(Giriş)

140K 6.5K 12.6K
                                    

@Eliyada_ kullanıcı adıyla kullanmış olduğum hesabım kapatılmış olup, oradaki bütün hikayelerim de normal olarak silindi. Opia'nın silinmesine gönlüm razı gelmediği için, bu hesabımda tekrardan yayımlıyorum bilginize.

Sabahın en sessiz, daha güneşin bile doğmadığı saatlerde içim kadar ıssız bir evde eskimiş koltuğumun tam ortasında öylece oturuyordum. Kenarında ya da köşesinde değil, babası olmayan yetim çocuklar gibi koltuğun tam ortasında oturuyordum. Bir acı hissediyordum, anlamsız manasız fakat beni uyutmayan, ruhumu istila eden bir acı. Bir şeylerin yokluğunu çekiyordum. Bir şeylere hasret kalmışım sanki. O bir şeyler büyüyor ve artık beni uyutmuyordu. Tüm kemiklerimi kırmışlar gibi hissediyordum ve dönüp kendime baktığımda bu kırıklığı en çok kalbimde hissediyordum.

Bir sevgisizlik, zihnimi ve bedenimi fakat en çok kalbimi ele geçirdiğini hissediyordum. Kesinlikle geçmek bilmiyordu. Sabah güneşinden saatler önce kalkmıştım. Güneş şimdi masamın üzerindeki sigarama ve yanında duran fotoğraf makineme vuruyordu. Sanki evimin içini aydınlatmak için değil de daha çok benim içimi aydınlatmak için yol gösteriyordu bana.

Duvardan duvara astığım, anı ölümsüzleştirmek dediğim bir zamanlar beni heyecanlandıran o fotoğraflara baktım. Çekerken ne heyecanlarla çektiğimi hala hatırlıyordum fakat onlar bile artık beni mutlu etmeye yetmiyordu. Bir şey eksikti. O duvarda eksik olan bir şeyler vardı. Belki küçük bir kız çocuğunun fotoğrafı belki de başka bir şey. Bunu bilmem pek mümkün olmuyordu.

Köpeğim masamın üzerindeki fotoğraf makinemi alıp bana getirdi. Fotoğraf çekmek için erken bir saatti. Kendi hislerim o kadar körelmişti ki köpeğimin benim için neyin iyi olacağını biliyor olduğuna inandım. Koltuktan uyuşuk hareketlerle kalkıp camın kenarından sokağın sessizliğini ve ihtişamını izlemeye başladım. İçime benzetiyordum bu sokağı. Tıpkı bu kadar sessiz ve kimsesizdi.

Dudaklarımın arasına yerleştirdiğim sigaranın dumanını içime çekerken balkona çıkıp ayaklarımı mermere uzattım. Çektiğim fotoğraflara bakıyordum öylece.

"Evladım, aile var burada! Çıkma işte şöyle dışarı kaç defa söyledim sana." dedi bir ses. Karşı komşuma aitti. "Sana da günaydın." dedim sadece. O bile bana tahammül edemiyordu. Sinirle perdelerini kapatıp içeri girişini izledim. Bana tahammül edemediğini düşünsem de aslında durum öyle değildi.

Liseli olduğunu düşündüğüm bir torunu vardı ve bana fazlasıyla takıntılıydı. Ben balkona ne zaman çıksam oturur, öylece beni izlerdi. Bana aşık olduğunu ve ilk birlikteliğinin benimle olmasını istediğini söylemişti. 25 yaşındayım ve sanırım yalnızlığıma aşığım çünkü samimi gelen tek şeyin yalnızlığım olduğuna inandım. Ben iyiydim. Kuduz bir köpek gibi yalnız olmaya alışsam da iyiydim.

Üzerimi giyinip köpeğimi doyurduktan sonra boynuma astığım kameramla dışarı çıkmıştık. Hiç tasma takmamıştım ona. Hayvan olması, özgürlüğünü elinden alma yetkisini vermezdi. Bana hiç ihanet etmemişti, benden hiçbir zaman uzaklaşmamıştı. 2 yıldır yanımdaydı, çoğu geceler sanki sevgisizliğimi hissediyor gibi benimle birlikte uyurdu. Onun dostluğu, tüm dünyanın sevgi dolu olduğunu düşünmek gibi. Aç kalmak zorunda kalmayan çocukların olduğu, adaletin sağlandığı ve hiç kötülüğün olmadığı bir dünyadaymışız gibi hissettiriyordu.

"Bugün ne çekmeyi düşünüyorsun?" dedi yaşlıca bir adam. Burada beni artık tanıyorlardı. "Kamerama hangi güzellikler takılırsa." dedim etrafım kalabalıklaşırken. Gözlerim, köpeğimi aradı. Çok az uzağımda köpeğimi korkarak seven küçük bir kız gördüm. Elindeki simidi zorla almıştı. Bu görüntü beni gülümsetti ve o anı ölümsüzleştirdim.

opia | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin