3. BÖLÜM - Yeni gün yeni umutlar demektir

13 5 0
                                    

Dolunay Erez

Annem her zaman, "Umutsuz olduğun her gecenin sabahına gülerek başla kızım. Unutma ki; yeni gün yeni umutlar demektir," derdi. Bende bu sabaha gülerek başladım. Belki de sürekli olan gülümsememde Deniz'in katkısı vardı. Bilmediğim bir şekilde ona çekiliyor ve onun yanında gülümsememe engel olamıyordum.

Çok aramadığım ama günde en az bir tane içtiğim sigara paketimden bir dal çıkardım. Dudaklarım arasına yerleştirip sigaramı yaktım ve derin bir duman çektim içime. Henüz 6 gündür hayatımda olan biri için belki de fazla umursuyordum bazı şeyleri. Ancak Deniz'in farklı olduğuna o kadar emindim ki umursamamak için çaba sarf etmiyordum bile.

İş yerime geldiğimde Berke hariç herkes gelmişti. Malum o okuyordu. O olmadığı zamanlar kahve tezgahının başına ben geçerdim. Herkese günaydın dedikten sonra aşağıya inip kendimi kahve kokusuna bıraktım. Bu dükkan kesinlikle huzur kaynağıydı.

Gelen müşterilerin istediği kahveleri yaparken kullaklığımda kısık sesle çalan elfida sayesinde onu ilk gördüğüm gün geldi aklıma. Hafifçe gülümsediğim sırada merdivenlerden aşağıya indiğini gördüm. Kalbim yine kıpır kıpır olurken bana doğru gülümseyerek gelişini seyrettim.

"Bir tane americano alabilir miyim?" dedi yumuşak bir ses tonuyla.

"Hemen hazırlıyorum," dedim gülümseyerek. 2 dakika sonra kahvesini ona uzatmış ve yine gülümsemiştim. Gülümsememe karşılık vermeden önce gözleri gülümsememde takılı kalmış ardından tekrar gözlerime bakmıştı. Önümdeki bar taburelerinden birine oturup kahvesinden bir yudum aldı.

"Genelde yukarıda oluyordun?" dedi sorarcasına.

"Evet, Berke'nin okulu olduğu için o gelene kadar buradayım."

"Anladım. Şey Dolunay, boş olduğun bir gün birlikte gezebilir miyiz?" dediğinde hafif bir şaşkınlığın ardından deli gibi atan kalbimin sesini duydum. Gülümsememe engel olamazken onu kafamla onayladım.

"Neden olmasın? Pazar günü boşum," dedim samimi ses tonum ile. Benimle zaman geçirmek istiyor olması hoşuma gitmesinin yanı sıra karnımdaki tuhaf yaratıkları da harakete geçirmişti. Ve bunu sorarken ki çekingenliği onu sevimli bulmama neden olmuştu. Gözlerinde gördüğüm mutlulukla önüme gelen diğer müşterinin istediği kahveyi yapmaya başladım.

Uzattığımda teşekkür etmiş ve yanımızdan ayrılmıştı. Denizle birbirimizin numarasını almış ve biraz daha sohbet etmiştik. O sırada Berke de gelmiş ve kendine kahve yapıp onun yanına oturmuştu. Sinirleri bozuk görünüyordu.

"Gözlüklü prens, ne oldu sana?" dediğimde Deniz de ona bakmıştı.

"Moralim bozuk abla, Alya onu sevmediğimi düşünüyor." Hep zor zamanlarında bana abla derdi. Tavsiye isteyeceğini biliyordum.

"Neden böyle düşünüyor peki?"

"Seni kıskanıyor," dedi suratını buruşturup. Şaşkınlıkla ona baktım. Sonra aklıma gelen çözüm yoluyla saçlarını karıştırdım.

"O halde yarın sizin okul çıkışınıza gelip Alya ile tanışacağım."

"Yapar mısın bunu cidden?"

"Kardeşimin mutluluğu için evet," dediğimde gamzelerini belli ederek gülümsedi.

"Seviyorum seni be kıvırcık prenses." Gülümsedim ve Deniz'e baktım. Bütün sevimliliği ile kafanı eline yaslamış bana bakıyordu. Kulaklığımda bana öyle bakma çalmaya başladığında kıkırdamama engel olamadım.

"Sen geldiğine göre artık yukarı çıkıyorum ben," dedim ve tezgahın arkasından çıktım.

"Tamamdır kıvırcık, buralar bana emanet." Gülüp ikisine de el salladım. Yukarı çıkıp rafların tozunu aldım ve yeni gelen kitapları yerleştirdim. Gelen müşterilerle ilgilendiğim sırada Deniz bana el sallayıp göz kırpmış ve benim gülümsememi gördükten sonra dükkandan çıkmıştı.

YaralıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin