O zamanlarda göklerde dolaşan iki yıldız vardı. Milyonlarcasının arasında birbirinden habersiz dolaşan iki yıldız. Biri diğerlerinden daha parlaktı ve çevresinde dönen yıldızlarla yörüngesini oluşturmuştu. Görünüşte diğer hepsinden daha üstün olan bu yıldıza, değil yaklaşmak ışığından yüzüne bakamazdın bile.
Çoğu insanın yaşam kitabında hayatı boyunca tanıyacakları, sadece göz göze gelecekleri, yanından geçerken kokusunu duyacakları kişiler bellidir. Ama kader bazılarının kitabını aralık bırakır ve bu bazen kötü bazen iyi şeylerin içeri girmesine neden olur. Küçük ve ışığı diğerine göre oldukça sönük olan yıldızımız da bu kişilerdendi. Sıcak bir bahar günü ona çarpan biri yüzünden yolu değişmiş ve hayatı boyunca gidemeyeceği bir yere yönelmişti.
Prens Baekhyun o gün Minseok'la tanışarak, genç oğlanın yaşam taşlarını durdurulamaz bir şekilde uçurumdan aşağı itmişti. Ama bilmiyordu ki bu çok seveceği çocuk babasının tam kalbine toslayacaktı.
Küçük yıldızımız başına gelen olaydan sonra, oynayan taşların farkında olmadan ilerliyordu yolunda. Aylar sonra, kışın dışarıdan gelen sesiyle ürken insanların yorganlarına sarıldığı bir zamanda fark etmeden hızını arttırdı. Çünkü yönünü bulamayacak kadar küçük, tanıdık bir yavru yine ona çarpmıştı.
Minseok içinde kurutulmuş meyve ve reçel olan torbayı sırtına atmış annesinin isteği üzerine bu havada dayısının evine gidiyordu. Kuru yaprakların üzerine bastığında çıkan sesi ve birkaç kuşun ötmesini dinleyerek, kızarmış burnuyla ilerlerken arkasından gelen at sesleriyle irkilerek kenara çekildi. Yolun köşeyi döndüğü yerden kalabalık bir grup atlı geliyor olmalıydı. Minseok adımlarını yavaşlattığında bir adamın sesi duyuldu. "Derhal durun! Prens hazretleri kendini kötü hissediyor." Minseok kalabalığın prensle beraber olduğunu duyunca aklına kralın sadece bir tane oğlu olduğu geldi. Aylar önce karşılaştığı hatta onun yüzünden neredeyse öldürüleceği çocuk aklına geldiğinde yerinde durdu. Askerler dışarı çıkan prensin etrafında bir çember oluşturmuşlardı. Yeşil elbiseleri ve bir adamın yardımıyıyla aşağı inen prensi gördüğünde onun Baekhyun olduğunu anladı.
Küçük prens adının Jongin olduğunu hatırladığı adamın yardımıyla aşağı indi ve biraz uzaklaştıktan sonra ağaçların dibinde sırtını dönmüş bir şekilde beklemeye başladı. Yanına başka bir adam daha gelip iyi olup olmadığını sorduğunda başını hayır anlamında salladı yüzü beyazlaşmış çocuk. Minseok yaprakları dökülmüş, çıplak ağaçların arasında olan biteni izlerken ya soğuktan ya da Jongin denen adamın bir anda onu görmesinden dolayı titremeye başladı. Üzerine siyah bir zırh giyen ve uzun saçlarının sol gözünü kapattığı adam, bir bakışta Minseok'u tanıdı ve değişen yüzüyle yanına ilerlemeye başladı. Korkudan ne yapacağını şaşıran Minseok telaşlı bir şekilde başını eğdi ve aylar önce yaptığı gibi dua etmeye başladı. Birkaç asker ve Jongin Minseok'un yanına geldiğinde elindeki torbayı sıkan çocuk başını kaldırdı.
"Seni hatırlıyorum. Baekhyun'un kurtardığı çocuksun sen." Sesi sert çıkmasına rağmen yüzünde meraklı bir ifade vardı Jongin'in. Bunu gören Minseok biraz rahatlamış ve başını sallamıştı. "Ne arıyorsun burada?" Minseok tam cevap vereceksen sözü Baekhyun'un kusmasıyla kesildi. Hekim derhal küçük çocuğun yanına gitmişti. Çocuğun durumunu gören Minseok telaşla Jongin'e sordu. "Prensin neyi var böyle?" Üzgün ve korkmuş bir yüzle çocuğa bakan adam duyduğu soruyla Minseok'a döndü. "Bu seni ilgilendirmez. Bir kez daha karşımıza çıkarsan eğer bunun bir tesadüf olduğunu düşünmem." Sesi tehditkar çıkıyordu. Minseok'un beline kadar uzanan ve bağladığı saçlarını eline dolayıp aşağı çekti. "O bembeyaz boynun, gövdesinden ayrılmış olur." Canı acıyan çocuk kesik bir nefes alıp anladığını göstermek için başını salladı. Saçlarını kurtardığında elleriyle ağrıyan başını tuttu ve birkaç adım geri çekildi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
sakura
FanficGüneş saçlarının arasında dolaşıyordu ve omuzlarına sakura çiçekleri düşmüştü...