrr..." diye bağırdı. "Ama ooo, aşkını kalbine gömdüğğ!" istemeden kıkırdadım. Kimseye ihtiyacım yoktu. Ben git gide şizofrenliğe yaklaşan kendimle mutluydum. Yani, sanırım.
Telefonumu tekrar elime alıp babamı aramaya başladım. Dördüncü çalışta açtı
"Alo, kızım seni çok merak ettim. Neredesin?" göremeyeceğini bilsem de gözlerimi devirdim "Sana da meraba baba. İyiyim, sen nasılsın?" "Üzgünüm, biraz fazla merak ettim. Merhaba." "Önümüzdeki pazartesi okul başlıyor." "Nasıl yani? Yaz daha yeni başlamadı mı? Neden sizinki de normal okullar gibi başlamıyor?" "Bildiğin gibi benimki o okullardan değil. Benimki bir yabancı okulu." hafif hışırtılar geldi. "Angelina, seni o okuldan almak istiyorum. Tabii sen de kabul edersen." ha-ha yalakaya bak. "İstemem ben başka okuk mokul! Bu okulu istiyorum! Bana ne ya!" inadım inattır. "Bak Angelina... Ben İzmir'e taşınmaya karar verdim. Beraber orada yaşarız." baktığımızda beni oraya bağlayan hiçbir şey yoktu. Ama ben... Babama gıcıktım. "Vay, o zaman neden bana sordun? Sen orada otur. Ben aynı okula devam ederim. Kendi başımın çaresine bakarım. Hayatım boyunca yaptığın gibi şimdi de beni umursama, unut, takma. Boşver beni." hafif bir sessizlik oldu. "Angelina... Senin naklini gerçekleştirdim bile." tanrım, tanrım, lütfen şaka yapıyor olsun. O bu kadar aptal bir adam değildi. Böyle olmamalıydı. "Lanet olsun baba." bir yutkunma sesi geldi. Telefonu suratına kapattım. Pişman değildim.
Ne yapacağımı düşünmeye çalıştım. Onunla gitmek zorundaydım. Elbette ki kendi başıma yaşayamazdım, sadece bir ikna yöntemiydi. Derin bir iç çekerek candy crush oynamaya başladım. Tanrım, bu lanet yapımcı bu bölümün geçilemeyeceğini bilmiyor muydu?! Hem de beş canla? Son bir canım kaldığında 539. bölüme lanet ediyordum. Ve gene yenildim. "Ahhhh lanet olsun sizi şekerler!!! Bir kırılamadınız!" telefonu yatağın üzerine fırlattım. Beni sinir ediyordu. Tekrar elime alıp facebook'taki arkadaşlarımdan can istedim. Artık saati değiştirmeye uğraşmıyordum, sonuçta famedim ve bir dakika içinde can geliyordu. Evet, tüm okul arkadaşlarımı ekleyip paylaştım. Ekranı kilitletip yatağa daha da gömülüp beklemeye başladım. "Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz, dokuz, on, on bir, on iki..." klik! Can gelmişti! Neşeyle telefonu tekrar elime alıp oynamaya devam ettim. Küfür ede ede bölümü geçtiğimde bir çığlık attım. "Yeeeeesssss ollleyyy işşteee buuu beeeeğğn yetenekliiiii kendi kıraşşş pleyırrr senin bildiklerinden deyillll!"
Bir-iki saat daha oynadıktan sonra sıkılmıştım. 552. bölüme gelmiştim. Fena değildi. Zaten artık telefonu tutamıyordum, öyle ısınmıştı ki. Kilitleyip lavaboya götürdüm. Musluğu açıp telefonu soğuk suyun altına soktum. Sonunda soğuduğuna karar verince musluğu kapattım. s5'ler su geçirmediği için çok mutluydum.
Telefonu odaya getirip şarja taktım. Ve kendimi tekrar yatağa attım. Bir güzellik uykusu hiç fena olmayacaktı.
YAZAR NOTUUUU
SELAM TATLILARR, YB GEÇ VE KISA OLDU ÇOOOK ÖZÜR DİLERİM. YENİ BİR HİKAYEYE BAŞLIYORUM BU YÜZDEN. AMA HENÜZ YAYINLAMADIM. DAHA ADI DA BELLI DEĞİL OLDUĞU ZAMAN SİZE SÖYLEYECEĞİM. TEKRAR TEKRAR ÖZÜR DİLİYORUM ÖPÜLDÜNÜZZZ♥♥♥♥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Angel'İna
Teen Fiction(Eski adı "Bir Kız Bir Meteor Görür Ve..."dir) Umutsuzca seviyordum onu. Hikayemiz başlarda çok benziyordu kitaplara, filmlere. Hani hem kızın hem erkeğin birbirini sevdiği tozpembe hayallere. Ancak bizimki öyle olmamıştı. O beni hiç sevmemişti. Biz...