Selam arkadaşlar 2. bölümle karşınızdayım. :) İlk önce kapak fotoğrafı veya diğer fotoğraflarıda atmak istiyorum ama arkadaşımla iletişim kurmamız biraz zor olduğu için atamıyorum :( Kusura bakmayın.İkinci olarakta kitabı hafta da bir yayınlamayı düşünüyorum. Çünkü elimde olan bölümlerin hepsini yayınlarsam beklemek zorunda kalırsınız ve ben bunu istemiyorum. Çok konuştum :D hadi yeni bölümle iyi eğlenceler :))
Beni o devamını çok merak ettiğim rüyamdan ayıran ne alarmın çalması, ne Emine teyzenin uyanmam için geç kaldın yalanını söylemesi ne, başımdan aşağı dökülen bir sürahi suydu sadece gözlerimin resmen içini uyanmam için tırmalayan güneş ışığıydı. İsyan etmek günah biliyorum ama bu da resmen isyan etme kaynağı. Gözlerimi araladığımda karşımda o mükemmel gamzeleri gördüm ve gülümsemememi saklayamadım bende ona otuz iki diş sırıttım diycem ama daha otuz iki tane olmadıkları aklıma gelince önemsemeden gülmeye devam ettim. Tabi sarışın, mavi gözlü, kaslı, gamzeli bi sevgilim olduğunu ve bana ihtişamıyla sırıttığını düşündünüz demi siz? Ama yanıldınız. Ben karşımdaki büyük boy Bruno Mars posterine sırıtıyorum. Benim şimdiye kadar hiç sevgilim olmadı ilk öpücük olayını hiç yasamadım ve bu tur şeyler bana saçma geliyor. Kabul, çünkü daha çok gencim ve bu yaşta böyle şeylere gerek olmadığını düşünüyorum ben. Belki geri kafalı filan diceksiniz ama ben büyüyünce yani hayatimin aşkıyla karşılaşınca tüm benliğimle onun olmak istiyorum. Tüm ilklerimi onunla yaşamak istiyorum. Yataktan kalktım ve saate baktım tam zamanında alarm çalmasına tam 1 dakika var. Genelde insanlar için basit ama benim için her zaman mantıksız olan olayı şimdi gerçekleştireceğim merak ettiniz demi?
Ben yaz kış üşüdüğümü bahane etsem de aslında tamamiyle eringeçliğimden kaynaklanan bir şey. Yani sabahın köründe duş almak çok zor. Bence çok canice ama dün gece Sercan ve Setenay yüzünden çok geç yattığım için bu işkenceyi şimdi çekmek zorundayım. Duşumu alıp saclarımı kuruttum ve dolabın karşısına geçip sade turkuaz dizimin bir karış üzerinde biten elbisemi giydim. Üzerine de koyu renk belimin yarısına kadar gelen kot montumu giydim. Kollarını dirseklerimin biraz altına kadar kıvırdım ve farklı renklerde olan cıvıl cıvıl bilekliklerimi taktım, üzerinde mavi turkuaz lacivert renklerini bulunduran küçük çantamı da aldım ve tabi ki son olarak komodinin üzerinde duran halhalımı sağ ayak bileğime geçirdim. Merdivenlerden aşağı koşarak indim ve "Günaydın " diye resmen cırladım. Mehmet Bey ve Emine teyzede bana günaydın dediler ve masaya oturdum. Harpten cıkmışçasına kahvaltı yapmaya başladığım sırada Setenay da aşağıya indi ve " Günaydın gençlik " diye oda cırladı.
İkiz olduğumuzu her yerde belli ediyoruz zaten. Setenay da bugün benim gibi elbise tercih etmişti. Beyaz üzerinde pembe, mor, lila, turkuaz minik çiçekleri olan diz kapağının bir karış üzerinde biten bir elbiseydi. Saçlarını maşa ile şekillendirmişti, açık renk kot montunu dirseklerinin hemen altına kadar kıvırmıştı. Ve küçük pembe bir çantayla ve pembe babetlerle gayet şık olmuştu. Ve tabi sağ ayak bileğindeki halhalı da unutmayalım. Kahvaltımızı yaptık. Ve okula gitmeden Mehmet Beyden yani dedemden ama ben ona Mehmet Bey diyorum bir iki nasihat dinledik ve kapıya çıktık.
Kapının önünde dikilen Sercan’ı fark ettim ve " Sevgilim ne arıyorsun burada? "dedim. Benim yüzüme sulu bi öpücük bıraktı ve aynı işlemi Setenay’a da yaptı. " Ne yani Sevgililerimi yeni okullarının ilk gününde okula ben götüremeyecek miyim? " dedi ve bir elini benim omzuma diğer elini de Setenay’ın omzuna koydu "Setenay sevgilim bugün çok güzel olmuşsun " dedi ben suratımı astım ve elini omzumdan ittirip hızla yürümeye başladım. Ne yaptığımı hemen anladı ve arkadan belime sarıldı adim atamama izin vermeden beni kendine doğru cevirdi ve " sevgilim sende çok güzelsin ama benim sevgilime kıskanmak hiç yakışmıyor "dedi ve yüzüme sanki incinecekmişim gibi narin bir öpücük kondurdu. Ama ben biraz daha burnunun sürtmesini istediğim için hızla kollarının arasından ayrıldım ve Mehmet Beyin bizim için hazırlattığı aracın olduğu yere doğru hızla yürüdüm. Sercan arkamdan seslense de ona aldırış etmeden şoför koltuğunun yanına oturdum. Setenay ve Sercan da arkaya kurulunca şoför okula doğru sürmeye başladı. Kulaklığımı taktım ve enrique iglesias heart attack açıp dinlemeye koyuldum.
Aslında ortaokula kadar Türkiye'de okuduk Setenayla birlikte ama lise de Mehmet Bey daha iyi eğitim almamızı istediği için bizi Amerika'ya gönderdi. Uzun uğraşlarımız sonucu bir hafta önce Türkiye'ye dönmemize izin verdi ve burada Sercan'ın babasının okuluna yani Çınar Kolejine kaydımız yaptırıldı. Omzumda hissettiğim elle kulaklığımın tekini çıkardım ve omzumun üstünden arkama baktım. Sercan "Hadi ama sevgilim neden böyle yapıyorsun? Hadi barışalım "dedi. Bende omuz silkim önüme döndüm.
Sonunda Çınar kolejinin önüne geldiğimde hızla arabadan indim ve okula doğru yürüdüm. Sercan'ın arkadan bağırışlarını duysumda aldırmadım ve müdürün odasına gitmem gerektiğini düşündüm. Tam okul bahçesinin ortasına geldiğimde birisi belimden tuttu ve sırtımı göğsüne yasladı. Sercan’ın olduğunu bildiğim için yerimden kıpırdamadım. İki eliyle belimi sıkıca sardı ve her zaman hissettiğim o güveni yine hissetmeme sebep oldu. Kafasını boynuma gömdü ve burnunu da kulağıma sürterek konuşmaya başladı. "Sevgilim özür dilerim biraz eşeklik ettim. Tamam kabul büyük eşeklik ettim. Lütfen bu eşeğin özrünü kabul et. Onu daha çok üzme "dedi. Ona doğru yavaşça döndüğümde elleri hala belime sarılıydı. Etrafıma baktığımda şok oldum tüm okul bizi izliyordu. Kızlar ‘senin saçını başını yollarım’ tarzında bana bakış atarken erkekler ‘kim bu yavru’ dercesine bakıyordu. Tam o sırada bakanların arasından onu gördüm. Tanrım o da mı burada okuyordu? Şansıma küfrederek ismini söyledim.
‘Yalım?’
Yazar: Me-like
Arkadaşlar hikayeye vote vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. :D :D
İthaf isteyen olursa söylemesi yeterli :D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İlk Kendini Sev
Teen Fiction''Ne oldu? Niye öyle bakıyorsun?'' dediğimde ''Gözlerin... gözlerin tıpkı ona benziyor.''