"..." Karanlık .
"..."
"..." Bana neler oldu ? Neredeyim ?
"..."
"..."
"..."
.
.
.
.
"Nasılsın Kaage ? " der yumuşak ve bir o kadar tanıdık ses .
"Sen...sen... Karui ? Bu sen misin ? Ölmüştün . Ölümünü gördüm . Kollarımda öldün .
"Kaage . Ben öldüm ama ruhumun bir kısmı hale seninle ."
"Bana neler oluyor Karui ?!? "
"Sakin olmalısın Kaage . Seni bu dünyaya getirdiğimde kendi bedenine sahip değildin . Sahip olduğun beden geldiğin dünyadaki bedeninin farklı bir haliydi . Buraya geldiğin anda ruhun vücuduna şekil vermeye çalışıyordu , bunu boş bir tuvali renklendirmek olarak düşünebilirsin . "
"Bedenim ? Tuval ? Şekillendirmek ? Bunlar çok saçma !"
"Seni büyünün ve tanrıların dünyasına getirdim , sana ruhunun bedenine şekil vermeye çalıştığını söylediğimde her şey bir anda saçma oldu yani ?! "
"... Özür dilerim devam et , lütfen . " Utanç vericiydi , Kurai ' den azar işitmek çok üzücüydü .
"Ihım . Bu dünyadaki ilk tecrüben kötü oldu . Kalbindeki zincir kırıldı ve içindeki şeytan dışarı çıktı . Merak etme şeytan olarak kalmayacaksın . Yani kalmamanı umuyorum . "
"..."
"Şimdi ruhun senin yeniden yaradılışın için karar verecek Kaage . Bu son konuşmamız olmayacak o zamana kadar bizim intikamımızı al .
"Bekle..." Ruhum heyecanla kıpırdarken karanlığın içinden ufak bir ışık belir .
"İntikamımızı al ... Kaage. "Işık hızla büyümeye başlar ve karanlığın yerini sadece beyaz ışık alır . Ruhum durgunlaşmaya başlar . Azar azar nefes almaya başladım . Çimenlerin kokusunu ciğerlerime çekerken yanında zarif ve hoş bir koku vardı . Rüzgar esintisini hissedebiliyordum . Rüzgar çimenleri hareket ettirip bedenimi gıdıklamasını hissedebiliyordum . Kafamı koyduğum yer yumuşak ve sıcaktı . Rüzgarın uğultusunu ve ağaçların yapraklarının çıkardığı hışırtıyı duyabiliyordum . Yüzüme damla damla göz yaşları düşüyordu . Biri ağlıyordu .
"Bana yalan söyledin . Daha kendini koruyamıyorsun , neden başkasını düşünüyorsun ?! Beni burada ıssız bir ormanda bi başına bırakma . Bu dünyada hiç bir kimsem yok . Tanıdığım ... sevdiğim herkesi ve her şeyi kaybettim . Sen...sennn...sende ölme . " Ağlamaktan ince sesi boğuklaşmıştı . Ağlarken benimle konuşması yüreğimi parçalamıştı . Parmaklarımı hareket ettirmeye ve gözlerimi açmaya başladım . Gözlerimi açtığımda Hiroko ya bakıyordum . Elleriyle gözünden akan yaşları siliyordu . Beyaz kedi kulakları aşağı düşmüştü . Hıçkırıklar içinde ağlarken güçsüz , sönük bir sesle .
"Ben daha ölmedim " dedim .
Sesimi duyan Hiroko ' nun kulakları dikleşti ve ellerini usulca yüzünden çekerek şaşırmış gözlerle bana bakıyordu . Olayın verdiği şokla ve konuştuğumu duyduktan sonraki sevinç dolu ifadeyle bana sarıldı . O her ne kadar düşünmese de küçük göğüsleriyle yüzümü eziyordu .
"Şükürler olsun Kaage sonunda uyandın . Hiç uyanmayacaksın sanmıştım . Öldüğünü sanmıştım . "
"Sakin ol Hiroko . Suratımı eziyorsun . "
Sarılmayı bırakıp kızaran yüzüyle bana keskin bir bakış attı . Bakarken yanaklarını şişirip . "Hıh " diye haykırdı . Kafamı bacaklarından indirerek kafamı çimenlerin arasına bıraktı . Hiroko yanıma uzanıp .
"Şey . Nsıl denilir bilmiyorum . Sen haydutlarla savaşırken ağaçların tepesinden seni izliyordum . Her şeyi gördüm tabi... Şeytana falan dönüşünü adamlara ne yaptığı ... ama bunları beni korumak için yaptığını biliyorum genede sonunda ölmüştün . Yani öldüğünü sanmıştım sonra sen yerde kanlar içinde yatarken etrafında beyaz ışıklar çıkmaya başladı ve sonra ... puf diye böyle oldun . " Hirokonun dediklerinden bedenimin tekrar değişmiş olduğu anlaşılıyordu . Bir günde bedenim 3 kere değişmişti en azından bu son seferdi . Hiroko ya bakarken bir anda kafasını çevirip benimle ilgilenmiyormuş gibi etrafına bakmaya başladı . Hiroko ' ya bakarken saçının arkasının önünden daha uzun olduğunu fark ettim . Saçlarına bakarken çok huzurluydum . Hiroko ' nun kuyruğu bi sağa bi sola hareket ediyordu . Aklıma nasıl göründüğüm geldi .
"Hey Hiroko nasıl görünüyorum ? " Ayağa kalkıp kendime bakacak gücüm yoktu . Hiroko bana bakarken hafif yüzü kızarmıştı .
"Şeyyy . Kumralsın . Köür gibi siyah , ne uzun ne kısa saçların var ve kafandan çıkan 2 tane kıvrılarak sivrileşen uzun boynuzların var . "Konuşurken göz göze geldik . Hiroko ' nun yüzü bir anda kıp kırmızı oldu ve suratını çevirerek hızlı hızlı konuşmaya başladı .
"Kan kırmızısı gözlerin var . Gençsin ve ... ve tipsizsin . "
Tipsiz mi ? Genç tamam da tipsiz . Ciddi bir sesle .
"Bana baksana bi . " dedim .
Elleriyle yüzünü kapatarak bana döndü .
"Ne var ? "
"Bana dön demedim bana bak dedim . " isteksiz bir şekilde ellerini yüzünden çekti . Gözlerini benden kaçırıyordu .
"Gözlerimin içine bak . Ne kadar gencim . " kızarmış yüzüyle gözlerimin içine baktı .
" 17 en fazla 18 yaşındasın . " Hirokonun gözünden kendi yansımama baktım . Yeşil gözlerinden yansıyan kendime bakarken Hirokonun ne kadar güzel olduğunu aklımdan geçirdim . Yani eli yüzü düzgün yakışıklı biriydim . Hiroko birkaç saniye sonra ayağa fırlayıp .
"Ben geceyi geçirmek için yakacak dal toplamaya gidiyorum . " diyerek hızlı adımlarla ağaçların arasına girerek gözden kayboldu .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hakikat
FantasyKimsenin tanımadığı bir anne ve babadan doğma bir çocuk . Savaş'ın ve sefaletin egemen olduğu bir dünya . Sefillik içerisinde ihanetle ve akıl almaz olaylarla biten bir yaşam . Ardından açılan bir kapı .