Sana dokunmayalı kaç sene oldu.

38.5K 3.1K 4.4K
                                    




JİMİN

Hayranlıkla bakılan buz dağı misaliydi içimdeki duygular. Herkesin ihtişamına kapıldığı buz dağı. Ben bundan çok farklıydım. Bir buz dağıydım fakat görünmeyen tarafıydım. İçimdeki nefret o kadar büyüktü ki tüm hücrelerimdeki benliğimi içine çekmişti. Kapkaranlık bir yerdi burası. Hissettiğim tek şey, iliklerime kadar nefretti. Bir yerden sonra içimdeki nefret acımasızlığa bırakmıştı kendini. Yüzüme bakan güzelliğimden kaçırmazlardı gözlerini. Buz dağı gibiydi tam olarak. İçimi görseler yüzüme bile bakmazlardı. Bu da görünmeyen kısmımdı.

Şundan bir kaç yıl öncesine gitsem, güzel bir arkadaşım kardeşim diyebileceğim insan ve elleri uykumdayken bile yüzümde olan çocuk, Min Yoongi'yi görürdüm. Mutluydum, dünya üzerinde benim kadar mutlu olan kimse yoktu. Benim kadar mutlu edilen yoktu. Herkesin imrenerek baktığı, buz dağı misaliydim. Sonra bir gün o buz dağı yıkılmıştı. Altında kalan, ezilip yok olan ben olmuştum. Öldüm sanmışlardı. Ölmemiştim. Keşke ölseydim. Buz dağı olmak kolaydı. Görünmeyen kısmında bir yaşam sürdürmüştüm ben. Nefretle kaplanmış, asla yıkılmayan yıkılmayacak olandım. Oradan çıktığımda bir söz vermiştim kendime.

Ne yaşadıysam yaşatacaktım. Acıma duygusu olmadan, ne yaşadıysam yaşatacaktım.

Sabahın erken saatlerinde gördüğüm kabuslarla açmıştım gözlerimi. Yanıma kaydı bakışlarım Taehyung vardı. Koluma sarılmış uyuyordu. "Zavallı." dedim gülümseyerek. "Tam bir zavallısın." yavaşça kalktım onun yanından. Telefonu komodinin üzerindeydi ekrana baktığımda ikisinin fotoğrafını görmüştüm. Alayla kıvrıldı dudaklarım. Ondan gelen mesajlar vardı sabahın köründe. Bir sürü sevgi dolu kelime. Hepsini silmiştim.

"Üzgünüm minik sevgilin bunları göremeyecek." teker teker zevkle silmiştim hepsini. "Ups! Zaten göremiyordu doğru." sonra bırakmıştım yerine. Odadan çıktığımda annesini görmüştüm. "Günaydın tatlım." demişti gülümseyerek. "Günaydın noona." dedim yalancı gülümseyişim suratımdayken. "Kahvaltı hazırladım yemeden gitme." demişti hiç o ortama katlanamayacaktım. "Benim işlerim var çok acil çıkmam lazım sonraya sözüm olsun." demiştim kapıya kadar geçirmişti beni. "Bekliyorum mutlaka gel." demişti arkamdan bakarken. "Geleceğim." dedim. "Daha sık geleceğimden emin olabilirsin."

Evime yürüyerek giderken iki sevgili görmüştüm yolda. Öpüşüyorlardı sinirle ayrıldım oradan. İçimde hakim olamadığım bir öfke vardı. Sanki her an bir şey yapıp mahvedecek gibiydim her şeyi. Taehyung göremiyordu ve bazen bu durduruyordu beni. Ona haksızlık yapıyormuşum gibiydi sanki. Canını acıtmaktan çekindiğim tek insandı. Burada en suçsuz oydu. En ağır bedeli ödeyecek olanda oydu. Biraz daha düşünecektim onun için. Evimin kapısını açarken arkamdan bir ses duymuştum. Yıllar geçse unutmayacağım bir ses. Özlediğim, nefret ettiğim, Min Yoongi'nin sesiydi bu. Yine gelmişti. "Jimin." demişti adımdan bile nefret ettirmişti beni. Arkamı dönmemiştim gözlerine bakmaktan güçsüz hissetmekten nefret etmiştim. "Jimin." demişti tekrardan. Bu sefer tam sırtımda hissetmiştim elini. Alnımı kapıya yasladım çaresizce.

"Kaç sene oldu güzelim." demişti o yüzünü sırtımda hissetmiştim tamamen yaslanmıştı bana. "Sana dokunmayalı kaç sene oldu." sesine mevsimler eğiliyor sözlerine baharlar ağlıyordu sanki. "Senden başka bir şeyi olmayan bir adamım ben Jimin. Sen benim cennetimsin sana dokunmayalı kaç sene oldu." demişti yavaşça yüzümü döndüm ona. Bileklerimdeki damarların sesi duyulsaydı eğer çoktan kaybettiğim anlaşılırdı. Sıktım kendimi susturdum içimdeki duyguları. Öfkeyle nefretle baktım gözlerine.

"Ben sana cenneti vaat ettim. Senin layık olduğun yer cehennemdi. Bu yüzden bu haldesin." dedim o gözlerime öyle bir bakıyordu ki, önceden o bakışlarına canımı verebileceğim adama bomboş gözlerle bakmak ne acıydı. "Seni özledim." demişti yüzlerimizi birbirine yaklaştırırken. "Jimin gerçekten seni özledim." çok kızgın ve nefret doluydum bu ikisi birlikte yaşanınca dünyayı çakmakla yakasım geliyordu. Bu yüzden kimse umrumda değildi. "Git artık kusma isteğimi uyandırıyorsun." dedim eve girecektim ve onun bakışlarından kurtulacaktım niyetim buydu. "Sen beni özlemedin mi?" demişti aniden. Bunu söylemesi aptallıktı. Yıkmak istemiştim o an her şeyi. "Defol git!" dedim öfkeyle. "Hemen buradan defol git!" yaka paça onu dışarı atarken kollarımdan kavramıştı sertçe.

opia | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin