Sen nasıl tanıdın beni?

30.5K 2.6K 6.7K
                                    

Merhabalar... Buraya yazacak çok bir şeyim kalmadığından sırf medyadaki şarkıyla birlikte okuyun demek için yazıyorum. Umarım beğeneceğiniz bir bölüm olmuştur. Bir de epey uzun bir bölüm oldu o yüzden yatağınıza geçip yorganınızın altında okumanız önemle rica olunur. Okulda, orada burada şurada okursanız etkisini alamazsınız benden söylemesi :) Keyifli okumalar dilerim.

Medya: BTS V - RM 4 O'Clock

TAEHYUNG

Evine giren güneşi göremediğinde gölgesinin düştüğü sıcaklığa dokunarak hisseden bir insana dönüştürmüştü beni, bu küçücük kusurum. Kusur diyemiyordum bu bana Tanrı'nın hediyesi gibiydi. Hediyeydi, çünkü ben böylesine göremezken dünyayı, böylesine kararmasaydı gözlerim, kararan belki de beni asla yanıltmayan hislerim olacaktı. Kalbim taş kesilecekti belki de. Bir insanın kokusunu ezberlemenin güzelliğine varamayacaktım. Kapıların ardında bile varlığını hissettiğim adamı tanımanın verdiği o hissiyat dolmayacaktı içime. Birini ezberlemek, kokusunu bile aklına kazımak ne demek, bilmeyecektim. Hislerim sadece odamın içini aydınlatmak için duvarda aradığım lamba anahtarıyla sınırlı kalacaktı. Benim dünyamda zaten ışıklarım uzun süredir kapalıydı. Fakat o bana karanlık bir odadaymışız da o odayı aydınlatıp, beni karanlıktan kurtarıyormuş gibi hissettirmişti.

Bana öldü demişlerdi. Dişlerimi sıkarak bir müddet içime atmıştım o isyan edilesi kelimeyi. Bağırmadım, çünkü bağırsaydım bu kaybediş uğruna dökülen feryat dizeleri olacaktı. Velev ki ölmüştü Jungkook. Velev ki o göğsünü zorlayan nefesi artık ona işkence etmeyi bırakmıştı. Jungkook benim içime işlemişti. Jungkook benim içim olmuştu. İliğim kemiğim, sızım olmuştu. Tanrı iki canı birden almaya kıyabilir miydi? Benim etimi kemiğimi, içimi iliğimi kurutmak ister miydi? Jungkook ben acımayayım diye ölüme teslim eder miydi o bedenini? Etmezdi, benim adının güzelliğine canımı astığım sevgilim, benim için bin defa ölür yine de bu dünyada tek bırakmazdı ona muhtaç ellerimi.

Bu yüzden susmuştum. Dişlerimi sıkarak, dizlerimi döverek susmuştum. Sesimden yankılanmak isteyen sözcükler göğsümü dövmüştü. Onu kaybettiğime inandırmak istemişlerdi beni. Acılarımın dindiğini söylemişlerdi. Ben acımın, acıdığım aşkımın dinmesini istememiştim ki. Ben bu sancının yok olup gitmesini istememiştim. Ben onun içimde açtığı yaralara çiçekler ekip, onları sızlayarak beslemek istemiştim. Ben Jungkook'un sızısını bile sevmiştim. Onu her şeyiyle istemiştim. Bu hisler beni boğuyor olsa bile onu kaybettiğimi kabul etmemiştim. Bu hisler içimde yeşeren bir bahçe olduğu sürece bana, Jungkook'un yaşadığı gerçeğine tutunmuştum. Ben artık dokunduğum bir şeyin bile rengini hissederken ve Jungkook'a dokunduğumda daha kimseden duymadan teninin rengini, ay kadar parlak onun kadar beyaz olduğunu biliyordum.

Yüzünün küçücük olduğunu ve alnının ortasından ayırdığı kahverengi saçlarının kirpikleriyle bütünleştiğini biliyordum. Dudaklarından öptüğümde, dudaklarındaki çatlaklardan dişlerinin büyük olduğunu biliyordum. Dişleri çok güzeldi. Eminim dişleri dudaklarından döküldüğünde o gülüşünü tüm evrenden kıskanacağımı biliyordum. Biliyordum ve bir kez olsun o gülüşünü dünya gözüyle görememiştim. Gülüşünü sevdiğim adamın gülüşünü bilmemiştim hiç. Ezberlemiştim, ezberlemiştim o göremediğim gülüşünü diğer her detayı gibi. Ben onun en küçük detayını bile böylesine hissederek kazımışken içime, onu başkalarına benzetmeye, onda hissettiğimi başkalarında hissetmeye dayanamıyordum. Beni öldürüyordu. Başkasına dokunduğumda onu hissettiğim her an beni bitiriyordu.

Bilmiyordum Junghyun'un dizleri dizlerime değerken sanki onunla diz dize oturmuş, içimizi dökmüş gibi hissetmekten alıkoyamamıştım kendimi. Düzenli olarak vicdan azabıyla karışık acı çekmiştim. İçimde biriken özlem, başkalarında onu hissetmemi sağlayacak kadar büyümüştü. Onun adını fısıldayarak öptüğüm çocuğun o olmaması sarhoş etmişti beni. O diyemiyordum öptüğüm dudaklara kokladığım boynuna, o diyemiyordum. Sarhoş oluyordum. Kollarımı açsam Jungkook'un ensesindeki saçlara tutunamayacaktım. Çağırsam gelmezdi şimdi.

opia | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin