Jaehyun dükkanı saat altıda kapatacağını söyleyince onu bekleme kararı almıştım. İş çıkış saatiydi ve herkes akşam yemeğinden sonrası için tatlı almaya pastaneye geliyordu. Jaehyun'u izlemek bana fazla cazip gelince bende bir masada oturmuş tezgah arkasında kurabiye paketleyen Jaehyun'a bakıyordum.
Tüm müşterilere o içten gülümsemesini verip, gamzesini çıkarıyordu. Çok tatlı ve nazikti. Bayan Jung'ın yeğeni olduğunu belli ediyordu. Bayan Jung her Kore Çocuk Bayram'ında bize kurabiye dağıtırdı. O da çok nazikti.
Jaehyun işini bitirip, mutfağı düzenleyince beraber dükkanı kilitlemiştik. "Ah sanırım 'hyung'un olarak seni eve bırakmalıyım." Şaşırmış ama gülümsemişti. "Madem çok ısrar ettin, neden olmasın?" Şimdi de beni taklit ediyordu. Yürümeye başladık. "Bayan Jung ile mi oturuyorsunuz?" Beni onayladı.
" Biraz rahatsızdı ama şu an daha iyi, her an dükkanı ona teslim edebilirim." deyip gülümsemişti ama bu onun pastasını bir daha yiyemeyeceğim anlamına gelmiyor muydu? Suratım düşmüştü.
Bir kasım akşamında sessizce sokağın ilerisindeki Bayan Jung'ın evine doğru yürüyorduk. Kış yaklaştığı için hava epey serinlemişti.
Biraz daha ilerleyince eve varmıştık. Kapı eşiğinde durmuş birbirimize bakıyorduk. "Niye suratın düştü?" Bakışlarımı gözlerine çıkardım. "'Yok bir şey.' deyip konuyu kapatacak bir tip değilim. O yüzden, tüm dürüstlüğümle söylemek gerekirse; pastaneyi Bayan Jung'a teslim edince bir daha pastanı yiyemeyeceğim aklıma gelince üzüldüm." Küçük bir kahkaha patlatmıştı. Kaşlarım çatık bir şekilde ona bakıyordum. Hızlıca hırkasını çıkarıp benim üstüme koydu. Çatık olan kaşlarıma bakıp o da sahte bir sinirle kaşlarını çattı.
"Sen istediğin her zaman sana pasta yapabilirim Doyoung hyung. Şimdi hava daha da soğumadan eve git. Yarın okul çıkışı hırkamı teslim etme bahanesiyle pastaneye gelmeni, bekliyor olacağım." Üstüne bir de göz kırpmıştı ve ben ikinci kez duygu karmaşası yaşıyordum. Harbi kalbim daha önce hiç bu kadar hızlı atmış mıydı acaba? "P-peki, Jaehyun-ah. Yarın görüşürüz." Kekelemiştim bir de. Yuta'nın kollarına gidip rezilliğime ağlamak için hızlıca sokağı terk ettim.
***
Sabahın köründe sevgili(!) sınıf arkadaşlarımın gürültüsünü çekmek bana hiç iyi gelmiyordu. Okul çıkışı Jaehyun'a vermek için yanıma aldığım hırkayı sıraya koyup, kafamı ona bastırarak uyumayı denedim. Yeni fark etmiştim, çilek kokuyordu.
"Eğer biraz daha o gamzelinin hırkasıyla bütünleşirsen kusacağım." Ve ben tabii ki olan biteni Yuta'ya anlatmıştım. İlk anlattığımda benim kadar heyecanlansa da şu an "Vıcık vıcık ilişki" olarak değerlendirmeye başlamıştı. Hırkayı çantama koyup ona kötü kötü bakıyordum. "Okul çıkışı ben de seninle pastaneye geleceğim Minnak Rabbit'im, yapacak işim yok." Ona itiraz etmeyi düşünmüştüm ama dün Jaehyun'la yaşadığımız flört anlarından sonra kendime güvenemeyip Yuta'yı kabul etmiştim.
Sıkıcı biyoloji hocamızın dersiyle başlayan bir günü daha devirmeyi umuyordum. Derste neredeyse uyuyakalacaktım ki arka sıramızda oturan Johnny beni dürtmüştü. "Hey Dons ve Yuta, aklıma gelmişken söyleyeyim. Güney Lisesi ile olan kavga çarşamba günü olacakmış, geleceksiniz değil mi? Yan sınıflar size güveniyor." Ah bir de bu eksikti.
Her yıl kavga ettiğimiz için bu alışıldık olmuştu. Ama geçen seneki gibi Yuta ile ağlayarak birbirimize pansuman yapacak değildik. Bu sene kararlıydık.
"Orada olacağız John."
***
Okul çıkışı nihayet pastanenin önüne gelmiştik. Yuta gene o gözlerini kocaman yapmış benim suratımı inceliyordu. "Öyle bakınca sadece komik oluyorsun Yuta. Kes şunu." Ciddi ifade takınamamanın başarısızlığıyla bakışlarını benden çekişmişti.
Pastaneye girdiğimizde tezgahın arkasındaki gülümseyen bir Jaehyun bekliyordum elbette. Ama tombiş yanakları ve Jaehyun'un ona çektiğini ispat eden gülümsemesiyle Bayan Jung beklenmedikti. "Oh JungJung Bayan Jung! Sonunda dükkanda sizi görebildik!" Yuta hızla Bayan Jung'ın yanına gitmiş ve ona kocaman bir gülümseme vermişti. Bizi küçüklüğümden beri tanıyıp, seven Bayan Jung ise hemen Yuta ile samimi bir sohbete dalmıştı.
Ben de mümkün olduğunca gülümsemiştim çünkü her ne kadar Jaehyun bana söz vermiş olsa da onu bu kadar erken göremeyeceğimi tahmin etmemiştim.
"Bayan Jung sizi görmek cidden çok güzel, kendinizi özlettiniz. Umarım sağlıklısınızdır." Kocaman gülümsemişti. "Ben de sizi özledim Doyoung ve domuz gibiyim." Olmayan pazularını sıkmıştı. Onun bu haline gülmüştük. Her zaman böyle samimiydi. "Acaba yeğeninizin nerede olduğunu biliyor musunuz? Hırkası bende kalmıştı ve onu vermem gerekiyor."
Küçük bir kahkaha atıp, imalı bir şekilde bakmıştı. "Ah bu zamane gençleri flörtleşmekten vakit bulamıyor ki. Bizim Jaehyun şu an kız arkadaşıyla Doyoung-ah. İstersen senin yerine hırkasını verebilirim."
Sanırım kalbim çıt olmuştu.
Bir gün sonra bayram nedeni ile şehir dışına gideceğim ama elimde olabildiğince bölüm var nxjdbjddbjdbej
Bölümleri çoktan yazdığım için o ortamda değiştirebilme gibi bir şansım olmayabilir, kötü yazmış olursam özür dilerim TT.
Şimdiden iyi bayramlar~