Lütfen oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin :) Çünkü satır aralarına her sızışınız, beni aşırı motive ediyor. Bütün bildirimleri okumaya çalışıyorum ve tepkilerinize deli gibi sırıttığımı bilin istedim. Burası benim olduğu kadar sizin de sayfalarınız ve bu sayfalarda izinizi bırakmadan geçip gitmeyin olur mu? Olur olur çok güzel olur.Keyifli okumalar🍁
11. BÖLÜM "HİSSİZ MATEM"
'Hisler... Dilsiz duyguların yaratıcı tarafından, yeryüzündeki insanlara istiridyelerde sunduğu inciler.
Hislerimize..."Sena Şener- Sevmemeliyiz
Yüzyüzeyken Konuşuruz- Dinle Beni Bi(Kitap boyunca bahsettiğim, Heyet'in sembolü bu güzellerim. Çizim ve tasarım dahil olmak üzere tamamen bana aittir.)
Hissizler.
Haslar.
Sadıklar.
Sahipler.
Heyet'in bataklığındaki üstün yetenekli muhafızlar... Geçmişi, geleceği, hisleri, kimseleri olmayan insanlar. Gün gittikçe silikleşip, yok olmaya mahkum edilmiş taşlar. Sadıklar kaleydi. Sahipler, fildi. Haslar, piyondu. Hissizler ise vezirdi. Şah, kocaman bir bilinmezlikti.
Fiziksel şiddettin en yüksek olduğu grup Sadıklardı. Onlar, zaaflarıyla vurulup, itaat ettirilmeye mecbur bırakılanlardı. Kimisinin çocuğu, kimisinin eşi, annesi, babası, kardeşi ellerinden alınıyor, Heyet tarafından boyunlarına urganlar geçiriliyordu. En ufak sadakatsizliklerinde tabureleri ateşe verilir, ölüm korkusunu önce zihinlerine sonra bedenlerine hissettirirlerdi. Sahipler. Onlar hakkında çok bir bilgi yoktu. Görevleri neydi, neyden sorumlulardı, nerede görev yapıyorlardı, bilinmezlikle kazılmış kara bir delikti. Hissiz... Heyet'in aslında en çok işkence gören kesimiydi. Geçmişleri, şimdileri, isimleri dahil unutturuluyordu. Bunu bilinçaltına sızmayı çok iyi başarabilen doktorları yapıyordu. Çok fazla dayanıklı olanlar ise ilaç kullanarak hissizleştiriliyordu. Psikolojik işkencenin tek çözüm olduğu gruptu Hissizler.
Şimdi ise zihni bulanık, bedeni yorgun, ruhu çıkmazda olan bir kadın bana; Gözlerinde birden fazla hisse kendim şahit olduğum bir adamın geçmişte bir Hissiz olduğunu söylüyordu. İmkansızdı. Hissizler asla tekrar hissetmeye başlayamazlardı. Heyet'in ağına düştükleri ilk andan itibaren yok olmaya mahkum edilmiş olanlardı zaten. Kardeşi vardı. Gözlerinin önünde öldürülen kardeşi. Tıpkı benim gözlerimin önünde öldürülen kardeşim gibi. Kader ağlarını örerken Asel Leyan'la geçmişimizi tek bir nokta da birleştirmişti: İkimiz de vahşete şahit olup kayıplarını tek tek izletilenlerdik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜZ CERHİ
Novela Juvenil"Kimsesizlik bir kelime olsaydı eğer; kimselere sahip olanlar, cümle dahi kuramazdı." Bir piyanonun acı dolu notalarındayım. Siyah beyaz tuşlara dokunuşlarıyla can veren o parmaklar değil, kanlı bir oyunun hain zaferiyle taçlandırılmış kan göleteyi...