KUTLAMA

33 3 0
                                    

GÜLBESTE

Dün gece gerçekten yorulmuştum. Yataktan çıkmak istemiyordum. Yorgundum. Bugün geceye kadar çalışacaktım.

Yataktan zor da olsa çıkıp elimi yüzümü yıkadım. Bugün çok yoğun geçecekti. Hazırlıklar yapılacaktı. Kahvaltı bile edemeyecektim.

Üzerimi giyinip Belkıs'a durağa hemen gelmesine dair bir mesaj attım. Geç kalmamalıydık.

Ben durağa varınca 10 dakika sonra Belkıs da geldi. Akbillerimizi okutup yer bulmak için arkalara doğru gitmeye başladık. Ama malesef herkes uyumuş numarası yapıyordu. Yer bulamayınca doğal olarak ayakta kaldık.

Sıkıntıyla pufladım. Yorgundum. Uykum vardı. Bugün cafeye giderken neredeyse ayaklarım geri geri gidiyordu. Normalde gece cafeyi kim kapatıyorsa sabah 2 saat geç gelirdi. Ama bu sabah öyle olmadı. Neymiş efendim önemli bir kutlama varmış.

Peh!

Cafeye vardığımızda resmen herkes bir o yana bir bu yana koşturuyordu. Acaba bu kadar önemli olan kutlama da neydi? Bu gece cafeyi ben tek başıma kapatacaktım. Onun sıkıntısı ve yorgunluğu çoktan çökmüştü üstüme. Anlaşılan bugün bol bol kahve içecektim. Ben daha başımı kaşıyacak vakit bulamıyordum. Bugün bu yoğunlukta asla bulamazdım. Hemen arka tarafa geçip önlüğümü başımdan geçirip işe koyuldum.

***

Süslemeler, masalar, kokteyller ve daha nicesi canım çıkmıştı. Cafenin tezgahına yaslanıp biraz soluklandım. Kahve içebildim mi?

Hayır.

Bir ara mutfağa kaçıp yapmaya yeltendim ama malesef hemen yukarıdan beni çağırdılar. Cafede hummalı bir çalışma vardı. Yalan yok çok güzel süslemiştik. Saat 6'yı gösterirken bütün hazırlar bitti. Bir ara bir kaç kız gelip hazırlıkları kontrol etti. Memnuniyetle baktılar. Kutlama saat 8'de başlayacaktı.

Ama kutlama sahibi hala ortada yoktu. Gelip kontrol bile etmemişti. Sadece güzel bir tabloda fotoğrafı vardı. Onu da ben asmıştım. Sonra da üstünü güzelce kapatmıştım. Ne gerek vardı gövde gösterisine. Ne yalan söyleyeyim güzel di ama egosu yüzünden okunuyordu. Kız resmen 'ben senden güzelim' diye bas bas bağırıyordu.

Kapıdan kumral,dalgalı saçlı, uzun boylu, hafif esmer ve kendinden emin bir kız girdi. Fazla iddialıydı. Bu o tablodaki kızdı. Sanırım misafirlerini karşılayacaktı. Sonunda teşrif edebilmişti hanımefendi.

Sorgulayan gözlerle cafeye baktı. Bir kaç yere beğeniyle bakarken, bazı süslemelere memnun olmayan gözlerle baktı. Sonra konuştu boya küpü. Zira yüzü boyama kitabı gibiydi.

"Bu süsler fazla sönük. Hemen değişmeli. Ay kreş değil burası canım. O ne öyle çocuk süslemesi gibi."

Organizasyon şefi hemen müdahale etti. "Dilay hanım hazırlıklar tamamladı. Şu an şirketten süs siparişi veremeyiz. Malesef."

Demek adı Dilaymış boyama kitabının.

"Ne demek sipariş edemezsiniz? Bunun için mi para veriliyor size? İşinizi böyle mi yapıyorsunuz siz? Bu kutlamanın düzenleneceği zaman babama 'bana güvenin her şey kontrolüm altında' demiştiniz Faruk Bey! Bu mu yani?"

Faruk Bey kendini zor tutuyor gibiydi. Bu şımarık, baba parası yiyen kıza cafedekiler daha fazla dayanamıyordu.

"Evet öyle söyledim. Haklısınız. Siz nasıl isterseniz Dilay Hanım. Ben şimdi yenisini sipariş ederim. İsterseniz siz seçin onu getirsinler."

"Ayş tamam."

Kalın topuklu ayakkabısının tok ve vurgulu sesi cafeyi hakimiyeti altına aldı. Bu akşamlık cafedeki bütün kitaplar kaldırılmıştı. Onun yerine süs ve ya biblolar konulmuştu.

Yapbozun Son Parçası / Eksik Parçalar Serisi-1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin