:2:

438 44 30
                                    

Ocak bitmiş yerini şubata bırakmıştı. Annabeth yarın Quantico'ya gidecekti. 20 hafta boyunca Akademide eğitim görecekti. Çantasını son kez kontrol edip mutfağa geçti.

Annabeth fırındaki tavuğu çıkartıp büyük bir tabağa koydu. Pilavı son kez kontrol edip, tatlıyı mikrodalgaya koydu.

Babası, Magnus ve anneai bugün yemek için ona gelecekti. Kısık zil sesi mutfağa geldiğinde koşarak kapıya gitti. Kapıyı açtı. "Merhaba anne." Annesine sıkıca sarılıp içeri geçmesi için geri çekildi.

"Demek yirmi hafta?" Annabeth kafasını olumlu anlamda salladı. Cidden fazlaydı.

"Otursana. Babamlarda gelir bira-" Kapı çaldı. Annabeth gülerek kapıyı açtı. Bob ve Matthew'e sarılıp içeri geçtiler.

Birkaç dakika sonra Magnus'da geldi.

Annabeth masaya bakıp eksik olup olmadığını kontrol etti. Yok gibiydi. Tatlıyı da çıkartıp masaya koydu.

Akşam yemeği esprili ve bol kahkahalı geçti. Bulaşıkları mutfağa taşıyıp televizyonun karşına geçti.

"20 hafta boyunca hiç mi görüşmeyeceğiz?" Magnus merakla Annabeth'e bakıyordu.

"İlk dört hafta, akademiden dışarı çıkmak yasak. Ama dördüncü haftadan sonra sadece hafta sonları izin alabilirim." Bakışları televizyona kaydı.

"Anladım."

Gece neredeyse uyumak için üç saat yatakta öylece yatmıştı. Son çare olarak duş alıp, müzik açarak uyumuştu. Bugün babası evini temizletmek için evden bir kaç hizmetli gönderecekti.

Annabeth sıkı bir kahvaltı yapıp son kontrolünü yaptı. Evine veda edip aşşağıya indim. Beni buluşma yeri olan FBI binasının önüne bırakması için John gelmişti. Valizimi alıp bagaja koydu. Kapıyı açıp koltuğa oturdum.

Uzun siyah saçlı kızın yanına oturdu. "Merhaba."

"Merhaba ben Jane. Jane McAdams."

"Annabeth Chase." Annabeth kızın gülümsemesine karşılık gülümsedi.

"Biraz kendinden bahsetsene."

Annabeth hakkında ne söyleyebileceğini düşündü. "24 yaşındayım, mimarlık okudum." Ellerimi kaldırdı. "Başka ne söylebileceğimi bilmiyorum."

Jane güldü. "Ben de 24 yaşındayım. Yazılım mühendisliği okudum."

"Anladım."

Dört saatlik yolculuğun ardından Quantico'ya varmışlardı. Onalra eşlik eden FBI çalışanı birkaç dakika bahçede durmaları gerektiğini söyledi.

Dave, Annabeth'in görüş alanına girdiğinde Annabeth gülümsedi. Dave bir başka görevliyle konuştu. Konuştuğu adam yanlarına gelip artık odalarına geçebileceklerini söyleyip onlara kalacakları yerleri gösterterdi.

Herkes ikili odalarda kalıyordu ve Annabeth ve Jane'in beraber kalması çok büyük bir tesadüftü.

8 HAFTA SONRA

Geldiklerinden 1 gün sonra yemin etmişlerdi. Ve sekiz hafta içinde elenenler çoktu. Bu süreçte Jane ve Annabeth daha yakınlaşmış iki samimi dost olmuşlardı. Olur da bir gün biri akademiden elenirse görüşmeye devam edebileceklerinden emindi Annabeth. Bu süreçte Annabeth Jane'e Percy ile aralarında neler olduğunu, nasıl tanıştıklarını detaylı bir şekilde anlattı. Jane Annabeth'e Percy'ye karşı olan hislerini ona söylemesi gerektiğini söylemişti.

Annaneth botlarının bağcıklarını bağlayıp ceketini giydi. Jane de hazır olduğunda yemekhaneye geçtiler. Yemeklerini alıp köşeye yerleştiler Percy, Jason, Frank ve Leo onların hemen karşısındaki masaya oturdu.

Frank onlardan bir yaş küçüktü ama iri bir yapıya sahipti. Vücut yapısı tam olarak bir asker veya polis olmak için yaratılmıştı resmen.

Leo grubun en kısasıydı. 160 boyuyla ara sıra onlara hava atıyordu. Bir keresinde eğitmen Dwayne'ın telefonu bozulunca Leo ders esnasında tamir etmişti.

Emma Annabeth'in yanına oturunca derin bir nefes aldı. "Ne oldu tahmin edin."

"Tahmin edemiyoruz söyle!" Jane heyecanla yerinde kıpırdandı.

"Çarpıştık." dedi Emma kısık bir sesle. "Ve yemeklerim ve kahvem üzerine döküldü. Aynı zamanda benim de üzerime döküldü. Ama ben iyiyim. Ya çocuğun aletine kahve döktüm rezilliğe bakar mısınız ya! Üstünü temizlemeye kalksam yanlış anlardı. Bende üzerimi değiştirip geldim."

Annabeth lahkahayı bastı. "Ciddi ciddi çocuğun aletine kahve döktün?" Emma kızararak yere baktı. "Ay tamam bir şey demedim."

Jane kıpkırmızı kesilmişti. Kendini gülmemek için zor tutuyordu.

Reyna tepsini masaya koydu. "Emma, Tyler'in yanından geçtiğimde Jacob'un şeyinden konuşuyorlardı. Yanmış." Emma derin bir nefes aldı.

"Nasıl yaktın?" Annabeth gülmemek için tırnaklarını koluna geçirdi.

"Çarpıştık."

"Hadi kahvaltınızı yapın. Saat neredeyse 8 oldu." 

Dün "İnsan nasıl tutuklanır?" dersi almışlardı. Bugün ise öğrendiklerini Hogan's Alley'de uygulayacaklardı.

Tıpatıp bir özel ajan gibi giyinmişlerdi. Başlamadan önce aranan kişilerin resimlerini göstermişlerdi.

Annabeth postacıya girdiğinde hedeflerden birisini gördü. Silahını çıkartarak adamın dibine girdi. "Ellerini başının üstüne koy!" diye emretti.

Adam arkasını döndü. "Beni senin gibi bir çelimsiz kadın mı tutuklayacak? Hem de aptal bir sarışın!" Bu dediği Annabeth'i çok sinirlendirmişti.

"Ellerini başının üstüne koy! Ve diz çök!" diye tekrarladı sözünü. Sılahını -her ne kadar içinde kurşun olmasa bile- adamın alnına dayadı. "Ve senin o anca götten çıkma lafların bana siklemez. Şimdi ellerini başının üstünde birleştir ve diz çök!" Bu sefer adam Annabeth'in dediğini yaptı. Annabeth kelepçesini çıkartıp kelepçeyi bileklerine taktı. Silahını adamın sırtına dayayarak ilerlemeye başladı.

Amir Johnson'ın yanına gelince Annabeth adamı önüne sürükledi. "Buldum Amirim." Amir Johnson memnuniyetle gülümsedi.

"15 dakika 47 saniye gayet iyi."

Annabeth etrafa göz gezdirdi. Kendisinden başka gelen yoktu. Yolun başında Percy başka bir suçluyla boğuşuyordu.

Percy'nin bir önündeki sokaktan Jane görüş alanlarına girdi. Adamın yakasından tutup sürüklüyordu resmen. Amir Johnson ve Violet gülmeye başladı.

"Ya Amirim bir de bize asi diyordunuz! Biz asiysek bunlar ne oluyor?" Jane'in getirdiği adam kelepçelerini elinde ustaca çevirdi.

"Extra asi." dedi Amir Johnson. "Şimdi tutukladığınız suçlulara soralım bakalım kim daha sabırlı."

En son sıra Annabeth'in tutuklamış olduğu suçludaydı. Tam olarak 12 suçlu vardı ve altı kişi boşta kalmıştı. "Ben bana karşı şiddete başvurur diye düşünmüştüm ama düşündüğüm olmadı. Sadece 'Senin o anca götten çıkma lafların bana siklemez.'"  dedi dedi Annabeth'in tutukladığı adam.

"Sen de bana çelimsiz bir kadın ve aptal sarışın dedin. İnan senin orada canına okuyabilirdim. Kendimi zor dizginledim."

"Pekala, pekala, bu durumda en sinirleri dayanıklı kişi 'Ellerini kaldır ve diz çök' lafını tam olarak kırk sekiz kez tekar ederek tutukladığı kişiyi buraya getirmeyi başaran Jason Grace oldu." Dedi Amir Johnson.

Annabeth geri dönüş yolunda yorgun düşmüş ve uyuya dalmıştı. 

Annabeth otobüsün sarsılmasıyla uyandı. Ön çaprazında olan Percy'e baktı. Uyuyordu ve bir şeyler sayıklıyordu. Birden yerinden derin bir nefes alarak doğruldu. Annabeth'in ismini sayıkladı ve ona döndü. Percy'nin gözleri Annabeth'in gözlerini bulduğunda Annabeth Percy'nin gözlerinde sayısız duygu gördü. Korku, çaresizlik, endişe, aşk. Gözlerini gözlerinden ayırdı. Hala ona baktığını biliyordu.

Agents of FBI (Percabeth)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin