Görmeyen biriyle kimse öpüşmek istemez Jungkook.

50.3K 5.3K 7.9K
                                    

En karanlık harabelere bile çiçekler ekme umuduyla adım atarken, arada ayağıma batan taşlara rağmen yolumdan dönmeyen ben, şimdi bir gülün dikenine yenik düşmüştüm. Öyle acımıştı ki canım, oradaki acıyı söküp atmak istedim. "Ben körüm." İki kelime yetmişti bana, ayağıma batan dikenlerden bile daha çok acıtmıştı canımı. "Hiç mi?" dedim masanın üzerindeki elim titrerken. "Hiç mi göremiyorsun?" Omuzlarında tonlarca, kilolarca yükle ayakta kalmaya çalışır gibiydi. "Hiç." dedi sadece ve ben o hiçlikte kaybolmak istedim. Hayatın ona yüklediği yük çok fazlaydı. Oysa o sadece benim gözümde küçük bir çocuktu bu gerçeklik, bu karanlık onun için çok ağır olmalıydı.

"İstersen gidebilirsin sorun değil alınmam." dedi acı bir gülüş çökmüştü dudaklarına. "Diğerleri gibi sen de gidebilirsin." yüküyle hiç sızlanmadan bir yokuş tırmanan küçük bir çocuktu sadece yeri geldiğinde çığlıklarını, isyanlarını içine attığı belliydi göz altlarında saklıyordu belki de acılarını. Belki de göz yaşlarında saklıyordu görememenin acısını. "Gitmem neden gideyim ki? Gidecek olsaydım bu kadar aramazdım seni." dedim utanmıştı yüzü o kadar güzeldi ki, yıllarca bakmak isteyeceğim türdendi. "Madem gitmeyeceksin, benim birazdan izlediğim dizi başlayacak birlikte izleyelim mi, yani bana anlatır mısın?" dedi yüzündeki masumiyet o kadar fazlaydı ki, kendimi onun yanında dünyanın en kirlenmiş insanı gibi hissetmiştim. Bu biraz da canımı yakmıştı. Biraz değil fazlasıyla yakmıştı.

"Anlatırım." dedim sadece kelimeleri kullanamıyordum. Sanki bir kancayı ciğerlerime takmışlar ve çekiştiriyorlar gibiydi. Öyle derin bir sızı. Kağıt kesiğini anımsatıyordu biraz da bakınca bir şey yok ama, bir bıçaktan daha çok acıtıyordu insanın canını. "Gel hadi odama çıkalım geçen bölümü abim anlatmadı bir gün gelip onu da anlatırsın değil mi?" dedi neşeyle bu kadar güler yüzlü olması içimi aydınlatırken, aynı zamanda karartıyordu da. "Hepsini anlatırım." dedim merdivenlerden çıkarken göremediği için demir'e vurmuştu bacağını hala o güzelim gülümsemesi yüzündeydi. "Alıştım artık yıllardır aynı yere bacağımı vurur dururum." dedi benim tepki vermemem için söylemişti. Ona acıyan gözlerle bakmamam için. Güçsüz gözükmemek için. O kadar kızmıştım ki ailesine, nasıl onun hayatını kolaylaştıracak bir eve taşınmazlardı?

Odasına gelene kadar çaktırmadan bacağını ovalamıştı. Koltuğa oturmasına yardım ederken, odasını gözden geçirmiştim hayranlıkla. Kutu gibi bir odaydı tertemiz çok düzenliydi. Mor ve tatlımsı renklerin hakim olduğu onun kadar güzel bir odaydı. Camının önünde dizili olan çiçeklere takıldı gözüm. "Çiçeklerimi gördün mü, çok güzeller değil mi?" dedi ben ona bakarak konuşmayı tercih ettim. "Evet." dedim. "Çok güzel."

"Hepsine ben bakıyorum, ben su döküyorum her sabah onlarla konuşuyorum. Onlar da benim yerime gökyüzüne bakıyorlar, bulutları seyrediyorlar." dediğinde hala bacağındaydı bütün dikkatim. Yanına gidip pantolonunu sıyırdığımda, bacağını sürekli vurmaktan artık morarmıştı. Bir şeyler düğümlenmişti boğazıma, göremeyişine mi yaşadığı şeylere mi, neye bilmiyorum ama boğazımda bir şeyler düğüm düğüm olmuştu. Gözlerim odasında krem her hangi bir şey aradı, lanet odada ona iyi gelebilecek her hangi bir şey aradı gözlerim. Yatağının yanındaki komodindeydi aradığım krem koşup aldım ve ne kadar varsa sinirimden, hırsımdan, hissettiğim bu acıdan sanki onu iyileştirebilirmişim düşüncesiyle hepsini avucuma döktüm.

Zaten çok az vardı içinde bilseydim getirmez miydim yanımda. Kabullenemiyordum gözlerine vurulduğum bir çocuğun göremeyen gözlerini nasıl kabullenecektim ben? Bacağına hafifçe masaj yaparken gözlerini kapatmış, tamamen parmak uçlarıma odaklanmıştı. Yine yüzündeydi o hiç gitmeyen neşeli ve hüzün barındıran gülümsemesi. Diğer bacağını da yavaştan açtığında, ağlamamak için zor tutmuştum kendimi. "Bunlara da sürer misin?" dedi. "Ben sürüyorum ama göremediğim için nerelerde var bilmiyorum." dedi gözlerim o kadar yanıyordu ki, ona her baktığımda görüyor olmama lanet etmiştim. O çok güzeldi. Ve ben onu görmeyi hiç mi hiç haketmiyordum. Parmağını bacağında gezdirirken, fısıldamıştı. "Bak burasını kapıya vurdum." dedi parmakları acıyan yerlerini ararken parmağımı tuttu ve ağrıyan yerin üzerine yerleştirdi.

opia | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin