VII.

127 15 7
                                    

Kapanın içinde değildim.

O gece elimde hala tutmakta olduğum mektupla otururken bunu düşündüm. Psikanalistim Hong Ki Beom'un bahsettiği gibi o daralan çemberin içinde değildim. Daralan çemberin üzerindeydim. Daralan çemberin içinde değil, üzerinde ölüyordum.

Kendime gelmek için haykırıyordum. Belki de bir yıldır ilk kez kendime gelmek için yalvarıyordum benliğime. Çünkü bir yıldır ilk kez kendimi bu kadar dipte hissediyordum. Sonsuz sanılan bataklığın sonunu keşfetmiştim sanki.

Ne kadar süre böyle gideceğini düşündüm. Ne kadar daha bu şekilde ölümle yaşam arasında bir yerde yaşayacağımı düşündüm. Bütün bunların bir sonu var mıydı?

Haklı mıydı?

Kendimi bile yukarı çıkaramıyor olsam bile onunla birlikte yüzeye ulaşabilir miydim yine de?

Haklı mıydı yine?

Onunla dibe çekilmeye razı mıydım?

Oysa dibe çekildiğimi hissetmiyordum. Mutluydum. Hayatımın hiçbir evresinde olmadığım kadar mutluydum. Ya da öyle mi sanıyordum?

Öyle sanıyordum.

Ama onunlayken, ona sarıldığımda, her nefes alışımda onun kokusunu da ciğerlerime yollarken her şey daha kolaydı. Parmakları saçımda gezinirken, kalp ritimlerini avcumun içinde hissederken her şey başa çıkılabilirdi.

Onun için öyle değil miydi?

Değildi.

Daha ağır şeyler yaşadı, diye hatırlattım kendime. Her zamanki gibi, her duygusunda olduğu gibi onun için bu da çok yoğundu. Geceleri haykırarak uyandığı zamanları hatırlıyordum. Ya da gecelerce uyumadığı zamanları. Saatlerce ağladığı günleri hatırlıyordum. Ya da günlerce ruh gibi gezdiği zamanları. Başını göğsüme koyup saatlerce sessizce yatmasını hatırlıyordum. Ya da bütün vücudu kaskatı olmuş şekilde bana sıkıca sarılıp kilometrelerce koşmuş gibi nefes nefese "Geçecek Yeon-ie? Öyle değil mi?" diye fısıldamasını. Hatırlıyordum.

"Geçecek Yeon-ie? Öyle değil mi?"

Geçti mi?

Hala acı çekiyor muydu? Yoksa bu dünyadaki bütün acılarını vasisi olarak bana mı bırakmıştı?

Elimdeki kağıt parmaklarımda ağırlaştığında düşmesine izin verdim. Arkamı dönüp dizlerimi kendime çektim. Yine başarısızlığa uğruyordum. Son verebildiğim hiçbir şey yoktu.

Ona bir kez olsun kendini düşünmesini, kendisi için bir şey yapmasını söylediğimi hatırlıyorum.

Her zamanki gibi yine sözümü tutmuştu.

"Üç hafta sonra sizi buraya gelmeye ikna eden nedir Tae Yeon-sshi? Gelmeyi bıraktığınızı düşünmeye başlamıştım."

Masanın üstünden siyah deri ile kaplı defterini alıp karşımdaki koltuğa otururken böyle söylemişti Ki Beom-sshi. Kafamı ayakkabılarından çekip ona çevirdim.

"Fany."

"Neden siz buraya gelmenizin gereksiz olduğunu düşünürken arkadaşınız bu düşüncenizi hiçe sayıp buraya getirdi sizi?"

Geri yaslandım. Kollarımı deri koltuğun kolçağına yerleştirdim. Üç hafta önce seanslara son vermek istediğimi belirttiğim halde yeniden burada olmamın elbet bir nedeni vardı.

Culaccino | Tae YeonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin