༄ ཌ Her şeyi içine atacak kadar
salak mısın yoksa
insanlara anlatmayacak
kadar akıllı mı? དPazartesi
10,00Dinler ciddi, yaşayan, görünmez bir adamın varolduğuna ikna etmişlerdi. Ve bu görünmez adamın özel bir listesi vardı; Günah olan üzerinde işlem yapmak istemediği. Ve bu günahlardan herhangi bir işleyenler için, ateş ve dumanı dolu özel bir mekanı var. Boğulacağımız, yanacağımız, dirilip aynı azabı sonsuza kadar yaşayacağımız bir şey. Ama insanların kendini kandırdıkları bir şey daha vardı, buna rağmen Tanrılarının hala onları seviyor olduğuna inanmak.
Çeşitli Tanrılar veyahut dinler hakkında köklü bir bilgi sahibi değildim fakat anlamadığım çok şey vardı. Düşüncelerim derin, Tanrı bu duruma suskun, insanlar ise susmak bilmiyordu. Bu hikayesini kitaplara bağlıyorlardı ve doğru bilgiyi orada bulacağımızı söylüyorlar ama kitapları hariçinde bir elçi gibi konuşturan bir çok insan vardı. İnsanlar kafasına göre doğru olanlara çekiliyor ada adı altında bulundukları dine şekil veriyorlardı.
Tanrının olmadığını savunmazdım veyahut inananmayanların düşüncelerine saygı duyar susardım. Ama var olan bu kapitalizm yüksek seviyede; insanlar mutsuz, savaşlar var, insanlar ölüyor Tanrı ise, size irade verdim, diyerek sonunu zaten bildiği film izler gibi izlemesini anlamıyordum. Dünyada sadece iyiliğin hüküm sürmeyeceğini biliyordum ya da kötülüğün hüküm sürmeyeceğini biliyordum. Herkesin kabul ettiği şeylerdi ama okuduğumuz bu iki kavramın dibine kadar zorlayan insanlar anlamıyordum. İnsanların iradesi olduğu halde bu kadar iradesiz gösterip son çare Tanrıya sığınmanın mantığını çözemiyordum. Ne derlerse desinler, biz kalbimizin ve kafamızın doğru bulduğu etrafta ne dediğine bakmalıydık.
İstemeden varım ve istemeden öleceğim. Olduğum şeyle olmadığım şey arasında, hayal ettiğim şeyle hayatın beni gördüğünde bir boşluktum sadece. Eğer gerçekten bir Tanrı varsa bunu nasıl sorgulardı bilmiyordum. Yalnızım belki, belki ne yapacağımı bilmiyorum. Fakat kötü değilim sadece yaşamak zorlaşıyor ve birçokları gibi bir dümenini bulamıyorum. Sığınacak bir Tanrım olsaydı eğer onun sessizliğine karşı ayakta kalabilir miydim, düşünemiyorum. Birilerinin varlığını zorlamak o kadar zor geliyordu ki karşımda olabilirdi bir insanın bile olsa varlığından şüphe ediyordum. Çünkü aynıydı Tanrılar veya insanlar, görünmek istedikleri kadar vardı.
Üstümde çok değişik bir sakinlik var kafamın içi deliriyor ama sakin sakin duruyorum. Hiçbir şeyin yolunda gitmeyişini mi kabullendim yoksa bir sinir krizi öncesi sessizliği mi ayırt edemiyorum. Fakültenin kafeteryasında oturmuş elimdeki soğumuş karton bardaktaki kahvenin koyu tonuna bakıyor ve yaptığım en iyi şeyi yapıp düşünüyordum. Koşturan yeni öğrenciler ilk günün heyecanıyla oradan panikle yetişmeye çalışıyor, eski öğrenciler ise bıkmışlıkla üniversitenin tekrar açılmasına şikayetçi gibiydiler. Tuhaf bir karmaşa vardı, bir kısmı yeni başladıkları üniversite serüveni için heyecanlı, diğer kısmı alıştığı bu serüvenden bıkmıştı.
Hayatı medikal sayfadaki iki farklı duygu karmaşasını gösterirdim. İlk deneyimlerini heyecanla başlatıp sonraki duyguları körelen insanların son durağı bıkmışlıktı. Bu bir küçüğün ortaya attığı ilk adımlara sevinçle gülüp büyüdükçe dizlerinin üzerine düştüğünde ağlaması gibiydi. Duygular insanoğlunda çok çabuk tesirdi, sizi sıkılmaya kadar sürüklüyordu. Belkide o yüzdendi bu yaşıma kadar düzgün bir ilişki yapamamam. Korkuyordum hayatım gözlerimin önünde ki bu insanlar gibi ordan oraya savrulup sonunda bıkkınlıkla kalmaktan. Enkazda kalmış gibi hissetmekten bahsediyordum. Araya enkazdan yangına sürüklenmeyi, yangından cenazeye, cenazeden intihara ve tekrar intihardan yaşama sürüklenmeyi yüzüme vuran kelimeler giriyordu. Başka şey olmadan sadece enkazdan bahsedebilmek, ne hafif, ne güzel olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ICARUS ྅ 𝐲𝐨𝐨𝐧𝐦𝐢𝐧
Fanfic❝Min Yoongi'nin kendine taktığı kanatları vardı hapsedildiği kuleden uçmak istedi, onu kavururacak en tehlikeli ateş parçasına uçtu. Min Yoongi kanatlarının balmumundan olduğunu unuttu, kanatları yandı.❞ [PJ❦MYG] 🔞