"Ya Doyoung! Bak Doyoung dedim, çok ciddiyim yani. Git ve şu Ten ile konuş. Johnny'yi affetsin. Bana ağlıyorlar sonra." Yutaların oturma odasına oturmuş Johnny&Ten ikilisinin sorunlarını çözmek için kafa patlatıyorduk ve evet barışmıştık.
"Ben ne yapabilirim Yuyu Tata? Johnny de onu kıskandırmak için elin kızıyla takılmasaymış. Hak etmiş." L koltukta ayağımın dibinde yatan Yuta'dan bir iç çekiş duyuldu. "Tabii bar kenarlarında kavga edip öpüşerek sorunlarını çözmeleri daha mantıklı olur değil mi Minnak Rabbit'im?"
Ona anlatandaydı kabahat. Kafasının yanındaki ayağımı ağzına sokmaya çalışıyordum. "Sap olduğun için kıskandığını söyle de kurtulalım." Öğürerek ayağımı itti. "Senin vıcık vıcık ilişkini kıskanacağıma Ten'in kız triplerini çekerim beh! Ayrıca senin ilişkin demişken..." Doğrulup bana baktı. "...sizin buluşmanıza on dakika kalmadı mı Dons?" Saate baktığımda telaş ettim.
"Hassiktir geç kalıyorum!" Hemen gitmek üzere ayaklandım. Jaehyun ile buluşacaktık ve Yuta ile sohbet ederken unutmuştum. Tam kapının oraya gelmişken aklıma gelenle duraksadım. "Hey sizin eve gelirken montumu getirmemiştim. Ödünç mont verir misin?" Sitem ederek kapının oradan montunu bana fırlattı. Ben hızla giyinip evden çıkarken arkamdan seslendi. "Dikkat et ve götü kolla DongDong!"
***
Pastaneye girdiğimde, ortamın ısınmasıyla montun önünü açtım. Aralık ayına girmiştik ve dışarıda donuyordum. Pastanenin içinde göz gezdirdiğimde Jaehyun'un oturan müşterilerle ilgilendiğini gördüm. Onlara siparişlerini verip arkasına döndü. Beni görünce kocaman gülümsemişti. "Doyoung!"
Ben de ona gülümsedim. "Fazla meşgul gibisiniz Jaehyun Bey?" Elindeki tepsiyi ve önlüğünün cebindeki sipariş defterini kenara bıraktı. "Meşgul olmamı boş ver de benimle bir mutfağa gelsene sevgilim." Gülümseyip onu takip ettim. Sevgilim demişti. O ve ben baya baya sevgiliydik. Sırıtmam daha da büyüyordu. Beni mutfağa sürüklemeye başladı.
Mutfağa girince beni bir süzdü. "Bu senin montun değil dimi?" Onu onayladım. "Yuta'nın montu bu. Niye sordun?" Yanıma gelip kafasını boyun girintime yaklaştırdı. Bir anda dona kalmıştım. Ani hareket etmemeliydi. Geri çekilirken konuştu."Sen gibi kokmuyor zaten." Gülümsememin gözlerime yayıldığına emindim. "Ben nasıl kokuyorum ki?" O da bana gülümsedi. "Gözlerini bir süre kapatırsan sana kokunun neye benzediğini gösterebilirim." Dediğiyle heyecanlanmıştım.
Kafamla onu onaylayıp hızla gözlerimi kapadım. Bir kaç dolap açma kapama sesi duyduktan bir müddet sonra kendi sesini duydum. "Gözlerini açabilirsin." Gözlerimi açtığımda gördüğüm şeyle gözlerim daha çok açılmıştı. Bu çikolatalı pastaydı!
"Oha! Bu...SEN CİDDİ MİSİN JAEHYUN-AH?!" Heyecandan ne yapacağımı bilemeyip, yerimde tepinerek bağırıyordum. Çikolatalı pasta yapmıştı! Bana kahkaha attı. "Çikolata gibi koktuğunu biliyor muydun?" Kafamı iki yana salladım. Kocaman gülümsememle kalkıp kollarımı boynuna sardım. Kokusunu içime çektim.
"Çilek gibi koktuğunu biliyor muydun?" O da kollarını belime sardı. Boynuma doğru gülümsediğini hissettim. "Kokum hoşuna gidiyor mu?" Sorusuyla ondan ayrıldım. Tam gözlerinin içine baktım. "Kokunu o kadar seviyorum ki, sonsuza kadar çikolatalı pastayı unutup çilekli pasta yiyebilirim."
O mükemmel gamzesini bana sergiledi. "Ama önce pastamı bir dene. Bugüne yetiştireceğim diye götüm çıktı."
Bana uzattığı çatalı alıp sandalyeye oturdum, önümdeki dilimi hızla çatalladım. Ağzıma gelen tadla bayılacağımı sandım. Her zaman en mükemmel lezetti tutturmayı nasıl başarıyordu. İkinci dilim için kendimi zar zor engelleyip bana beklenti ile bakan sevgilime döndüm. "Seni kendime aldığım için çok şanslıyım be. Elinin lezzeti çok harika."
Sırıtıp bana baktı. "Dolaylı yoldan bir evlenme teklifi mi ettin?" Yaklaşmaya başladı. Yutkundum. Her zaman beni heyecanlandırmayı başarıyordu. "Eğer ettiysem cevabın ne olurdu?" Güzelce gülümseyip dibimde bitti. Oturduğum sandalyeye eğilmiş, beni pastanın olduğu masa ile arasına almıştı.
Bir anda dudağımda hissettiğim soğuk şeyle donakalmıştım. Krema... Gene krema sürmüştü.
"Senin için cevabım her zaman olumlu olur Doyoung hyung." Hyung dediği için kızamama vakit tanımadan beni öpmüştü. Dudaklarımdaki kremayı emip. Alt dudağımda oyalanmaya devam etmişti. Ben de hızla kendime gelip ellerimi göğsüne koymuş ona karşılık verdim. Elimin altında hissettiğim hızlı kalp atışlarıyla, dudaklarının altından gülümsedim.
Dudaklarımızı ayırdığımızda hala birbirimize yakın duruyorduk.
"Tadı güzelmiş." Deyip gülümsemişti.
Ben de gülümsemesine karşılık verdim. "Bence de. Bilirsin, ben en çok çikolatalı pastayı severim.""Ben de seni Doyoung."
Jaehyun tekrardan dudaklarıma yaklaşmaya başladı. Dudaklarımızın arasında, onun hızlı kalp atışlarını dudağında hissedebileceğim kadar az bir mesafe kalmışken, bu mükemmel anımızı bozan bir "Fazlalık" olmazsa olmazdı.
"ÇOCUKLAR! BİR ÇOCUKLA TANIŞTI- Doyoung'un Sünger Bob'lu iç çamaşırı aşkına! Ne yapıyorsunuz?!"
Bu finaldi falan :(
Umarım bu hikaye sizi biraz olsun mutlu etmiştir. Beni hiç tatmin etmese de...Ve veeee veeee Doyoung ve Gamzeli Yâri Pastacı Jaehyun'u son görüşünüz olmayabülü :')
Sizi sebiyorum