4)Mete

38 9 0
                                    

O sabah Şebnem Hanım Sabah çok erken saatlerde kalkmıştı. Muzafferin oğlunun mezarına gidecekti ve göğsünde tarif edilemez bir sıkışma vardı. Bu yaşta oğlunu kaybetmek onu maddi manevi çok sarsmış ve toparlanamıyordu. Kerem'e nereye gideceğini belirttikten sonra yola koyuldular. 

--

Mezarın başına geldiğinde göz yaşlarına hakim olamadı. Yaşlılığın vermiş olduğu kuvvetsizlikle sarsıldı.  Kerem koluna girmeyi teklif etti etmesine fakat Şebnem Hanım oğluyla yalnız kalmak istediğini söyle. Yıllar yıllar sonra yalnız kalmak. 

"Evden ayrıldığında Okyanus yaşındaydın. Hayatının en güzel zamanlarını kaçırdım. Mezun oluşunu, düğününü, Okyanus'u kucağına alışını.. Güliz'i kaybedişinizi."

Göğsündeki sancı daha da artmıştı yaşlı kadının ama  u gün susmayacaktı. Karşı gelecek bir cevap yoktu herşey için zaten çok geç kalınmıştı. 

" Be-ben çok üzgünüm. Bu  yaşanan bütün sıkıntılar bütün olumsuzluklar sadece senin eve yuvana dönmeni sağlamak içindi oğlum. Babanın gözü dönmüşçesine hırsı onu bir kalpsize çevirdi. Ve gerçekleri sana yanımda olduğunda söyleyemedim. Bu nasıl söylenir böyle birşey nasıl söylenir ben ben bilmiyorum.."

Artık ayakta duracak takati kalmamıştı. Mezar taşına oturmayı tercih etti. Bunca sene oğlundan sakladığı gerçeğin vicdan azabıyla savaşıyordu şuan ve altında eziliyordu.

" Bunca sene çektiğiniz zorluk herşey bizim suçumuz. bu günün tarihini unutmazsın değil mi ? Eminim hiç unutmamışsınızdır. Bu gün 10 Temmuz. Okyanus'un doğduğu Güliz'in hayata gözlerini kapadığı gün bu gün."

Her Güliz dediğinde kalbine bir ok saplanıyordu. İçinden sessiz sessiz inliyordu. Ama yaptığı yanlışın farkındaydı ve canı ne kadar yanarsa yansın bunun hesabını veremeyeceğini biliyordu. 

"O gün hastanede Güliz'in hayatına gözlerini kapamasının nedeni serumuna damlatılan bir damla zehirdi."

Ve evet bütün içindekileri şuan kusacaktı. 

"Sen kör kütük aşık olduğun için baban senin mutlu olmanı istemedi helede o kadınla. Ve omuzlarına hayatının sonuna kadar altından kalkamayacağın bir yük yığdı. Bir canını söktü aldı."

Şebnem Hanımında şuan canı sökülüyordu. Evladını bu yaşta toprağa vermişti. Ve geride ne annesi ne babası olan bir torunu vardı. Orada kendine söz verdi. Verdiği sözü canı pahasına yerine getirmeye ant içti.

"Sana yapmadığım analığı senin evladına yapacağım. Bu ne kadar beni affettirir bilmem. Belki de hiç bir faydası yoktur. Ama Okyanus artık herşeyin en iyisine ne güzeline sahip olacak. "

içerisinden "Okyanus ne para ne pul ister o sadece anne ve baba sevgisi ister" diye geçirdi fakat dışarısına bunu yansıtamadı. Hala muzafferin karşısında kanlı canlı durduğunu ve ne derse karşılığının alacağını sanıyordu. Hala Muzafferin gidişine kendini inandıramamıştı. 

"Ve sana ant içerim oğlum canım pahasına ona herşeyin en güzelini yaşatacağım."

Şebnem Hanım Okyanusun kaydını da yaptırmıştı. İzmir de eli ayağı olan Mete - En küçük kardeşinin oğlu 19 yaşında- hep Okyanusun çevresindeydi ve Şebnem Hanımı bilgilendiriyordu. Okyanus Mete'nin varlığından bile haberdar değildi. Ama Mete Okyanusu bir an bile yalnız bırakmıyordu. Bindiği dolmuştu tek kalmasın diye son durağa kadar onunla giderdi. Sonrasında gözden kaybolurdu böylelikle göze çarpmazdı. Gittiği kütüphanede kütüphane görevlisi oturduğu kafede garson görevlisi olurdu. Ama Okyanus onun varlığını hiç hissetmezdi. Ve Mete İzmir'e gelecekti. 

--

"Güvenebildiğim tek insan sensin oğlum. Bu zamana kadar hiçbir aksaklığını görmedim. Bu işi başkasına veremem."

"Şebnem teyze benim ailemi biliyorsun. O okulu karşılayamayız. İzmir de devlet okulunda olduğu için bende orada okumuştum ama bunu kabul edemem."

"Mete Muzaffere borçluyum!" diye bağırdı Şebnem Hanım. Suçlu olduğunu biliyordu ve genelde suçlu olduğunda sesini yükselterek kendini haklı çıkarır ve istediğine sahip olurdu. Fakat bu sefer öyle olmadı. Ne muzaffer geri döndü ne de Mete teklifi kabul etti. 

"Hayır hayır bunu kabul edemem. "

"Okyanus'a bakışlarının farkındayım." dedğinde Mete nin yanakları hafiften kızarmıştı.

"Hadi ama anlamamış olduğumu düşünmedin öyle değil mi? Kim teyzesi için hayatını sürekli değiştirir? Sadece teyzen olduğum için her teklifimi kabul ettiğini düşünecek kadar bunak değilim. Sizin zamanınızdan bizde geçtik."

Mete elini ensesine atmış mahçup bir şekilde "Sandığınız gibi değil" diyebilmişti. 

"Ben herşeyi ayarladım. Bizim tam karşımızda kalacaksın. Okul kaydını en kısa zamanda Okyanusla aynı okula aldıracağız." diyip gülümsedi. Bu gülümseme ben kazandım zafer benim gülümsemesi olabilirdi.

"Pe-Peki ama bir şekilde çalışıp size borcumu ödeyeceğim. En azından belli bir miktarını" son cümlesini söylerken yumruklarını sıkmaya başlamış çenesini kitlemişti. Çenesini kitlediğinde ortaya çıkan çene kemiği ona sert bir hava yaratıyordu. Çok mahçup oluyordu ve bir adam için bu kolay değildi.

"Borcunu okyanus'un bu zamanlarını en hafif şekilde atlatmasını sağlayarak ödeyebilirsin"

--

yatağa kendini bıraktığında Okyanus'u düşünmeye başladı Mete. 3 Senedir aynı okuldalardı ve ne zaman başı sıkışsa Mete hep yanında oluyordu. Okyanus'un fark etmediği birşey vardı. Çok güzel olduğu için etrafındaki herkes ona sahip olmak istiyordu. Çok yakın olduğu Ceren isimli bir kız arkadaşı vardı. Hep Okyanus la olduğundan Ceren dendiğinde Okyanus gelirdi akla. Bu durumdan ötürü kiminle konuşmak istediyse hep karşılığında Okyanus'la bir görüşme ayarlayabilmek için kendisiyle konuştuklarını dile getirirlerdi. Zamanla Ceren bu duruma katlanamamaya başladı. Okyanus'un yavaş yavaş bilgilerini bütün okula sızdırmaya onun canını yakmaya başladı. Geçen sene 10 temmuzda fake bir hesap üzerinden annesini nasıl kaybettiğinden bahsetti. Okyanus için en devirici darbe buydu. Bunları yapmasına karşın ertesi gün hiçbirşey olmamışçasına her seferinde Okyanusu teselli ederdi hatta beraber ağlarlardı. Mete durumu sezdiğinde Ceren'in telefonunu hackledi bir gece. Ve düşünceleri gerçekten doğruydu. Bu olaydan sonra Mete Cerenin karşısına geçip bu oyunlara son vermesini ve Okyanus un canını sıkacak olan en ufak bir şeyin sonucunu ona keseceğinden bahmetmişti. Zaten öyle bir insandı ki Okyanus İstanbul'a geldiğinde Ceren onu heryerden çıkarmış kendisine ulaşmasını tamamen engellemişti. Okyanus bu durumlar içinde kimseyle ilgilenemediğinden yokluğunu hissetmiyordu bile.

OKYANUSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin