Kafam bir yandan düşüncülerle boğulurken bir yandan da içinde bulunduğum yıkık yetimhanede kalmanın ne kadarda acınası olduğu gerçeğiyle beni baş başa bırakmaktaydı . O anda kafamda riskli bir plan oluştu . Boynu bükük bir şekilde , küflenmiş yatağına oturan Akane'ye "Buradan kaçıp hayatta kalacağız . " dediğimde yüzü endişeli bir ifadeye bürünmüştü . O da buradan kaçmanın zor olmadığını biliyordu sonuçta yetimhanenin giriş ve çıkış kapıları her zaman açıktı . İşin sırrı yakalanmamak ve dışarıdaki tehlikelerle başa çıkabilmek .
Ülkemiz şuanda büyük bir savaşın eşiğinde durmaktaydı . Başımızda olan Kral komşu ülkeyle bir cariye yüzünden savaşa girecek kadar aptaldı . Ülkedeki diğer soylular halkın elindeki tüm mal varlığını hatta kadınları ve çocukları kendi gönüllerince almakta ve satmaktaydı . Tabiki de güzel , el değmemiş her yaşta olan kadın ve kız çocuklarını almışlardı . Tabi olay bunlarla da bitmemişti . Veba , verem gibi hastalıklar yayılmıştı . Kral köylülere neredeyse hiç denebilecek kadar az gıda veriyordu . Bu zamanlarda temiz bir su bulmak bile bi hayli güçtü . Ben bu imkanlarla yıllardır yaşamaya ve Akane'yi korumaya çalışmaktayım . Ülke her zaman fakir değildi . Yetimhane beni bulduktan 10 yıl sonra başlamıştı her şey , 2 yıl bizim için çok sıkıntılı geçmişti , 2 yıldır dayak yiyip durdum . Hayallerimde savaşın olmadığı bir Ülkeye Akane ile kaçmaktı . Evet orada mutlu yaşayacak ve yaşlılıktan ölecektik . 12 yaşında birinin bunları düşünmesi çok saçma geliyor değil mi ? Lordların ve baronları çocukları kıyafet veya oyuncak hayali kurarken benim kurduklarım çok alakasız . Ama ben asla pes etmeyeceğim .
Kendi kendime düşünürken saatler su gibi akıp geçmişti . Yatakhanenin çatlamış taştan duvarlarından süzülen loş turuncu ışıkla beraber kapı açıldı , içeri giren topal bunak Addaline idi . Sayım için tüm çocuklar ayağa kalktı . Addaline etrafımızda yürüyerek bizleri süzüyordu , normalde böyle bir şey yapmazdı . Hepimizi süzdükten sonra içimizden 3 kişiyi yanında götürerek gitti . Akane'nin titreyen elini tutarak "Bu akşam gidiyoruz ."dedim . Akane tamam anlamında başını salladı . Tek yapmamız gereken diğer çocukların uyumasını beklemekti . Beklememizin sebebi ise ben ve Akane dışında birbiriyle konuşan kimse yoktu . Bir parça temiz ekmek veya bir avuç temiz su için birbirlerini ispitleyecek hatta öldür desen öldürmeye çalışabilecek olmalarıydı , kimseye güvenemezdim . Ranzama doğru yöneldim , üst yatakta Akane alt yatakta ben yatıyordum . Küflenmiş yatağın üstüne yatarken çıkan gıcırtı sesiyle beraber her yerinde delikler ve yırtıklar olan kumaş parçasını başıma kadar çekerek zamanın geçmesini bekledim . Kumaş parçasının yırtıklarından süzülen ay ışığının süzülüşünü izledim . Uzun bir beklemenin ardından gitmeye hazırdık . Üstümdeki yatağın altını yavaşça dürttüm , üstüme düşen toz taneleri ay ışığının altında süzülüyorlardı . Adeta gidecek olmamızın şerefine dans ediyorlardı . Akane yataktan yavaşça indi beraber yatakhanenin kapısına doğru parmak uçlarımızda yürüdük . Kapı önümüzde duruyordu , büyük bir ağaç gövdesi gibi gözüken kapıyı açmaya başladım . Çok dikkatli ve hassas olmalıydım , kapının paslanmış menteşelerinin gıcırdamasıyla yatakhanedeki 20 çocuk ayaklanabilirdi . Eğer ses çıkarırsam ve bizi kaçmaya çalışırken görürlerse kötü olaylar silsilesine yakalanırdık . Kapıyı açmaya çalışırken zaman yavaşlamış gibiydi , yaptığım şeyin çok tehlikeli olduğunu biliyordum . Şans eseri Addaline tarafından yakalanırsak bizi öldürürlerdi . Cesur olmalıydım son bir nefes alıp kapıyı yavaşça araladım geçebileceğimiz kadar bir boşluk vardı . Önden ben gittim , etrafı kolaçan etmeye başladım . Önümde çıkışa kadar uzanan bir hol vardı . Kapının arkasında beni bekleyen Akane'yi el hareketiyle çağırdım . Akane'nin elinden tutarak holde yürümeye başladık duvarda asılı olan meşaleler cılız bir şekilde yanmaktaydı .
Çıkışımız olan kapıya çok yaklaşmıştık . Kapı hafif aralıklıydı dışarıdan süzülen ay ışığını avuçlarıma alabiliyordum . Kapıyı açmaya çalıştım ama nafile bana kıyasla baya büyük ve bir hayli ağırdı . Bunu gören Akane belimden tutarak kapıyı açmak için bana yardım etti . Çok geçmeden kapıyı açabildik , artık dışarıdaydık . Yüzümde büyük bir gülümseme ve emin adımlarla yetimhaneyi sarmalayan çitleri geçtik . Son bir kez arkamı döndüm ve yetimhaneye baktım . 4 katlı devasa bir yapıydı . Tamamı taştan yapılma bir kale gibiydi ve tam ortasından çıkan uzun sütunlar bulunmaktaydı . Yetimhanenin bulunduğu arazi tamamen çorak , tek bir yeşil renk yoktu . O an gözüme daha önce varlığından hiç haberdar olmadığım çeşitli çalılarla üstü kapanmış olan mahzen girişini fark ettim . Gündüz gözüyle tamamen gizlenmiş ama ay ışığıyla parlayan menteşeli bir kapısı vardı , hemde kapının bir kısmı açıktı .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hakikat
FantasyKimsenin tanımadığı bir anne ve babadan doğma bir çocuk . Savaş'ın ve sefaletin egemen olduğu bir dünya . Sefillik içerisinde ihanetle ve akıl almaz olaylarla biten bir yaşam . Ardından açılan bir kapı .