☍Tom Odell - Another Love
İYİ OKUMALAR :)
2.BÖLÜM: SONUN BAŞLANGICI
𓍰𓍰𓍰𓍰𓍰𓍰𓍰𓍰𓍰𓍰𓍰𓍰𓍰𓍰𓍰𓍰𓍰𓍰𓍰𓍰
Pusu kurmuş dört bir yanıma duvarlar. Öyle hapisteyim ki ruhum bedenimde, bedenim bende değil gibi; gibisi az kalır gibi bende, bende değilim. Çevrem bir vukuya gebe, gerçekliği ise tartışılacak derecede.
Başım çatlayacak derecede ağrıyor, bedenim hâlâ titriyordu. Gözlerim kapalıydı kaç saattir bu şekilde beklediğimi bilmiyorum ama çevremde oluşan, ne konuşulduğunu anlamadığım fısıldaşmaların bitmesini bekliyordum. Yattığım yerde sırtıma batan çıkıntı gibi bir şeyler vardı ve sırtımı aşırı ağrıtıyordu; morardığına yüzde yüz eminim.
Kendime ilk geldiğimde emniyetteyim sanmıştım ama resmen mağara oyuğuna benzer bir şeyin içerisindeydim. Nerede, nasıl olduğumu sorgulayamadan yaklaşan fısıldaşmalar yüzünden gözümü kapatıp açmadan beklemeye çalışmam, dakikalar belki saatler sürmesine sebep olmuştu ve hâlâ bekliyordum. Acaba yeni uyanıyormuş gibi mi yapsam.
Offf.
Beni ne bekliyor bilmiyordum ki.
"Acaba ne zaman uyanır?" yüzüme yaklaşılarak sorulan bu soru genç bir kıza aitti. "Öldü mü acaba?" dedi, başka bir kız sesi. "Dokunalım, uyanmazsa suya atarız." Ne?
Kolumda ufak bir dokunuş hissettim, "Öldün mü?" Tepki vermeyince biraz daha sert koluma dokundu. Gözümü açma girişiminde bulunup yavaşça aralamaya başladım. Suratımın dibine girmiş iki kızın şaşkın bakışlarını algılamamış gibi yapmak istedim ama asıl şaşırması gereken bendim. Bunlar da neydi böyle? Elf? Yok artık. Allah'ım neler oluyordu böyle. Gözümü kapatmadan önce nerede ne konumdaydım; şimdi nasıl bir konumdaydım. Kafamı sallayıp sırtımı yerden doğrultmaya çalıştım; eş zamanlı olarak onlarda büyüttükleri şaşkın gözleriyle benle kalktılar.
"Sizde kimsiniz?"
"Sende kimsin?"
"Sende kimsin?"
"Önce ben sordum." Diyerek geriye kayıp uzaklaştım ve onları süzdüm. İkisi de uzun ve o kadar beyazdılar ki ışık gibi parlıyorlardı. Elf'lerin ki gibi uzun kulakları vardı. Birinin mavi diğerinin yeşil olan kocaman gözleri, kıpkırmızı dudakları, allık sürmüş gibi pembe yanakları, sapsarı saçları vardı ve bana balık gibi bakıyorlardı. Gözlerim yüzlerinden arkaya kaydı. O sırtlarında ki kanat mıydı, ben mi yanlış görüyordum?
"Periyiz."
"Periyiz." Aynı anda şakıyıp, ayağa kalktılar, sırtlarını dönüp kanatlarını hızlıca çırptılar. "Bak gördün mü çok güzel kanatlarımız var."
"Bak gördün mü çok güzel kanatlarımız var." Derince nefes aldım, "Biriniz mi konuşsanız, aynı şeyleri tekrarlıyorsunuz?" Mavi gözlü olan ah deyip bana doğru yanaştı ve yüzüme eğilip gözlerini büyüterek gözlerimin içine baktı. "Üzgünüm, biraz heyecanlandık da." Gözlerini gözlerimden ayırmadan eliyle arkasında ki yeşil gözlüyü gösterdi. "Biz heyecanlanınca hep aynı anda konuşuruz." Hıhı diyerek başını hızla salladı, yeşil gözlü olan. Mavi gözlü, "Ben Marin, o da Aine. Peki, sen kimsin? Gözlerin niye böyle? Saçların niye böyle? Seni daha önce hiç görmedik?" aklına gelen her neyse gözleri irileşti, "Hıh, yoksa sen..." geriye çekilip Aine'le benden en uzak köşede bulunan yuvarlak, büyük deliğin yanına uçup sarıldılar. "...Yoksa sen, canavar mısın?" Korkulu gözlerle birbirlerine bakıp tiz sesleriyle çığlık çığlığa tepinmeye başladılar. Şaşkınlıktan, içinde bulunduğum durumu, konumumu unutup hafif ileri atıldım ve onları sakinleştirmek için ellerimi iki yana salladım." Hayır, hayır. Ben canavar değilim, sakin olun. Görmüyor musunuz," kendimi gösterip "insanım ben." Dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELYSİAN
ФэнтезиGenç kız, karanlığı içine gömmüş zindanın dar ve soğuk koridorunda koşuyordu. Aylardır göremediği ışık gözlerinin önüne gelmiş ve kendisini çıkışa çağırıyordu. Bu sondu kurtulacaktı buradan. Artık ne kanmak istiyordu şeytana ne de yenilmek. Gözya...