"Okula hoşgeldin Sung..."
Müdürün odasından çıkar çıkmaz çocukların kızgın bakışlarına maruz kaldım.Sesimi çıkarmadan ileride konuklar için olan oturma yerine oturdum.Orasını konuklar dışında herkes kullanırdı.Hâlâ konuşmaya başlamadan
"Evet bir açıklaman var mı?"dedi Win-ki.
"Evet var.Biraz sabredin."dedim.
Kafamı onlara doğru götürüp
"Sizce benim o gösteriş budalasından özür dileyecekmiş gibi bir halim var mı?"dedim.
Yüzlerindeki ani değişim beni güldürtmüştü.Beni gayet iyi anladıkları için sadece kulaklarına birkaç birşey fısıldadım.Sonra ayağa kalkıp
"Hadi arkadaşımızdan özür dileyelim"dedim.
Kahkahalarımız koridorda yankılanırken iki yanımı alan Win-ki ve Soung ile aklımızdaki şeytani planımızı düşünüyorduk.
Bu oyunu sen başlattın.Ama kuralları ben yazıyordum. Üzgünüm Sung düşman olmak için yanlış kişiyi seçmiştin.
Az sonra ilerde sınıf görünürken
"Ne yapıcağınızı biliyorsunuz beyler"dedim.
Onlar sınıfa girerken bende kapıda Sung'u bekliyordum.
Win-ki ve Soung işlerini halledene kadar onu oyalıyacaktım.
Biraz bekledikten sonra cebimdeki kırık telefonu çıkardım.Derin bir iç çektim.Artık kullanılması imkansızdı.Ben hâlâ telefona bakarken o itici ses kulaklarımı ısırdı.
"Üzgünüm küçük telefonuna zarar gelsin istemezdim.Ama özür diledikten sonra tüm zararını karşılarım"dedi.
Sakin ol Soo-yun sakin.Onu oyalaman lazım.Birkaç dakika sadece katlanmalısın.
"Senden hiçbirşey istemiyorum"dedim.
Gayet normal ve sakin bir ses ile.
"Sen bilirsin.Şimdi izin verirsen sınıfa gidip almam gereken bir özür borcum var"dedi.
Tam giderken kolundan tuttum.
Ne neden tuttum ki şimdi kolunu?
Gitmesine izin verme sakın birşey söyle hadi!
"Telefonum aslında onu...
Aslında şey....
Yeni bir telefon iyi olabilir"dedim.
Gerçekten mi? Bu mu bu kadar düşünmenin sonucu bu muydu?
Kendimi şu an yere vurmak istiyordum.Neden böyle aptalca konuştum ki? Onun telefonuna kalmamıştım.Biraz beni süzdükten sonra
"Senin gibi küçük olur muhtemelen"dedi.
Anlamayarak kaşlarımı çattım.
"Telefonun yani senin gibi küçük olur. Merak etme"dedi.
Kahkahalar eşliğinde sınıfa girdi. Kahkahası çok etkileyiciydi. Malesef bu onu birazdan yaşayacaklarından kurtaramazdı. Sınıfa girip biraz sınıfı süzdükten sonra gözüne bir yer kestirip oturdu.Sıramın yanındaki sıraya oturdu.Bilerek yaptığına emindim.Hiç pot kırmadan Win-ki'nin yanına en arkadaki sırama oturdum.Bu planın bir parçasıydı.
Win-ki ve Soung ile normal bir muhabbet açıp beklemeye koyulduk.Kahkahalarımız sınıfta
yankılandıkça sabrının taştığına emindim.Ani bir tabure sesi ile herkes aynı yöne döndü.İşte beklediğim hamle buydu.Sanki çok şaşırmışım gibi davranıp gözlerimi kocaman açtım. Sırasından çıkıp bize doğru geliyordu.Win-ki ve Soung'a dönüp
"Eğlence başlıyor"dedim.
Kafamı çevirdiğimde sıranın hemen yanında çoktan dikilmişti.
Kollarını göğsünde birbirine bağlayıp
"Evet Soo-yun bir özür bekliyorum"dedi.
İşte böyle ağa düşmüştü.Sanki çok çaresizmiş gibi bir tavır takınıp ayağa kalktım.
"Ah evet Sung haklısın. Unutmuşum"dedim.
Ben tam ağzımı açarken
"Bekle tüm sınıfın önünde özür dileyecektin unuttun mu?"dedi.
Beni kolumdan çekiştirirken Win-ki ve Soung müdahale için atılırken elim ile durun işareti yaptım.Bir adım geride herkes bizi izliyordu.Beni tahtanın önüne getirip adeta işi şova çeviriyordu.
Tüm sınıftan tek bir ses bile çıkmıyordu.O ise ukala tavrını çoktan takınıp özürünü almaya hazırdı.Kocaman yutkunup
"İşte tüm sınıfın önündeyiz. Senden özür dileyeceğim.Ama bir sanuye bekle"dedim.
Anlamadığı için kaşları havalanmıştı.Tenefüs olduğu için sınıfta 9-10 kiş vardı.Kafam ile onaylar şekilde hareket yaptığımda Sung sadece hayretle olan biteni anlamaya çalışıyordu.
Herkes aynı anda elini kulaklarına götürüp kulaklarını tıkadığında Sung'un ağzı sinek giricek kadar açılmıştı.Benim yüzümde kocaman bir gülümseme oluştuğunda onun yüzünde ise tarif edilemez bir öfke vardı.
Sesimi kontrol edip
"Evet Sung nerde kalmıştık.Ah evet tüm sınıfın önünde tabiki. Seni kıramazdım.İşte tüm sınıf ve işte özürüm.Sung senden özür dilerim"dedim.
Herkes elleri kulaklarında boş boş bakıyordu. Muhtemel kimse birşey duymuyordu.Sung'un sinirden sıktığı dişleri yüzündeki gerginlikten belliydi.Biraz daha yaklaşıp parmak ucuma çıktım.
Artık yüzlerimiz tam olarak birbirine baktığında gözlerinin bal rengi olduğunu fark ettim. Sonra söze girdim.
"Senin şartın neydi? Tüm sınıfın önünde öyle değilmi? İşe tüm sınıf ve işte özürün"dedim.
Sonrada Win-ki ve Soung'a hareket yapıp yanından geçip gittim.Eminim şu an o egosu aşırı aşağılanmıştır.Merdicenlerden inerken Win-ki ve Soung durmadan konuşuyorlardı.
"Soo-yun ben bile korktum. Yüzündeki ifade çok komikti."dedi Soung.
Ardından Win-ki ağzı kulaklarında
"Ömrümde gördüğüm en iyi yanıltmacaydı"dedi.
Ben ise sadece intikamın verdiği rahatlama ile susmuştum.Ama içimde biryerlerde bir huzursuzluk vardu.Bu hisden nefret ettim.Yanından geçip geldiğimden beri içimde bu his belirmişti.Pışmanlık mıydı? Ah! hayır saçmalama Soo-yun. Peki neydi bu his çözmek çok zordu. Şimdi sevinçden havalara uçmalıydım.Ama tek yaptığım çocukların konuşmalarını dinleyip susmaktı.Saat öğle yemeğine geliyordu.Biz bahçede bir oturakta oturuyorduk.Birazdan yemeğe giderdik herhalde. Genellikle okulda "muhteşem üçlü"diye anılırdık.Ve bu muhteşem üçlü hep en son öğle yemeğini yerdi.Bu yüzden biraz daha oturabilirdik.
Aramızdaki sessizliği Soung bozdu.
"Ben çok acıktım.Hadi yemeğe gidelim"dedi.
Bende onaylar gibi kafamı salladım.Win-ki'de itiraz etmeden ayağa kalktı.Birlikte giderken aklıma çantam gelmişti.Öğleden sonra spor dersi vardı.Spor kıyafetlerim içindeydi. Ve direk spor salonun gidicektik.
"Ben sınıfa çıkıyorum.Çantamı unutmuşum.Alıp geri dönerim"dedim.
İkisi yanımdan uzaklaşırken bende sınıfın yolunu tuttum. Merdivenleri çıkıp sınıfın önüne geldim.Öğle arası olduğu için boş olmalıydı.Hemen kapıyı açıp içeri girdim.Keşke girmeseydim.Karşı sınıftan Voo ve onu yardakçıları vardı.Bu çocuk beni her fırsatta rahatsız ediyordu.Ve artık tacize doğru gittiğini hissediyordum. Win-ki ve Soung yanımda olmadığı için içimi küçük bir korku kaplamıştı.Hemen hızlıca sırama doğru gittim.Çantamı koluma takıp kapıya doğru ilerledim.Başımı bile kaldırmadan ilerledim.Elimi kapını koluna atarken elimi kavrayan tenin sahibine doğru tereddütle başımı çevirdim.Voo beni iğrenç bakışlar ile süzerken elimi geri çekmeye yeltenirken elimi daha sıkı kavradı.Elimi büyük bir kuvvet ile kurtarmaya çalışırken
"Soo-yun çok güzelsin"dedi.
Şu an birinin sınıfa girmesini o kadar isterdim ki.Yüzünü yüzüme yaklaştırırken kafamı eğdim.Üstüme gelirken yavaş yavaş tahtaya doğru gidip tahtaya çarptım.Tahta ve onun arasında sıkıştığımda gözlerim dolmaya başladı.Böyle anlarda hiç konuşmazdım.Küçükken yabancı biri tarafından tacize uğramıştım.Ama çok gecemden yapan kişi cezasını çekmişti.O günden beri böyle anlarda ruhum bedenimi terk ederdi.Bileğimi iyice sıkıp kendine çektiğinde tamamen gözlerim kapalı yüzümü çevirdim.
Beni bırak bile diyemedim.Sıkılan bileğimin aniden boşluğa düşmesi ile gözlerim açıldı.Voo kapıya doğru bakıyordu.Kapıya doğru döndüğümde kapıda Sung vardı.
Onu görüceğime hiç sevinmemiştim.Islak gözlerim ile ona bakarken bana yardım etmeden çıkıp gitseydi onu anlardım.Çaresiz bakışlarım ile ona bakıyordum.Yavaş yavaş içeri girerken Voo'da ona doğru ilerledi.
"Kimsin sen defol burdan!"dedi Voo.
Sung hâlâ ona doğru ilerlerken Voo ani bir hareket ile yeniden bileğime yapıştı.Beni arkasına alırken bileğimin acısı beni daha fazla ağlatıyordu.Burun buruna geldiklerinde birbirlerine ölümcül bakışlar atıyoralrdı.Gerçekten benim için bunu yapıcak mı?
Sung'un erkeksi sesi sınıfta yankılandı.
"Bırak kızı!"dedi.
Bu sahne tıpkı dizilerdeki gibiydi.
Şidmi Voo'nun karşı çıkması gerekti.
"Sen kimsin? Defol burdan!"dedi.
"Son kez söylüyorum.Bırak kızı!"dedi Sung.
Hâlâ hiçbir şey demeyen Voo oldukça kararlıydı.Sung burda üçünün arasında sıkışmıştı.En ufaz bir sürtüşme daha büyük bir kavgayı başlatıcakdı.
Sung cebinden telefonu çıkarırken herkes şaşkınlık ile ona bakıyordu.Aman ne güzel! Telefon ile mi kurtarıcaktı.Zeki kurtarıcı!
Telefonda bir kaç tuşa basıp kulağına götürdü.Polisi falan aramış olabilirdi.Zaten bu şapşalın beni dövüşerek kurtarması imkansızdı.
"Alo! İyoun bey efendim.Lütfen 12-F sınıfına gelin.Burada öğrencilerden birkaçı sınıf arladaşımı sıkıştırıp rahatsız ediyor"dedi.
Daha cümlesi bitmeden Voo bileğimi bıraktı bile.Öfke ile işaret yaparak sınıftan çıktılar.Tam Sung'un yanından geçerken eğer birbirlerine değseydiler kesin alev alırlardı.Ölümcül bakışlar ile kapıya yönelip son kez bana bir bakış attıp
"Soo-yun burda bitmedi"dedi.
Ve sertçe kapıyı vurup çıktı.O kapıyı vurunca içimde korkudan oluşan bina da yerle bir oldu.
Sung ile bakışırken galiba bu sefer teşekkürü hakkettiğini düşündüm.
"B...ben"
"Şey... teşekkür ederim"dedim.
Yanından geçip giderken kolumdan tuttuğu gibi duvara yapıştırdı.Sert olmasa bile uyarıcı bir hali vardı.Eğilip gözlerini gözlerimle hizaladı.
"Bak küçük belli ki tek düşmanın ben değilim.Bu yüzden arkanı kollarsan iyi olur"dedi.
Ardından sınıftan çıkıp gitti.Bu bir tehdit mi yoksa tavsiye miydi anlamamıştım.Şimdi ona borclanmıştım.Bu dengeyi nasıl sağlıyacaktım.Terazinin kefesi sürekli değişiyordu.Ve benim dengelerimde tıpkı terazinin kefeleri gibi dengesizdi.Bu oyunda kartlarımı açmıştım.O ise sadece oyunun gidişatını izliyor gibiydi.
Sıranın ona geldiğini hissediyorum.Bu sefer şiddetli bir hesaplaşma olucaktı.Bakalım onun kartları açıldığında neler oucak? Dediğim gibi bu oyunu belirleyen acılan kartlardı...Bölüm sonu.Umarım beğenirsiniz.Vote ve yorumları bekliyorum.
Bu olaylar fırtına öncesi sessizlik mi?
Sung nasıl intikam alıcak?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Kapıyı Çalarsa
RomanceKore'nin tanınan iş adamının oğlu Sung okuduğu okulun aynı zamanda sahibidir. Yolları kötü kesişen Soo-yun ile okulda büyük bir savaş başlar.Bakalım kazanan kim olucak? Soo-yun'u kendine aşık ettirip canını yakmak isteyen Sung'un aşkın...