10 ~ the end

170 14 11
                                    

07.03.2016
Pazartesi

"Elisha, konuşmak için fazla zamanım yok. Tek bir şey söyleyeceğim, hemen çık o evden."

Duyduğum şeyin şaka olduğunu düşünerek alayla sırıttım. Telefondaki yabancı kadın sesi muhtemelen beni şakalamaya çalışan bir densizdir, diye düşünerek sordum.

"Kimsiniz?"

"Ben Isabel, Jungkook anlatmıştır. Şu an her şeyi anlatmaya polise gidiyorum ve sana söyleyebileceğim tek şey o evi terk etmen. Bugün sizi arabada gördüm, Jungkook sandığın gibi iyi birisi değil. Yalvarırım, çık o evden."

Duyduklarım ile ciddileştiğim sırada telefon kapandı ve beni keskin bip sesiyle başbaşa bıraktı. Bu şeye inanmalı mıydım bilmiyorum ancak yine içimden bir ses bana evi terk etmemi ve Harry'i aramamı söylüyordu.

Ahizeyi yerine koydum ve salondan çıktım. Odama gidip üzerimi değiştirirken Jungkook'a ne desem diye düşünüyordum. Aklıma gelen fikir ile odamı terk ettim ve mutfağa girmeden dışarıdan bağırdım.

"Kook, çikolata almaya gidiyorum. Bir şey istiyor musun?" sesim tahmin ettiğimden daha tedirgin çıktığında kendime lanet okudum. O sırada ise mutfağın kapısı açıldı.

"Nereye gidiyorsun, sevgilim?"

Görmeyi beklediğim manzara kesinlikle elindeki silaha susturucu takan bir Jungkook değildi. Kapının pervazına yaslanmış, gözlerindeki derin siyahlık ile bana bakıyordu ve bu kişi, benim daha önce gördüğüm hiçbir Jungkook'a benzemiyordu.

"Isabel seni aradı, öyle değil mi? Gerçekten ona inanmayarak yanıma geleceğini falan düşünüyordum, tıpkı diğer aptal kızlar gibi. Ama sen tahmin ettiğimden daha zeki çıktın." üzerime doğru gelirken nereye kaçacağımı bilemeyerek yerimde duruyordum. Elindeki silah ile bana yaklaşmaya devam ettiğinde ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. O ise bu hâlimden zevk alıyormuşcasına gülüyor ve bana yaklaşıyordu.

" 'Isabel beni terk etti' yalanıma kanacak kadar salakmışsın ama," dediğinde gözümden bir damla yaş aktı. O ise ilerlemeyı bırakmış ve elindeki silahı karnıma dayayacak kadar bedenime yaklaşmıştı.

"Isabel'in benim ortağım olabileceği aklıma bile gelmedi, öyle değil mi?" dedi ve kahkaha attı. Ne yapacağımı bilmiyor, düşünemiyordum. Kendime gelmem gerekiyordu ki bu lanet yerden kurtulabileyim.

Isabel'in ev adresimi bilmiyor oluşu kafama dank edene kadar ondan medet umuyordum. Polise gittiğini söylemişti, acaba benim durumumu da anlatır mıydı? Ama bir dakika, o Jungkook'un ortağıydı, değil mi?

"Ee Elisha, nasıl olsa öleceksin. Var mı benden son bir isteğin?" diyerek sırıttığında ona iğrenerek bakmak istesem bile kendimi durdurdum. Buradan kurtulmak istiyorsam onu kızdırmamalıydım.

"Bana bütün hikayeyi anlat Jungkook, öleceksem bilmeye hakkım var öyle değil mi?" dediğimde, bir adım geriledi ve sesini düzeltmek için boğazını temizledi. Zaman kazanmak zorundaydım ve bu yüzden tek çare olarak bunu görüyordum.

"Isabek ve ben katilleriz. Ya da şöyle demeliyim, katillerdik. O, benim sana aşık olduğumu sandı ve ortaklığımızı bozdu. Senden önce benimle konuştu hatta. Ve şimdi benim seni öldürüp, kaçmam gerekiyor." gözlerimin içine bakarak anlattığı hikayeyi tek kelime etmeden dinledim. O anlatırken aynı anda düşünerek bir kurtuluş yolu bulmuştum.

Elimi omzuna çıkarttığımda üzgün bir ifade takındım. O ise bu hâlimden açıkca haz duyuyordu.

"Planım sana işkence etmekti bebeğim ancak gerizekalı Isabel planlarımı hep bozuyor." Jungkook'un ilk kez kafede karşılaştığımızda anlattığı şeyler aklıma geldiğinde yüzümü buruşturdum.

Scared To Be Lonely- Jeon JungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin