¤33¤ Adres..

254 27 8
                                    

33 ={Adres..}

Ekran karanlığa büründü. Flaş belleği çıkarıp ikinci çekmecemde duran kırmızı toka kutumun içine koydum. Bunu Gurur'a vermek istemiyordum ama ne yapmam gerektiğini de bilmiyordum. Alkan'a daha fazla ileri gitmeden söylesem  beni kendinin de himayesi altında olduğu kişiden koruyamazdı.  O zaman da iki tarafında namluları bana doğru dönerdi. Gereksiz olan flaşı da alıp yarın bir şekilde Alkan da olmasını sağlamak için okul çantamın ilk gözüne koydum. Yarın bir şekilde bunu Alkan'a teslim etmem gerekiyordu.

Yatağımın içine girip yorganı kafama kadar çektim. Ne yapıyorum sorusu uzun süredir bana arkadaşlık ettiği için yatakta da beni yanlız bırakmamıştı. Ama bu sefer onu başımdan kovdum. Bugünün tadını çıkararak tasasız bir uyku çekmek istiyordum. Telefonumun ışığı yandığında telefonu elime alıp gelen mesaja baktım.

Kimden : Alkan (hala onu aşkım, bitanem gibi bir kelimeyle kaydetmemiştim. Bu konular biraz komik geliyordu gözüme)

Yarın sabah seni evinden alırım.

Kime : Alkan

Neden? 

Kimden : Alkan

Birlikte kahvaltı edelim. Geçen sefer gittiğimiz yere gidelim. Öğle öncesi dersler turnuva nedeniyle boş.

Kime : Alkan

Peki. İyi geceler seni seviyorum♥ (biraz romantik olmanın ne zararı vardı ki. Zaten yeterince kanka gibi takılmıyor muyuz?)

Kimden : Alkan

İyi geceler. Ve bende <3

Telefonu tekrar eski yerine bırakıp sarıtarak gözlerimi yumdum. Gerçekten bu psikopatı seviyordum.

Seviliyorsun Alkan Erencan..

~¤~

Merdivenleri ikişer üçer inerek sonunda demir kapıya vardığım da derin bir nefes alarak kapıda ki yansımama baktım. Kabaran ve kızlara yüzüme aldırmadan elimi saçıma daldırdım. Ve parmaklarım gelişi güzel tarama görevi gördükten sonra kapıyı açıp dışarı çıktım. Alkan coolluğundan taviz vermeyerek arabanın kaputuna yaslanmış elinde ki telefonla ilgileniyordu. Beni görünce hafifçe tebessüm etti.

Yanına gidip sap gibi bekledim. Normal bir çift olmadığımız için genellikle ne yapmamız gerektiğini ikimizde bilmezdik. Hızla yanağını öpüp geri çekildi. Sık sık yapmadığım bu hareket karşısında saşırsa da gülümseyerek yanagımdan makas aldı. İkimizde arabaya binip daha önce gittiğimiz yerin yolunu tuttuk. Araç insanın içinin ısıtan cafenin önünde durduğunda on camdan bir kaç saniye cafenin kapısını canlı renklerle süsleyen çiçeklerine baktım. Burası ikidir beni büyülüyordu. 

Cafeden içeri girdiğimiz de geçen sefer geldiğimiz de oturduğumuz masanın boş olduğunu gördüm. Alkan da fark etmiş olmalı ki bana göz kırparak beni kendi ile birlikte oraya yönlendirdi. Geçip önceki gibi oturduğumuz da yanımıza o günkü genç garson geldi. İkimize de gülümseyerek selam verdiğinde yüzümde samimi bir gülümsemeyle karşılık verdim. Alkan ile aralarında kısa bir sohbetten sonra siparişlerimizi verdik.

Alkan'a baktığımda ilk zamanlarda ki acemiliğimin olmadığını gördüm. Artık yanında utana sıkıla oturun Ezre değildim. Bu garip hissettirmişti. Bir an onu alışkanlık haline getirmekten korktum. Şimdi sevgili olsak da bu ilerisi için ciddi bir başlangıç değildi. İkimizde aynı bataklıkta batıyorduk ve sonumuz belirsizlik içindeydi. Ama dönüp şu an olaylar silsilesine  baktığımda sonumuzun hiç de iyi olacağını düşünmüyordum. Alkan yaptığım şeyi öğrendiğinde beni affeder miydi?

Eger ben ona zamanla daha fazla baglanırsam o korkulu son gelip çattığında enkazın altından kurtulabilir miydim?

Alkan düşen yüzümü fark ettiğinde kaşlarını çatarak "bir sorun mu var?" diye sordu. Konuşmak istemediğim için kafamı 'sorun yok' dercesine salladım. Bundan tatmin olmayan Alkan "yüzün düştü bir anda" diye ısrar edince derin bir nefes alıp tiyatro sergileyen bir oyuncu gibi "sadece dün başım ağrıyordu bugün biraz uykusuzum" dedim. Kafasını sallayıp "kendine dikkat et" diye üstüne basa basa konuştu.

Gülümseyerek başımla onayladım. Bu halleri hoşuma gidiyordu. Beni umursaması, kıskanması, koruması.. kahvaltımız gelmeden elini yüzünü yıkamak için yanımdan ayrılan Alkan'ın gidişi ile camdan dışarıya baktım. ilgimi çeken şey ise Alkan'ın masaya bıraktığı telefonu oldu. Telefon yanıp sönmeye başlayınca yandan wc'nin olduğu tarafa baktım. Sonra da hızla telefonu elime aldım.

Ekrana baktığımda bir mesaj olduğunu gördüm.

0536... : anlaşma tamam. teslimat yarın saat 22:00 da. Adres..

'..Kısa bir süre sonra bir teslimat gerçekleşecek. Bana yeri ve zamanı lazım. Onu bulacaksın..'

Bu mesajın Gurur'un aradığı mesaj olup olmadığını merak ettim. Benden kısa bir süre sonra yapılacak olan teslimatın tarihini ve adresini istemişti. Şu an uğraşmama bile gerek kalmadan elimde tuttuğu telefonu karıştırmadan mesajı bulmuştum. Hatta mesaj elime kadar gelmişti. Şimdi ise onu bir şekilde kayda geçirmem gerekiyordu. Yazsam uzun sürerdi. Ayrıca Alkan'a yakalanırsam yapabileceğim bir açıklamam da olmazdı. Kendime mesaj yoluyla da atamazdım. Mesaj kutusu açılırsa okundu haline geçer ve Alkan görmediğini anladığı an da benden şüphelenirdi.

Yandan tekrar kapıya baktığımda gelen gidenin olmamasını fırsat bilip cebimden her daim sessiz de olan telefonumu çıkarıp  Alkan'ın telefonun ekran kilidini açıp mesajın tamamının fotoğrafını çektim. Telefonumu cebime koyduktan sonra telefonunun tuş kilidini kapatıp masaya doğru gelmekte olan Alkan'ı görür görmez yavaş bir hareketle yerine bıraktım.

Sandalyesine oturduğun da dikkat çekmemek adına "telefonuna mesaj geldi." dedim. Alkan telefonunu eline alıp mesaja kısa bir göz attıktan sonra aynı yerine bıraktı. "Kimden?" Diye yalancı bir merakla sorduğumda omuz silkti. "Önemli değil" diyerek sorumu geçiştirdi. Bende üstüne gitmedim. Dikkatini çekmek istemiyorum. Kahvaltımızı edip güzel bir sohbetin ardından kalktığımızda Alkan hesabı ödemek için yanımdan ayrıldığın da bende arabaya doğru ilerlemeye başladım.

Alkan'ın verdiği anahtar ile arabanın kapısını açıp sürücü koltuğunun yanında ki yolcu koltuğuna geçip oturdum. Arka tarafa çantamı koymak için döndüğümde aklıma flaş gelince çantadan flaşı alıp yanına bıraktığım Alkan'ın çantasının ön gözüne koydum. Sürücü kapısı açıldığında korkuyla hızla geri çekilip önüme döndüm. Alkan bunun farkına varmadı.

İçim rahatladı. Hem flaşdan kurtulmuştum hem de Gurur'un benden istediği teslimat tarihini ve yerini elimi koymuş gibi bulmuştum. Bu kadar kolay olacağını düşünmemiştim. Ama bunun altında yatan asıl nedenin Alkan'ın bana olan güveninin de yattığını biliyordum. 

Diğer flaşı ne zaman aklına düşerdi bilmiyorum. Tek umudum benden şüphelenmemesiydi. Şu an fark etmemiş gibiydi. Hoş etse bile nasıl nor tepki vereceğini de kestiremiyordum doğrusu. Bana sorar mıydı? Öğrendiğinde Ezre sen ne yaptın! diye gürler miydi? Peki benim nasıl bir savunmam olacaktı. Hayır Alkan sen ve çeten için yaptım mı diyecektim? Belki de devamına ufak bir ekleme yaparak 'yoksa sizi öldürecekti' ekler ve olayın içine acınası bir dram sokardım. 

Komik.

Araç durduğunda kafamı kaldırıp bana bakmakta olan Alkan'a baktım. Bana gülümsüyordu. Gözlerimi kaçırdım. Bir kez daha içimden kendime ve Gurur'a lanet okudum. Ona nasıl ihanet ederdim. O bana bu kadar güveniyorken bunu nasıl yapardım.

Derdim neydi benim?

Peki daha önemlisi ya Gurur sözünde sadık olmazsa? Tüm çaba, ihanet boşa gitmez miydi? En çok da Susan vicdanım karşımda geçip 'hani böyle olmayacaktı?' Diyerek benden hesap sormaz mıydı?

Artık ne yapacaktım?

Bölüm Hakkında ki yorumlarınızı sabırsızlıkla bekliyorum. Seviliyorsunuz ♥

Psikopatlar ÇetesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin