6. BÖLÜM "MASKELERİN ARDI"'Maskeler... Tek bir yüzün, birden fazla foyaları.
Maskelerimize..."Kina-Get you the moon
Yaratıcı sadece beni dinle dedi Âdem'e, o ise uydu iblise. Dünya bir yasak elmayla, bir hata ile başladı, şimdi ise kimin hatasıyla biteceğini bekliyorduk öyle değil mi? Oysaki bizi biz yapan hatalarımızdı. Hayatımız bir kitapsa yaptığımız hatalar altını çizdiğimiz satırlardı, gözümüze çarpan bize kendini tekrar tekrar hatırlatan satırlardı. Bir hata domino taşı etkisi yaratır, her şeyi mahvederdi belki de ancak bize kalan tek bir şey olurdu: Ders. Bir daha o her şeyi yıkan domino taşı değil iki domino taşı arasındaki doğru mesafe olurduk.
O gece, bir hatanın getirisi olmadı ve ben o evin çıkış kapısından çıkıp gitmedim.
İsmini öğrendim.
Halef Argunarz.
Simsiyah bir toz bulutuydu kimliği, gizemini yakasından kıskıvrak yakalamak istesemde ne içine güz yapraklarının sıkıştığı kehribar gözleri ne de aklı izin vermiyordu. Onu çözmek için, anlamak yetmezmiş gibi hissediyordum. O gece sadece gözlerinin içine baktım: sisli gözlerine. Kalın denebilecek kıvrımlı kaşlarını, alt dudağı üst dudağından daha kalın olan dudaklarını, keskin yüz hatlarını, hafifçe çıkan kirli sakallarını ve alnına esir düşmüş kumral saçlarını gördüm. Sinirlenince kanatlarının açılıp kapandığı biçimli burnunu, gözlerindeki gölgelere muhafızlık yapan uçları yukarı bakan kirpilerini inceledim saliseler içerisinde.
Yaratıcı hiçbir detayını atlamayıp, yüzünü bir kalemle çizer gibi ince elemiş ve ustalığını konuşturmuştu. Tek bir yerde kaleminin ucu kırılmıştı, sağ göz kapağının bitimiyle şakağı arasında kalan arafta bir yara izi bulunuyordu. Tek bir kusur...
Toprakla yoğrulmuş bedeni, kızgın alevde öylesine pişmişti ki rengi, teni yanık gökyüzü gibiydi: ne çok esmer ne çok beyaz.
Bedenimin dalıp gittiği mavi dosyaların arasında zihnim yine o geceye gitmişti. Bana ismini söylediği günün ertesi günündeydik. Hiçbir şey söylemeden Halef'in odasını terk edip Behnan'ın bana hazırladığı odaya, onun tam karşısındaki odaya çekilip hızlıca duşa girmiştim. Yıllar sonra ilk kez sıcak suyun bedenimde süzülmesini hatırlayamaya çalışmıştım. Heyet'in suları ya tazyikli soğuk su olurdu ya da ılık ama kireçli sular. İnsan olduğumu, yeni yeni tekrardan hissetmeye başlıyordum. Gece, küçük denilemeyecek olan odada ki ufak, işlemelerle dolu dolaba kıyafetler yerleştirmişti. Tarzıma yakın olmasa da, her şeyi koyu renklerden seçerek koyması onları giymem için şimdilik yeterliydi.
Tıpkı Halef'in odasındaki tavanda, tam yatağın üst kısmındaki camdan gökyüzü asıl tavan gibiydi. Geceleri ay ve yıldızlar eşlik ediyor, gündüzleri ise tüm ihtişamıyla mavi gökyüzü. Bu saatlerce uyuyamayan bana uykuya dalmamda yardımcı oluyordu çünkü küflü, böcekli ve yıpranmış tavanlar arasında yıllarını geçiren biri olarak uyku problemleri ve kabuslar baş göstermeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜZ CERHİ
Dla nastolatków"Kimsesizlik bir kelime olsaydı eğer; kimselere sahip olanlar, cümle dahi kuramazdı." Bir piyanonun acı dolu notalarındayım. Siyah beyaz tuşlara dokunuşlarıyla can veren o parmaklar değil, kanlı bir oyunun hain zaferiyle taçlandırılmış kan göleteyi...