***
Sık bir ormanın içinde ilerleyen arabanın taşlı yolda çıkartığı tıkırtıları dinlerken başını dizlerine yaslamış olan Baekhyun'un saçlarını okşayan Minseok, ince beyaz tülü aralayarak dışarıdaki akıp giden ağaçları izliyordu.
Baekhyun'un uyuduğunu işaret eden sessiz ve düzenli nefes alış verişleri eşliğinde düşüncelere dalan Minseok onlara eşlik eden yüzlerce askerden birkaç tanesinin bazen atlarını arabanın yanına sürmesiyle düşüncelerinden kurtuluyor ve onları kontrol eden bu askerlere başıyla küçük bir selam vererek her şeyin iyi olduğunu gösteriyordu.
Baekhyun'un rahatsızlanmasının ve o ünlü hekim aileyi ziyaretlerinin üzerinden üç ay geçmişti ve artık saraya geri dönüyorlardı. Baekhyun'un ciddi anlamda iyileşmiş olması üç aydır diken üstünde duran Minseok'u biraz kendine getirmiş, alesinin ölümünü bir nebze de olsa Baekhyun'un iyileşmesiyle avutmasını sağlamıştı.
Hekimler, özellikle de ailenin genç oğlulları Mingyu, ellerinden gelen her şeyi yaparak küçük prensin oldukça hasar almış ciğerlerini neredeyse tamamen iyileştirmişlerdi. Hastalığın bir daha nüksetmesinin oldukça düşük bir ihtimal olduğunu söylerken Baekhyun'un içeceği son şurubu hazırlayan Mingyu hiç beklemediği bir şekilde kendini Minseok'un onu boğacakmış gibi sıkan kolları arasında bulmuştu.
Sonunda o da kollarını Minseok'a sardığında uzun zamandır beklediği bir şey sonunda olmuşcasına derin bir nefes vermişti. Üzerinden koca bir yükün kalkmasıyla sevinen Minseok biricik bebeğini kurtaran kişiye tabii ki de teşekkür etmek istiyordu ve bunun en samimi yolunun sıvak bir sarılma olduğunu düşünmüştü fakat Mingyu'nun üzerinde buraktığı etkinin farkında olmadığı için bunun ikisi inde gayet normal bir şey olduğunu düşünmüştü.
Aslında çoğu şeyin farkında olan Minseok, eğer görmezden gelirsem gerçek olmaz taktiğini uygulamaya bayılıyordu. Bu yüzden tam üç aydır Mingyu tarafından ona atılan tüm adımları saf biriymişçesine görmezden geliyordu. Bunu yapma nedeni onu kralın gazabından korumasıydı. Çünkü sonunda Minseok saraya Jongdae'ye, dönecekti ve belki de Mingyu'yu ölene kadar bir daha görmeyecekti. Mesafeyi korumak canının yanmasını önlemesede en azından azaltırdı.
Jongdae o gecenin sabahında henüz kimse uyanmamışken yanlarından ayrılmıştı. Üç ay içinde defalarca gelip oğlunu ve Minseok'u görmüş olsada hiç uzun süreli kalmamıştı. Üstelik bu ziyaretlerin hepsinde Baekhyun'un yanında kalmış, Minseok'a sadece birkaç sözcük söylemekle yetinmişti. Minseok bunun üzerinde Mingyu ve ikisini defalarca yan yana görmüş olmasının etkisinin olduğunu biliyordu.
Yanlarına çok hızlı bir şekilde gelip Minseok'u yerinden sıçratıp Baekhyun'u uyandıran küçük gözlü bir asker birazdan saraya varmış olacaklarını haber verdiğinde Minseok zihninden geçen tüm düşüncelerden kurtulup yeni uyanmış olan Baekhyun'a döndü.
"Eve geldik Baekhyun. Nasıl hissediyorsun?" Yanağında kırmızı bir iz çıkmış olan Baekhyun uykulu gözlerle gülümsedi ve dışarıya baktı. "Herkesi çok özledim. Özlellikle de kraliçemi." Güneşten dolayı kısılmış gözleriyle gülerek söylediği sözler Minseok'un neşesini bir anda bozdu.
Büyük kraliçe Ayana'nın saraya ilk geldiği vakitler Minseok'a sıcak davranmasının nedeni onu Jongdae'nin eşine karşı kullanarak küçük kraliçenin saraydaki gücünü düşürmek istemesiydi. Bunun gayet farkında olan Minseok, kraliçenin planlarının ne zaman değiştiğinden emin olamıyordu.
Aslında kraliçe Ayana Minseok'u istediği gibi kontrol edemeyeceğini fark ettiği anda ona karşı cephe almaya başlamıştı. Saraya getirilen yeni kişiler arasından seçtiği birkaç tanesini kendi kanatları altına almış ve onları eğitmeye başlamıştı. Dışarıdan birin sınıf eğitimli gözdeler olmak ve krala en iyi şekilde hizmet etmek için eğitiliyormuş gibi görünün bu kişiler aslında tamamen kraliçenin kuklaları olacaklardı. Böylece kralı elinde futan birine sahip olan kraliçe istediği gibi devlete de yön verecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sakura
FanfictionGüneş saçlarının arasında dolaşıyordu ve omuzlarına sakura çiçekleri düşmüştü...