4. BÖLÜM - "Söz veriyorum.."

20 4 0
                                    

Dolunay Erez

Deniz'in gece gözlerini özlemenin vermiş olduğu ruh haliyle onun gitar çaldığı yere doğru ilerliyordum. Hafiften kulağıma dolan gitar sesiyle adımlarımı hızlandırmış ve yüzüme bir gülümseme kondurmuştum. Gözlerindeki yıldızları görebilecektim.

Bugün tamı tamına 1 hafta olmuştu o güzel sesi ve gözleri ilk tanıyışım. Belki o bilmiyordu ama tanışmamızdan 2 gün önce tanımıştı zaten ruhum onu. Gece karanlığında kararan gözlerini sevdiğim adam, geçen hafta bugün samimi bir şekilde gülümsetmişti beni.

Yanına ulaştığımda onun çağırmasını beklemeden yanı başına oturdum. İnsanlar şaşkınlıkla bana baksa da onun o samimi bakışları umurumdaydı şuan. O gün ki gibi elfidayı söylüyordu. Bu sefer gecelerini denizlerime dikmiş ve yüzünde oluşan ufak tebessüm ile. Yine yok oldu diğer insanlar, karanlık bir gecede ikimiz kaldık sadece. Biz aydınlattık ortamı. Tıpkı ay ve kutup yıldızı gibi.

Son şarkı olsa gerek gitarını toplamaya başladı sustuğunda. Herkes dağılırken ben kaldım yanında. İleride bir gün, dedi içimdeki ses. İleride bir gün sadece yanında değil kalbinde de olurum umarım. Derin bir nefes alıp yutkundum içimden geçen bu sese.

Gitar çantasını omzuna asıp gözleriyle kalkmamı söyledi adeta. Kalktığımda yan yana yürümeye başladık. Onunla hiç konuşmadan, birbirimize bakarak bile anlaşabilirken ne gerek vardı ki dilimizin konuşmasına? Önemli olan gözlerin konuşması değil miydi zaten?

"Nasıl geçti günün?" Aynı anda sorduğumuz soruya güldük. Önce onun cevaplamasını belirttim hareketlerimle.

"Kardeşim dediğim kızın sevdiği çocuğu gördüm. Ağabeylik yapıp ortalığı karıştırmak istesemde onun mutluluğu her şeye değer. Hani kitap alacağım arkadaşım demiştim ya, o işte." Anladığımı belirtircesine kafamı salladım.

"Kızın adı ne?" Hafifçe güldü. Neden güldüğünü anlamamıştım.

"Lara," dediğinde gözlerim şokla açıldı.

"Acaba soyadının Özgül olma ihtimali yüzde kaç?"

"Yüzde yüz. Tanıyor musun onu?"

"Ah ben değil, kuzenim. Birini mi seviyor demiştin?"

"Evet. Çocuğun adı Meriçmiş." Duyduğum şeyle gülmeye başladım. Tesadüfün de böylesiydi cidden.

"Sanırım sevdiği çocuk kuzenim olabilir."

"Ciddi misin?" Dedi ve o da gülmeye başladı.

"Ve sevdiği çocuk eğer kuzenimse onu sevdiğini söyleyebilirim." Bu sefer ikimiz de kıkırdadık.

"Senin günün nasıldı?"

"Meriç'in ikizi olan kuzenimle Berke'nin okuluna gidip sevgilisiyle arasını düzelttim. Bu sırada da Çağrı'nın, yani diğer kuzenimin, gözüne bir kız takıldı ve eve gidene kadar onunla dalga geçtim." Omuz silkip gülümsedim.

"Sanırım kardeşimin sevdiği çocuk gerçekten kuzenin. İkizi ile çift yumurta ikiziler değil mi? Ve yaptığın çok acımasızca." Güldü.

"Meriç çok mutlu olacak, Lara da öyle," dediğimde beni onaylamıştı. Ardından telefonumda yine o saçma sapan melodi çalınca yüzümü buruşturdum. Telefonu çıkarıp yazan ismi Deniz'e gösterdiğimde gülmüştü. Aramayı cevapladım.

"Söyle Meriç'im."

"Sana bomba haberlerim var."

"Asıl benim sana atom bombası haberlerim var."

YaralıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin