Sen benimle bir devrim yaratmak istediğinde.

37.8K 3.1K 8.5K
                                    




Koca koca yangınlara kafa tutardım ben. Hatta korkunç yanardağlardan bile korkmazdım. İnsanın yangınının içinde olduğuna inanırdım hep. Bu yüzden bütün yangınlara kafa tuttum da, göğsümdeki yanan mumu söndürmeye gücüm yetmemişti benim. O mum beni öldürüyordu. Küçük bir mum ışığındaki yansımada yitiriyordum kendimi. Yanımda onu götürmekten korkuyordum biraz da. Sürekli gözlerime bakıyordu benim. Farkındaydı her şeyin. Göremese bile o bitik adamı hissediyordu bu yüzden oydu. Gözlerime bakıyordu kalbiyle. Herkesin gördüğünü görmüyordu o. Bedeni de ruhu da ölen ama hala ayakta kalmış bir adam görüyordu. Çaresizce ona sarılan bir adam görüyordu. Başkasının ışığında düzgün bir yolda yürümektense, karanlık sokaklarda ayaklarım kanayarak yürümeyi tercih etmiştim onunla birlikte.

O yürüdüğüm yollarda en çok benim ailem kanatıyordu ayaklarımı. "Git." dedim karşımdaki kadına. "Git buradan seni görmek istemiyorum." korkuyordum her şeyin ortaya dökülmesinden ve onun kalbinin kırılmasından. Ölesiye korkuyordum onun içten içe ağlamasından. "Bu o mu?" dedi sesindeki soğukluğu o kadar net hissetmiştim ki, buz tutmak üzereydi her yanım. Eğer yanımda yürüyen sevgi yumağı o içimi ısıtan güneşim olmasaydı o ses tonu üşütürdü, buz tutardım ben. "Benim oğlumu benden çalan sen misin?" demişti Taehyung yine gülümsemişti ona. Önünde eğilip selamlayacağı sırada ensesinden yakalamıştım onu. "Eğilme." dedim telaşla. "Sakın onun karşısında eğilme." hala ne olduğundan habersizdi. Öylece anlamaya çalışıyordu olan biteni.

"Bana baksana sen oğluma kendini bu şekilde mi acındırıyorsun, aptal bir aciz gibi davranarak mı?" demişti kolundan yakalamıştım onu. Nefretle bakıyordu Taehyung'a. "Düzgün konuşacaksın. Onunla düzgün konuşacaksın." demiştim Taehyung'un gözleri doluyordu ama hemen toparlamıştı duruşunu. Biz kendi aramızda kavga ederken o susturmuştu bizi. "Ben aciz değilim. Görememek acizlik değil, burada onun gözlerine bakarak özlem giderme şansınızı kullanmak yerine onunla kavga ediyorsunuz. Aciz olan sizsiniz." dedi karşısında hiç küçük düşmemişti dimdik ayakta duruyordu. "Kes sesini sana konuşma hakkını vermedim." annem konuşmuştu şimdi Taehyung nazikçe gülümsemişti yine de. "Sizin orada bu işler nasıl olur bilmiyorum ama..." dedi bir kaç saniye duraksadı. "Burada insanlar sırayla konuşurlar. Ve sıra bendeydi."

Ağlamıyordu o bakışlar onu yerle bir ederken o maruz kaldığı davranışa ağlamıyordu. "İnsanlığı senden mi öğreneceğim?" demişti sinirlerim bozulmuştu. Susmalıydı hemde acilen. "Öyle bir iddiam yok." dedi. "Göremeyen bir insana aciz diyerek, size insanlığı öğretmek değildi niyetim. Sadece unuttuğunuz insanlığı hatırlatmaktı." ve yavaşça uzaklaşmıştı yanımızdan. "Seni mahvederim terbiyesiz." dedi annem arkasından gidiyordu. O bu dünya için fazla güzeldi. Yürüdüğü kaldırımlar bile titriyordu sanki o basınca. "Bana baksana sen." dedi kolundan tutmuştu aralarına girdim hemen. Taehyung yavaşça döndüğünde o ifadesiyle yitirmiştim kendimi. "Ben." dedi güçlü duruyordu hala. "Bakamam, göremiyorum ki." dedi kirpiklerinin usul usul kırparken. "Öyle bir şansım olsaydı bile bakmazdım. Bu şansı size bakarak kullanmazdım iyi günler." dedi gitmişti arkasında bırakarak gitmişti beni. Ben de tutmuştum o kadının çelimsiz kollarından.

"Kes sesini ve beni dinle." Şaşırmıştı ona ilk defa bu şekilde yaklaşmıştım. "Ben hayatın değerini onunla anladım görmenin önemini ona her baktığımda bakamadığında anladım. Bana küçükken öğrettiğin opia'yı ona baktığımda anladım. Şimdi gideceğim ve onun gözlerine bakacağım. Onu hepinizden daha çok sevdiğimi söyleyeceğim." dedim gözlerim dolmuştu içimdeki yangın alevlenirken ben onun sözlerinin altında ezilmiştim. "Jungkook..." demişti asıl şimdi kısılmıştı sesi. Gerçekten kırılmıştı Taehyung gibi. Ufacık bile umrumda değildi.

"Sus." dedim. "Konuşma, sana olan saygımı daha fazla yitirmeden git. Kocanın evine o oğlunu tercih ettiğin zengin hayatına geri dön. Ve bir daha asla benim bakış açıma dahi girme." onu arkamda bırakırken haykırırcasına bağırmıştı adımı. Duymamıştım koşuyordum ona yetişmek adına. Fazla ilerlememişti. Bir ağacın altına çökmüş ağlıyordu. "Taehyung..." dedim gözlerini silmişti hemen. Beni umursamadan kalktığı yerden yürümeye devam etmeye çalışmıştı. "Dur lütfen." demiştim ağlıyordu hissediyordum bunu. Kolundan yakalamıştım onu. "Evine git. Ailene git beni bırak lütfen." demişti bu söylediğini en az benim kadar istemiyordu biliyordum. Sarıldım ona o hıçkırarak ağlarken ben yüzümü boynuna gömdüm.

opia | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin