Bir gece kalemi elime alıp yazmaya karar verdiğim gibi bırakmıştım kağıtlara hislerimi dökmeyi. İçimde biriktirdiğim her ne varsa kağıt ağlarcasına yazdım tüm kelimelerimi. Sonra farkına vardım ki yazarken gözlerimden süzülen yaşlarmış hayallerimin yıkılışı. Bir kaç damla yaşla mı yıkılır gecelerce kurduğun düşler kalesi. Mağara da dolunaya karşı yaşarcasına yalnızlığım var üstümde. Üşüyor gibiyim sanki, bilmiyorum belkide kanım çekiliyor ve ben yavaş yavaş ölüyorum.
Sadece romanın kapağındaki fotoğrafa ilgi duyarak eline aldığı kitabın arasındaki yazı genç kızın dikkatini çekmişti. Bir romanı okumaya ortadan başlamak yazara haksızlık değilmiydi? Oysa buna benzer ne yaşanmışlıklar yazılmıştı öylesine baktığın ama bir anlığına takılı kaldığın yaprak sayfalarında. Hepimizin kalbinde bir anlık durgunluk yaşanmadı mı? Hiç birimiz gece sessizce ağlamadı mı? Genç kız bir anda hissettiklerinin arasında gel git yaşamıştı. Bir yazı bir insanı bu kadar mı güzel anlatırdı?
Okumanın kazandırdığı hislerinin farkına vardığını anladığın zaman. Bir yaşayan kişi vardır, bir de yazan. İkisini harmanlayan bir düşünce vardır, bir yerlerde saklanan. İşte ben o mağara da üşüyerek ölümü bekleyen adam.
-Muharrem BAYHAN-