18.01.24 güncellemesi;
Bölüme başlamadan önce hepinizle konuşmak istediğim bir şey var, lütfen okumadan geçmeyin.Son zamanlarda yaygınlaşan ve hemen hemen herkesin başına gelen bir olaydan bahsetmek istiyorum. Hep var olan ancak artık bir çığ gibi büyüyen, önü tutulamayan şey; bir yazarın kitabını okurken, bir başka yazardan, karakterlerden, isimlerden ve cümlelerden bahsedilmesi. Bu özellikle bazı kitlelerin bilerek yaptığı bir şeye dönüşmeye başladı ve tamamen kötü niyetle yapılan kasti bir hareket olduğu açıkça gözüküyor. Bazıları kitleyi bilerek yönelendiriyor ve sürü psikolojisine kapılan, oradan buradan duyduklarını dile getirenlerin kitabı gerçek anlamda okumayan ya da hiç okumayan insanlar olduğu ortaya çıkıyor.
Sizden tek ricam, benim dünyamın kapısından içeriye adım attıktan sonra başka dünyaları tamamen ardınızda bırakmanız.
Eğer aklınıza takılan ya da zihninizi kurcalayan bir şey olursa saat kaç olursa olsun bana bunu mesaj atın, size mutlaka dönerim.
Ya da başka bir kitapta bariz bir şekilde benim kitabımdan izlere rastladığınızda, önce tarihleri karşılaştırmanızı rica ediyorum. Eğer tarihler düşüncenizi doğrulayan ilk şey olduğunda bile bunu yine de o yazara saygısızlık olmasın diye, ilk tercihiniz yine ben olmalıyım ve beni bilgilendirirseniz, bende gerçekten böyle bir şeyden emin olursam direkt olayın muhatabıyla bizzat konuşmak isterim. Ne karşı taraf zarar görmüş olur, ne de okuyucularım.
Şu bir gerçek; artık hemen hemen her kitapta, dijital ortamda sunulan filimlerde hatta dizilerde ortak özelliklere sahip olan karakterler işleniyor. Mesela güçlü kadın, zeki erkek, yoğun dram, aksiyon, entrika, komik bir yan karakter, hatta başrol özelliklerine sahip birden fazla karakter.
Ancak bana göre önemli olan konunun nasıl işlendiği, yazarın kendi kaleminin farkını nasıl ortaya koyduğudur.
Şu an için kendimi yazar değil, yazan biri olarak görüyorum.
Hayalimdeki başarılara giden merdiven basamaklarını tek tek çıkmayana ve o başarıların altına imzamı atana dek.
Kendimden emin olduğum bir şey varsa o da şu; Güz Cerhi'nin konusuyla, kalemimle, yazım tarzımla ve karakterlerimle zaten ortaya bir fark koyduğumdur. Bunu belki kitaba başladığınız anda değil ancak ilerleyen bölümlerde ve 1. kitap finalini okuyup bitirdikten sonra, gerçek anlamda okuyucu olan herkesin göreceğine ve hissedeceğine inanıyorum.
Şimdiden göstereceğiniz hassasiyet için teşekkür ederim.
Sevgilerle.
Hissettiklerimi, hissedebilmeniz dileğiyle... 🍁
(Bu arada cevap niteliğindedir: Bölüm başlarındaki her söz,tamamen bana ait yani özgündür.
Bölümlere göre kimsesiz kelimleri yan yana getirerek oluşturduğum bu cümleler,kendini o bölümde hissedenlere ithafımdır:)1.BÖLÜM "GİRİŞ"
'Kimsesizlik bir kelime olsaydı eğer; kimselere sahip olanlar, cümle dahi kuramazdı."
Kimsesizliğin koynunda büyüyüp, sessizliğin bağrına giren kimseler, kimsesiz değildi halbuki.
Karanlıkta kendini yakarak ışık saçan kimseler, şeytanın eteğini öpenler değil kendi ayaklarının üzerinde duranlar kaybetmiyordu hiçbir zaman. Onlar kaybettikleri sanıldığında bile bir şekilde kazanıyorlardı. Adalete ihtiyaçları yoktu, adalet onlardı. Işığa ihtiyaç duymuyorlardı, karanlık zaten onlarındı. Kimselere ihtiyaç duymuyorlardı çünkü onlar kimsesiz olanlardan başkası değillerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜZ CERHİ
Teen Fiction"Kimsesizlik bir kelime olsaydı eğer; kimselere sahip olanlar, cümle dahi kuramazdı." Bir piyanonun acı dolu notalarındayım. Siyah beyaz tuşlara dokunuşlarıyla can veren o parmaklar değil, kanlı bir oyunun hain zaferiyle taçlandırılmış kan göleteyi...