6

364 35 173
                                    

***

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

***

Sırtını yasladığı kapının ardından gelen sesleri duymamaya çalışarak oturduğu yerde bacaklarına daha sıkı sarıldı. Birbirine bağladığı ellerinin etlerini yolmaya devam ederken kırpmadığı gözlerini yerdeki ahşap döşemelere dikmişti. Dudakları dişlenmekten yer yer patlamış, göz altları uykusuzluktan morarmıştı. Neredeyse bir haftadır odasından çıkmıyor ya da Baekhyun'un yanına gitmiyordu. Normalde bu yüzden büyük bir ceza alırdı ama durumun farkında olan Kyungsoo küçük prensi zapdetmeye çalışıyordu.

"Kapıyı açar mısınız efendim. Dünden beri bir şey yemediniz." Duyduğu sesle uzun süredir içine daldığı düşüncelerden uyandı ve hafifçe irkilerek omuzlarını dikleştirdi. Yemek yemek istemiyordu.

Bakışları yeni uyanmış biri gibi odanın içinde dolaşırken hızla ayağa kalktı ve gözlerini önceden oldukça sade olan odada gezdirmeye devam etti.

O gecenin sabahı bir anda odaya dalan yüksek kademeli saray hizmetlileri Kyungsoo'nun emriyle geldiklerini söyleyerek yanlarındaki onlarca sandığı içeri taşımışlardı. Minseok bütün gece delirmiş gibi bir o yana bir bu yana gezindiği için birbirine girmiş saçları ve buruşmuş kıyafetleriyle hiçte kralın seçmiş olabileceği birine benzemiyordu.

Dört bir yana konulmuş büyük vazoların içi taze çiçeklerle doldurulmuştu, getirirken öve öve bitiremedikleri bir Türk halısı çok gerekliymiş gibi yere serilmişti ama Minseok sonradan işe yaradığını düşünmeye başlamıştı çünkü bütün gün üzerinde yuvarlanıyor ve son keçilerini de kaçırmamaya çalışıyordu.

Saymaya korktuğu, birbirinden değerli kumaşlar sadece açılmış sandıkların içinden göz kırpıyorlardı. Minseok bazılarını iğrenç bir şeymiş gibi parmağının ucuyla kaldırmış ardından yüzünü buruşturarak geri bırakmıştı. O bu kadar renkli şeyler giymezdi, bunların hepsi çöp olacağa benziyordu. Ayrıca birbirinden güzel taşlarla süslenmiş olan saç tokaları, kuşaklar ve ayakkabılar büyük bir özenle yatağın üzerine dizilmişti.

Minseok onları yerleştirenlerin bir daha geri dönüp ortalığı toplamadıklarını görünce nerede uyuyacağını düşündüklerini merak etmişti. Bir gün sonra tekrar gelip Minseok'u odada bulduklarında onun bir süre kralın yanında kalacağını düşündüklerini söylemişlerdi. İşte bundan sonra Minseok hayalet gibi dolaşmaya başlamıştı. Sanki ruhu bedeninden ayrılmış, odanın bir köşesinde onu izliyordu.

Kapıya dayadığı elleri birden dikkatini çektiğinde tırnaklarının kenarlarındaki kurumuş kanları fark etti. Yaptığı strese sebep olan kişinin pişkin pişkin keyif çattığına emin olduğundan sinirle kapıyı araladı ve kedi gözlerini kapıda onu bekleyen orduya dikti. Kadın yüzündeki bıkkın ifadeyi silerek Minseok'a gülümsedi ve eliyle kapıyı daha da aralayarak içeri girdi. Resmen itildiği için biraz geri gitmek zorunda kalan Minseok içeri doluşanların hemen masanın üzerine yiyecek bir şeyler yerleştirmesini şaşkınlıkla izledi. Daha geçen hafta kimse tarafından sevilmezken şimdi gördüğü muamele gözlerini yaşartıyordu. 

sakura Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin