Bölüm 2

84 7 2
                                    

  Bu günde aynı rüyayı gördüm. İlk başta tuhaf olduğunu düşünüyordum ama şimdi içimde bir korku var. Bazen oturup bu rüya hakkında kendimce yorumlar yapıyorum.

Acaba izlediğim bir filmden mi etkilendim?

Ya da hayal gücümün bir ürünü mü?

Peki ya bir işaret, bir......bir uyarı olabilir mi?

Bu son düşünceme sesli bir kahkaha attım. Oturma salonumuzda ki tekli koltuktan kalkıp mutfağa doğru ilerledim. Annem mutfakta yemek yapıyordu.

Sessizce annemin yanına gittim ve arkasından sarıldım. Hafif irkilerek bana döndü. "Kızım yüreğime indiriyordun, öyle sessizce yaklaşılır mı?" Kıkırdadım ve hafif bir tebessümle "Anne beni bilmiyormuş gibi konuşma,şimdiden prova yapıyorum işte, sessiz olmaya alışmam lazım ."

  " Ne zaman şu şakalarından vazgeçiceksin?" Abartılı bir şekilde göz devirdim ve annemin onaylamayan bakışları eşliğinde mutfaktan çıkıp hemen yanında bulunan oturma odamıza geçtim. Hayır yani rütbeli bir asker olmak istiyorsam bunun neresi kötü?

  Derslerde başarılı, gelecek vadeden bir kızım. Bu sebepten de ailem doktor, savcı veya mimar gibi bir meslek sahibi olmamı istiyorlar. Fakat benim hayalim hep üst rütbeli bir asker olmaktı. Düşüncesi bile cezbedici....... Sayın general Ezgi Kılıç.....

  Ben hayallere dalmış giderken kulaklarımı dolduran zil beni bu güzel düşten uyandırdı. Koşarak kapıya gittim. Kapı deliğinden baktığımda gelenin babam olduğunu anladım. Kapıyı açtım ve babamın elindeki mutfak ürünlerini taşımasına yardımcı oldum. Evet benim ailem de bu şekilde. Annem Mehtap Kılıç, babam Suat Kılıç ve ben. Genellikle evde bu tayfa vardır ama sık sık anneannem ve babaannem bizi ziyarete gelir.

  Anneannem Nesibe Kılıç, neden Kılıç diye dediğinizi duyar gibiyim. Çok basit, sadece bir tesadüf. Annem aslında bu konuda çok şanslı, soyadı hiç değişmedi. Vee babaannem Aliye Kılıç.

  Babamın aldıklarını yerleştirdikten sonra anneme kahvaltıda yardım etmeye başladım. Havalar soğumaya başladığı için sandalyenin üzerinde duran hırkayı full siyah olan kapüşonlu pijama takımımın üstüne giydim. Kasımın sonlarına yaklaşıyoruz ve kış sert geçicek gibi duruyor. Oysaki  İzmir o kadar sert kış geçirmeyen bir yer.

  Kahvaltı sofrasını hazırladıktan sonra babamı çağırmak için oturma odasına gittim. Babamın evde olduğuna bakmayın kendisi çocuk doktorudur ama haftasonu olduğundan evde birlikle kahvaltı yapıyoruz. Oturma odasına geldiğimde babama seslendim "Baba kahvaltı hazır hadi sofraya geçelim." Babam izlediği haberi kapattı ve ayaklandı. "Tamam kızım geliyorum."

  Hep birlikte bir pazar kahvaltısı yaptık. Babam sofrada hastalarıyla yaşadığı komik olayları anlatmaya , annem komşularımız hakkındaki gelişmeleri , ben ise okulda yaşadığım şeyleri anlatmaya başladım. Her zamanki gibi şen kahkahalarla dolu bir kahvaltı sofrasıydı.

  Günün ilerleyen saatlerinde, saat 2:30 gibi, balkona çıktık. "Şimdi birde kızımın elinden bir çay içmek vardı ." dedi babam. Bunun üzerine gülümseyerek mutfağa çay doldurmaya gittim. Çay bardaklarını ve altlıklarını çıkarıp çayları da koyduktan sonra bir tepsi yardımıyla balkona taşıdım. Elimde çaylarla beni gördüğünde babam "Tamam işte şimdi keyfim daha bir yerine geldi."dedi. Anneme ve babama çaylarını verip yerime oturdum. " Eee kızım geçen bir sunum diyordun noldu ona?" dedi annem. Gökyüzüne kaldırdığım kafamı annemin sorusuyla ona doğru çevirdim ." Melis hoca rahatsızlandığı için sunum bu haftaya kaldı."

  Annem anladım diyen bakışlarla kafasını yavaşca aşağı yukarı salladı.
"Sınav için sitresli misin?"
"Hayır baba yapabileceğimden eminim." Babam bana sanki Nobel ödülü kazanmışım gibi gururla baktı. "Aferin benim akıllı kızıma."

  Ailemin gurur duyduğu bir evlat olmak gerçekten çok hoşuma gidiyor. Umarım bir ömür boyu gurur duyacakları işler yaparım.

  Biz konuşmaya dalmış giderken birden telefonum çaldı. Arayanın Esra olduğunu anladığım da
"Anne Esra arıyor ben odama gidiyorum."
"Hayırdır kızım?"
"Öylesine arıyordur." Tam ayaklanmış merdivenlerin başına gelmişken,
"Tamam selamımı söyle!", diye bağırdı arkamdan.
"Söylerim."

  Odama girdim ve kapıyı ardımdan kapattım. Beyaz yorgan takımımın örtülü olduğu yatağımın üstüne oturdum ve aramayı cevapladım. Telefonu açar açmaz Esra'nın sesi doldu kulaklarıma .
"Ezgiiiiiiiiii ! Bil bakalım neler oldu?"
" Neler oldu Esra ? Söyle bakalım da acaba benim kulak zarımdan daha mı kıymetliydi anlayalım bakalım."
En kuvvetlisinden bir kahkaha attı. Bende o sırada şirin mahallemize bakan camımın önüne geçtim, sırtımın sağ kısmını duvara yaslayıp yan bir şekilde pencereden dışarıya baktım. Esra'nın kahkahasıyla yüzümde bir gülümseme belirdi. Ardından hızla konuşmaya tekrar daldı.
" İnan bana şok olu- "
Lafını tamamlamasına kalmadan gökyüzünde kocaman bir ışık patlaması oldu. Ancak ne bir ses ne de bir sarsıntı vardı. Sadece gözünün önündekini bile göremeyeceğiniz kadar kuvvetli bir ışık yaklaşık bir dakika boyunca her yeri bembeyaz yaptı...... ardından hiç var olmamış gibi kayboldu. Olayın şokuyla çevreden gelen çığlık seslerini yeni fark edebildim.  O an sanki beynimin içine işleyen tiz bir ses tüm duyularımı yok etti. Bütün çığlıklar son bulmuş sanki sadece o ses vardı.

  Öyle bir sesti ki ne annem ile babamın bana seslenişlerini ne de kapıyı açıp bana dehşetle baktıklarını fark edebildim. Tek bildiğim o sesin bana verdiği acı ve sonrasının uçsuz bucaksız karanlıkla son bulduğuydu.  

 
 
Bölüm Sonu

İlk bölüm hayırlı olsun....
Uzun uzadıya bir şey yazmayacağım sadece okurken aralarda yazdığım şeylere dikkat edin. Kitabın başında yazdığım  bir cümle size daha sonra neler olabileceği hakkında bilgiler veriyor olabilir ;) Minik spoiler vermeyi seviyorum.


 

DÜNYANIN 10 GÖZÜ - ALFA -Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin