Cumartesi sabahına kucağımda uyuyan bir adet Yuta ile akşamdan kalma bir şekilde uyanmıştım. Hayır, içki içmemiştik. Sadece M.A.A'in yemekleri ve tüm geceki gürültülü sohbetlerine maruz kalmıştık.
Üzerimde hala uyamaya devam eden Yuta'yı köşeye itip, ayağa kalkıp gerindim. Mutfaktan sesler geliyordu. Aşağı inince annemin kahvaltı hazırladığını gördüm. "Biz yukarıda ayılmayı bekliyoruz ama bakıyorum sen enerjiksin anne?" Bana bakıp azarlarcasına bir ifade takındı. "Abartma be eşek. Yuta ile öğlenler kadar uyuyacağına git poğaça al." Ben de diyorum konuyu nereye çekecek. Anahtar ve parayı bana gösteren anneme göz devirdim.
Kaderimi kabullenip pijamalarımla spor ayakkabımı kombin yaparak poğaça almaya gidiyordum.
Fırına girip poğaça almıştım, tam paramı ödeyecektim ki yine o sesi duydum. "İki paket büyük boy un alabilir miyim?" Kafamı hızla sesin geldiği yöne çevirdim. Bu o gamzeliydi. Unları alınca hızla dışarı çıkmıştı. Ne yaptığımın farkında olmadan ben de hızla parayı ödeyip poğaçalarla onun yanına koştum.
"Hey, yardım ister misin? Ağır görünüyor." Kafasını hafifçe bana doğru çevirdi. Beni görünce gülümsedi. "Hayır, sağ ol. Taşıyabilirim bence, ha?" bunu der demez un paketlerinden biri elinden kaydı. Hızlıca paketi düşmeden tuttum. "Yardım edebilirim bence, ha?" onun taklidini yapmıştım. Şaşkınca gülümsemişti. "Tamam o zaman, pastaneye kadar yardım edersen sevinirim." kafamla onu onaylayıp, takip ettim.
Heyecanlanmıştım ve un paketini düşürürüm diye korkuyordum. O ise pastaneye gidene kadar benimle konuşmak yerine arada gülümsüyordu. Bana bakmasa bile yanağında oluşan gamzeden bunu anlayabiliyordum.
Pastaneye gelince kasanın arkasındaki kapıdan yıllardır mutfak olduğunu düşündüğüm yere girdi. Elimdeki unla onu takip edip, onun gibi unu tezgaha bıraktım. "Yardımların için teşekkür ederim." Başımı hafifçe "ne demek" dercesine eğip arkamı dönüp gidiyordum. Ben malım ya cümle kurmayı unutmuştum, insan hiç mi tepki vermezdi?
Ama sanırım mal olmamın bugünlük kurtarıcısı gamzeliydi. Koluma hafifçe dokunduğunu hissettim. Ona doğru döndüm. "Şey, ben Jaehyun. Senin ismin nedir acaba?" Vay be, nazik. Kaskatı kesilmemişim gibi davranmaya çalışarak cevapladım. "Doyoung." Gene o içine bal döküp şapur şupur yalanası gamzesini göstererek gülümsemişti.
"Bilerek yapıyorsun dimi?" Kendime engel olamayıp sormuştum. Suratıma sorarcasına bakıyordu. Tabii ki ona "O sevilesi gamzeni çıkarmak için bilerek gülümsemenden bahsediyorum." Diyecek kadar aptal değildim. "Eee...Benim poğaçaları götürmem lazım. Yuta acıkmıştır. Hadi ben kaçtım." Deyip seri adımlarla mutfaktan çıkmıştım. Arkamdan "Ben de tanıştığıma memnun oldum Doyoung!" Deyip güldüğünü duydum.
ne yapıyorum bir fikrim yok jcbhdbfhbdch
DoJae ile kalın~