☬ 4 - Bir efsaneyi hatırlatıyorsun.

212 29 2
                                    



  Bunu anlatmak için
henüz erken gibi.



Perşembe
15,05

"Daniel nasıl?" Anında yüzünde oluşan gülümsemesini görmemle içimin ısındığını hissederken olayların iyi gittiğini anlamıştım.

"Çok iyi, üniversiteden arkadaşlarıyla bir kaç günlüğüne kazı çalışmasına gitti. Staj gibi birşey işte," Başımla yavaşça anladım şeklinde sallarken bende gülümsüyordum.

En yakın arkadaşımın keyfi bu denli iyiyken sabahki yorgunluğumu çekip almıştı. Daniel'ın Sung woon'a karşı iyi davranışı ve ilişkilerini bu kadar güzel ilerletmeleri çok hoşuma giderken bir yandan da bana yanlış geliyordu. Her ne kadar onlara belli etmesemde iki erkeğin bu denli birbirine aşkla bakması, iyi hissettirse bile, yanlış ve aykırı geliyordu. Ya da ben halen alışmamakta kararlıydım.

"Sen nasılsın Woon?" Bir süre ekrana bakıp ensesini kaşıdı. Yüzünde kameranın düşen piksel kalitesiyle zar zor seçebildiğim kararsız bir gülümsemeyle bakıyordu, "İyiyim bildiğin gibi, okuldan diplomamı alır almaz yüksek lisans yapıp kendi ofisimi açmayı plan-"

Alelacele konuşmasıyla birşeylerin ters gittiği bariz belliydi, dediği planları zaten biliyorum ve kendini geçiştirdiği açıktı sabredemeden ekrana yaklaştım, "Okulundan bahsetmiyorum Sung Woon. Sen nasılsın?"

Bir süre donuk bir ifadeyle yüzüme bakarken ofladı oturduğu sandalyeyi arkaya yatırarak derin bir nefes alırken elimi çeneme yaslayıp dikkatle onu inceledim. Gergin tuttuğu dudakları ile birşeyleri iç dünyasında cebelleşerek söylememek adına kendini tutuyordu. Yanımda olmasa bile sesinden bile bu adamın huzursuz olduğunu anlayabilirdim.

"Annem buraya, Hollandaya gelecek." Ağzındaki baklayı bu kadar çabuk ıslatmışken gerildim. Annesiyle halledemediği sorunlar vardı ve Woon herşeye rağmen her zaman güçlü durmuştu. Hayatındaki rol modelin ben olduğunu söylüyor olsa bile o birçok hayata rol model olacak türdendi. Yaşadığı onca şeye rağmen kendinden emin duruşu her zaman göz alıcıydı.

"Ben bunda bir sorun göremiyorum?" diyerek onun gibi tahta sandalyenin başlığına yaslanıp gülümsedim. Kollarımı göğüsümde çaprazlarken bu sefer o öne doğru eğilip dikkatle kameraya baktı, "Bilemiyorum hyung, her ne kadar bizi kabullenmiş gibi dursada bakışları çok donuk, hissedebiliyorum."

Alayla güldüm, "Bence sen annene karşı oldukça pimpiriklisin," evet haklıydı sezgileri her zaman çok güçlüydü ve annesi ne kadar rol yapsada ciddi olarak oğlunun bu tercihini kabullenemiyordu. Ama bunu, onun, daha fazla hissetmesine gerek yoktu. Şahane bir yalancıydım ve biraz rol yapmaktan zarar gelmezdi.

"Öyle mi dersin? Ama yinede sanki," duraksadı bir süre beni inceleyip kameradan uzaklaştı ve saçlarını karıştırdı onu huzursuz görmek canımı sıkıyordu, "Sadece çok fazla düşünüyorsun Sung Woonah. Bırak oluruna gitsin."

Dudak büzdü, "Sanırım haklısın," kendinin bile inanmadığı bir ses tonuyla konuştu. Üzerimdeki tişörtün yakalarını havalı bir hareketle kaldırıp ortamın havasını dağıtmak adına hınzırca göz kırptım, "Ben her zaman haklıyım bebeyim."

Woon neşeyle kahkaha atarken birden hoparlörle bir ses daha eklendi, "Bebeyim mi, kiminle konuşuyorsun sen?" sitemli sesi duymamla bıkkınlıkla gözlerimi devirdim. "Benim, Woon'un ilk aşkı Min Yoongi, ağla Daniel." Daniel'ın mor rengi saçları kameraya girerken Woon sevinçle onu inceliyordu.

"Kazı çalışman var sanıyordum," diyerek sevdiğine seslenirken demin yüzü asık olan adamın Sung Woon olup olmadığını düşünmeden edemedim. Daniel eliyle Woon'un kafasını tutup saçlarının arasına saf sevgiden oluşan bir öpücük bırakırken mırıldandı, "Evet çıkacağım ama akşama doğru." Woon'un yüzünde anlamlı bir bakış oluşurken kaşımı kaldırdım, aşk insanı bu kadar aptal mı gösteriyordu yani?

ICARUS ྅ 𝐲𝐨𝐨𝐧𝐦𝐢𝐧Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin